İki binli yılların başlarında insanoğlunun açgözlülüğü ve gelişen teknoloji devletleri savaşa sürüklerken, kimse kırılma noktasını fark edemedi. Yayılan savaşlar devletleri yok etmeye başladığında, insanlık ve dünya farklı bir boyuta taşındı. Yaşamak tek amaç olurken her savaşta olduğu gibi bundan en çok zarar gören güçsüzler oldu. Gözünü hırsla iyiliğe kapatan insanoğlu, yokluğun ve savaşın getirisiyle yüzyıllar öncesinin eski bir geleneğinin su yüzüne çıkmasına izin verdi. Kimsesizler, güçsüz kalanlar, çocuklar köle olarak alınıp satılmaya başlandı. Bu utanç, dünyaya bir veba gibi yayıldı.
Savaşlara dur diyen bir adam, insanları barışa doğru adım adım götürürken dünya monarşiyle yönetilmeye başladı. Dünya küllerinden tekrar doğarken, çağın ve teknolojinin gerisinde kalınması monarşi rejimi ile yönetilen insanlar üzerinde hâkimiyet kurmayı kolaylaştırdı. Teknoloji sınırlandırıldı ve yenilikler gözetim altında tutuldu. O kaosta kölelik kanunlarla yasal hale geldi ve yüzyıllar boyu sürecek insanlığın yüz karası bir ızdırap halini aldı.
24. yüzyıl başları...
Prens'in dairesinin kapısı gürültüyle açıldığında aniden irkilen Jaymie korkuyla eğildi. Gözlerini kaçırıp kafasını önüne eğerken Kraliçe ve nedimeleri, yüzlerinde yine aynı aşağılayıcı bakışlarla içeri doluştular. Kimi elbisesinin kıvrımını düzeltiyor, kimi kendinden emin, kibrini koruyordu. Nedimelerin yüzlerini, aynı elden çıktığı belli olan makyajların farklı tonları süslüyordu. İşin komik tarafı hepsi Kraliçe'nin kıskançlığının kurbanı gibi kumral ya da esmer kızlardı çünkü Kraliçe'nin nefes aldığı hiçbir yerde asla sarışın bir kadın olamazdı. Sarayda her zaman tek sarışın o olmalıydı. Onun bu takıntısı sarayda güzel olmanın zorluğunu zaten yaşayan bütün sarışın kadınlar için daha fazla eziyet anlamına geliyordu. Bu yüzden çoğu çareyi saçlarını başka renge boyatmakta bulmuştu. Başı önünde saygıyla bekleyen Jaymie aşağılayıcı bakışları hissediyor ve her zamanki gibi duygularını dışa vermeyen tavrını koruyordu. Üzerinde gezinen yaralayıcı bakışlar kiloları yüzündendi ve çoğu zaman Kraliçe ile nedimeleri bunu zevkle alay konusu hâline getiriyorlardı. Jaymie bu alay dolu tacizlere içten içe güler, onların ne kadar acımasız ve görselliğe önem veren zavallılar olduğunu düşünürdü. Göz ucuyla nedimelere bakıp tekrar kafasını öne eğdi. Hâlleri gerçekten komikti. Güzellikleriyle övünürken köle olduklarını unutan bu zavallı kızlar, aslında sarayda iyi bir şekilde yaşamanın savaşını veriyorlardı. Oysa güzel olmak sarayda her türlü tehlikeye göğüs germek demekti. Güzelseniz kimin yatağına gireceğiniz belli olmaz, yaşlandıkça değeriniz düşer ve hizmetçi bir köle olarak hayatınız biterdi.
Geçmişin izlerinden kurtulmaya yüz tutmuş yirmi dördüncü yüzyıl dünyası ne kadar refah ve adaletle yönetilirse yönetilsin, köleler için bu geçerli değildi. İşine gelen geleneklerden kurtulmayı istemeyen soylu zenginler her zaman kazanır, güçsüz yani köle olarak doğan insanlar her zaman ezilirdi.
Tam düşüncelerine gömülmüş, köleliği irdelemeyi bitirmişti ki nedimelerin arasında kız kardeşini gördüğünde bedeni bir buz kütlesine döndü. Başını kaldırmaya cesareti yoktu. Gözlerindeki korkuyu Kraliçe'ye hissettirmesi demek kardeşini Kraliçe'nin ellerine teslim etmesi demekti. Kraliçe eteğini savura savura antrede ilerledi ve Jaymie'nin önünde durdu. Yüzünde memnun ifadeyle ona kalkmasını emretti. Kanı çekilmiş, kardeşinin Kraliçe'nin yanında ne işi olduğunu anlamaya çalışan Jaymie, aklına gelen kötü düşünceleri bastırmaya çalışıyordu. Ayağa kalkarken kardeşine kaçamak bir bakış attı. Kardeşinin korkmuş yüzü, içindeki panik rüzgârlarını fırtınaya çevirse de Jaymie yılların getirisi, buz dağlarını anımsatan bir ifadeyle bakıyordu. Onun bu soğuk bakışlarını yakalayan Kraliçe, yüzünde beklediği korkuyu göremeyince, kahkaha atarak Daisy'e doğru döndü. Daisy'nin altın sarısı saçları dağılmış, mavi gözleri korkuyla daha irileşmişti. Beyaz yüzü üzerindeki gri köle elbisesiyle neredeyse aynı renkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köle SERİSİ (KÖLE - KÖLE İNTİKAM - KÖLE AŞK )
RomanceKÖLE Tarihi (historical) bir roman DeğilDİR...... Kudretli bir prensin bir köleye duyduğu tutku... Bir kölenin efendisine olan aşkı... Aslında Prens Edward'ın aklını kurcalayan sorunun yanıtı gayet basitti. İkisi de sadece bedenlerinde özgürdüler...