🌿Bu Adamlar da Kim?

264 17 0
                                    

Sokakta yürüyordum etrafı geze geze. Burası gerçekten çok güzeldi. Taksiye binmek yerine yürümeyi tercih etmiştim. Okul binamın önünde durdum. Kısa bir süre sonra açılıyordu ama yinede çoğu kişi kaydını tamamlamak için okula gelmişti. İçeriye doğru adımımı attım.

Okulu şöyle bir geziyim dedim. Arka bahçe gibi bir yere geldim. Aha şurda bir oğlan ve bir kız şey edi-
Töğvbee o ne be yedi resmen kızı. "Hey! Ayıp diye bişey öğretmediler mi ananlar? Çok ayıp. Cık cık cık." Sonlara doğru sesim biraz kısılmıştı tabii ve işlerini bölen bir kişiye kızgınlıkla bakmaları normaldi. Ben en iyisi tüyeyim ehuehuehu..

Okulu gezmeye devam ederken
biriyle çarpıştım; saçları özenle yapılmış yeşil gözlü bir  Şükerrettiye teyze!?

Ne?

WFT?

Saçmalık?

"Ah evladım burda mıydın? Bende seni arıyordum. Belim koptu ayol. Zaten o kadar yoldan geldim buaraya kadar. Bunlar ne biçim insanlar be? Hiç gelenek görenek görmemişler mi?
Değişik değişik şeyler konuşuyorlar.
Al bakıyım şunu aç ağzını. Okuyun kızım memur olun." derken ağzıma birkaç sarmayı sokuşturdu. Bense hala olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum.

"Anangille babangil sana ev almış onun anahtarını getirmeye geldim."
Ne babam bana ev mi almıştı?!
"İyi de..."
"Şşş konuşma çocuğum toplum içinde konuşulmaz." Ve o koca göbeğinden beklenmeyen bir hızla uzaklaştı.

Buna biraz şaşırmıştım. Ne biraz şarşırması?  Küçük dilimi yutup aklımı kaçırmak üzereydim. Kore'ye Şükerettiye Teyze nasıl gelebilir? Aslında daha önce dağcılığa merak saldığımda ve dağa 500m tırmandığımda da gelmiş ve bu sefer ağzıma baklava tıkıştırmıştı, bundan dolayı beklenirdi yani. Manyak koca göbekli.

Peşinden koştum ama yetişemedim. Telefonla arayınca da açmadı. İste klasik Şükerretiye Teyze!
Annemleri tabiki aradım.
Ama klasik konuşmasını yaptı.
Çoğu zaman annemle planlayıp yapıyorlar bu ansızın baskınını! Ya Kore ya! Anlayamıyorum gerçekten...

Ben düşünceli bir şekilde okuldan çıktığımda akşam olmuştu.
Bilmeden okulda ne kadar fazla vakit geçirdim acaba.
Tam bu arada elimdeki bir şey çekiştirilerek alındı. Aha çantam alınmış. Daha doğrusu çalınmış. 

"Heeey! Bırak o çantayı!"

Hırsızın peşinden koşarken ona yetiştim ve omzundan tuttum. Eee o kadar kısa mesafe koşusu ödülü aldım. Omzundan tuttuğum gibi yere devirmeye çalıştım ama olmadı. Hadi ya ben onu yere devirip çantayı alıp kafasına geçirecektim. Neyseki hırsız durmuştu. O durduğu anda münasip bir yerine ayağımı geçirdim. Hırsız iki büklüm olurken ben onu nihayet yere yapıştırdım ve yüzüne tokat attım. Elimde serttir. Çantayı aldığım gibi koşmaya başladım. Nerdeydi benim kaldığım otel?

Hırsızdan kaçarken ne kadar uzaklaştığımı farkedememiştim.
Ara sokaklarda yanlız başıma dolanıp duruyordum.
Peşimde hırsız olmasa...

Yanlız acayip panik yapmıştım.
Bilmediğim bir yerde, yabancı olduğum ortamda, tanımadığım mekanda yapayalnızdım. Üstelik hava da kararmıştı. Birilerini aramalı mıydım? Ama kimi arayacaktım? Ailemi arasam ne farkeder?  Rehberimdeki ilk kişiyi aramaya karar verdim.

Tam bu sırada telefonumu çantamdan çıkarırken,
arkamdan gelen ayak sesleri duydum.
Zaten panik yapmıştım, bu ara ve sessiz sokakta insanların ne işi olurdu ki? Aklıma ilk gelen düşünceyle donakaldım. 
Hani filmlerde olur ya.
Tek bir ışık lambası ara sokağı aydınlatıyordur ve ana kız karakter kaybolmuştur, sonra da ayak sesleri gelir ve bayılacak gibi olur. Anlayın işte sonra neler olduğunu.

İşte tam da durumum böyleydi.

Gitgide yaklaşan ayak sesleri gerilmeme neden olmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.

'Ah Şükerrettiye Teyze ah. Sen niye babamların bana aldığı anahtarı vereceğim diye taaa Korelere gelirsin ki?!' diye söylendim içimden. Tabi kaybolmamın onunla bir alakası yoktu. Hep şu hırsız yüzündendi.
Evet herneyse öyleydi işte.

Ayak sesleri o kadar yaklaşmıştı ki kalp krizi geçirmek üzereydim.
Etrafıma bakındım. Burada saklanabileceğim bir yer varmıydı ki?

Bir dükkan gördüm ve köşeye sıvışarak beklemeye başladım.
Artık konuşmaları duyabiliyordum.

"Suho hyung bizi öldürecek."

"Bu sefer gerçekten başımız belada galiba."

"Dur bekle. Bir yalan bulursam iyi olacak."

"Ama ne diyeceğiz? Fanlar peşimize takıldı fotoğraf çekmek için ayrıldık dersek bizi çok kötü olur. Bence Kyungsoo hyungu arayalım."

"Sende tam kişisini buldun yani."

"Ne canım? Aklıma ilk o gelmiş olamaz mı?"

Tam o arada benimde gözümün kaşınacağı tuttu.
Elimi gözüme doğru götürüyordum ki ayağım kaymasın mı?
Olduğum yerde popomun üstüne düştüm.

Ah başıma gelen benim. Ne yapacağım şimdi ben? 

'Bayıl Eslina en mantıklısı.'

Evet bayılmalıyım.

''Kai? Oradan bir ses geldi. Bakalım."

"Tamam hyung."

Bana doğru geliyorlardı. Allahım bana doğru geliyorlar ve ben bayılamıyorum. Ne yapacağım şimdi? dememe gerek kalmadan karşıma Chanyeol ve Kai çıktı.

"E-EX, E-EXO?" ağzımdan çıkan son kelimelerdi. Ardından karanlık heryeri kapladı. Galiba bu sefer gerçekten bayılmıştım...

EXO'nun Ki'siHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin