The Winter

7 2 0
                                    

Bar da loş ışıkların aydınlatmaya çalıştığı köşelere bakışlar atıyordum. Mutlu insanlara imrenerek bakıyordum. Birbirlerine hikayeler anlatan, komik olmasa bile mutlu oldukları için gülmeye ihtiyaç duyan insanlara bakıyordum. Nida içtiği biradan olacak ki fazla konuşmaya başlamıştı. Çıkıp gitmek istedim o an. Ama Nida'yı bu halde bırakamazdım.

' Daha fazla içme istersen, arkadaşlarını göremedim neredeler? '

' Barın arka tarafında eğleniyorlar, gitmek istemediğini düşünerek bir selam verip yanına geldim... ' Anlamıştı. İnsanları sevmediğimi, belki içimde ki öfkeyi. O an birden duygusallaştı. Kocaman, mavi mi yeşil mi olduklarına karar veremediğim gözlerle bana baktı.

' Sen niye böylesin Kaya? Kimseyle konuşmuyor, derslerde kafanı sıraya gömüp taş zemini seyrediyorsun. Seni bir yerlerde gördüğüme eminim. Niye hiç bahsetmiyorsun kendinden? '. Fazla konuşmamama rağmen içtiği bira ona cesaret vermişti. Eminim duymak istemeyeceği şeyleri soruyordu, yaramı deşmek istemiyordu ama merakına yenik düşüyordu her kız gibi.

' Bahsedecek pek birşey yok! Ailemi depremde kaybettim. O günden beri yalnızım. Hepsi bu. ' Diyip içtiğim biranın parasını masaya bıraktıktan sonra kalkmaya yeltendim. Hata idi buraya gelmek. Hiç gelmemeliydim buraya. Hiç görmemeliydim o gözleri...

' Dur! Nereye gidiyorsun beni bu halde bırakıp. Beraber geldik, beraber gideceğiz. '

Bir kaç dakika sonra taş kaldırımların üstünde biçimsiz ve fazla yaygın adımlar atıyordu. İçki yaramıyordu Nida'ya. Ben yaramıyordum Dünya'ya...

' Seni hatırlıyorum. Lisedeyken aynı okuldaydık. Depremden önce görüyordum seni. Sonrasında hiç görmedim. Kimse yine tanımıyordu seni. Çok kişiye sordum, nereye gittiğini bilemediler. '

' Şimdi nerede olduğumu biliyorsun, ne fark ediyor?. '

' Bilmem. ' derken kafasını yere eğmişti. Niye söylüyordu bunları ki?. Önceleri aynı okulda olup benim ona aşık olmam ne fark ettiriyordu? Sonrasında yine aynı fakülte de olmamız. Bir bok fark ettirmiyordu. Cevap vermedim... Belki de biliyordum hangi fakülteye gideceğini. Biliyor muydum yoksa? Bilerek mi gelmiştim Nida'nın olduğu fakülteye? Aklım sahra çölüne düşmüş bir buz dağı gibiydi. O da cevap vermedi...

Bir iş bulmam gerekiyor diye düşünürken Nida'yı gideceği yere çoktan bırakmıştım. Aşık olmak ne garip bir duyguydu. Dünyanın en eski acılarından biriydi. Cebimde ki para azalmaya başlıyordu. Akrabalarımın yardımını reddetmiş, devletin direk bana verdiği bir ev de kalıyordum. Yazamıyorum, kaybetmekten korktuğumun bir göstergesi olmalı diye düşünüyorum. Fakülteden alacağım diplomanın bana faydasını düşünüyorum. Biri beni öldürmeli diye düşünüyorum. Kendim yapamayacak kadar asilim....
Depremden sonra asla kısa kestirmediğim saçlarımı parmaklarımla geriye atıp bir sigara yaktım. Camel. Saçlarımı uzatıyordum çünkü bukleleri gözümün hemen önüne düşüyordu. Göstermiyordu bana nefret ettiklerimi. Göstermiyordu insanları. İzin vermiyordu görmeme. Anlaşıyorduk saçlarımla... Yarın çıkıp bir iş aramalıyım. Ne tür bir iş uygun olur bana, kestiremiyorum. Uyuyamıyorum artık eskisi gibi. Aldığım her nefes boğazımı yakıyor. Nida ne yapıyordur acaba? Düşünüyor mudur beni? İçiyor mudur sigarasını gökyüzünün en siyahına bakarak...
Hayatımda yaptığım belki en mantıklı şeyi yapıyorum. Bir lokanta da bulaşıkçı olarak işe giriyorum. Yemek sorunumda çözülmüş oluyordu otomatikman. Böyle birşeyi düşünmüş olmak özgüvenimi yerine getiriyor. Kimseyle konuşmuyor, bulaşıkları yıkıyordum sadece. Patronum olacak herif pek ilgilenmiyordu benimle. İşim olmadığı zamanlar yazdığım yazıların ne olduğunu soruyordu sadece. Ders diyordum, dersime çalışıyorum. Hayat dersine... Derslerde Nida'yı sık sık görüyorum artık. Bir gün kendisiyle gelmemi istiyor. Bir sokağa götürüyor beni. Yağmur yağıyor, ben ağlarsam fark edilmeyecek diye seviniyordum. Nida durdurup gözlerime bakıyor. Kendini arıyor orada, biliyorum. Buluyor olacak ki ellerimi tutuyor. Ben aşıktım, o sarışındı. Dudaklarının sıcaklığını hissediyorum tenimde. Kurtarıcıma bakıyorum. Eğer görmeseydim o gözleri, çoktan intihar etmiş, haberlerde yankı bile bulmamış bir vaka olarak kalacaktım, biliyorum. Sarılıyorum kurtarıcıma.

' Seni o ilk gördüğüm günden beri seviyorum Kaya. Senin de beni sevdiğini biliyorum. Depremden sonra yazdıklarına bakıyordum arada. Sen sınıftan ayrıldığında ise hepsine... Kızma bana! Eğer bakmasaydım yazdıklarına, o gözler nasıl görürdü seni?! '

' Nida ben iyi hissetmiyorum. Hiç birşey hatırlamıyorum eski hayatıma dair. Tek hatırladığım seni çok sevdiğim... Ailemi hatırlamıyorum. Kendimi öldürmeyi çok denedim, ama başaramadım. Bir künye buldum avucumda. Gözlerinden sonra hayatıma dair kalan tek şey... '
Daha fazla konuşamadım. Sesim çatallaşmıştı. Künye'den ilk defa birisine bahsetmiştim. Depremden hemen sonra hastanede kendime geldiğimde avucumda hissettiğim soğuk metal hatırlatmıştı kendini bana. Ağabeyinin diyordu doktor. Ağabeyinin... Borat yazıyordu üstünde. Ağabeyimin ismi... Görüyor musun ağabey beni? Künye'n bende! Sen neredesin?

' Kaya yalvarırım ağlama. Ben varım artık. Seni çok seviyorum! Biz varız artık. Yalnız bırakmayacağım hiç seni... '
Hiç birşeye sarılmamıştım Nida'ya sarıldığım kadar. Hayatı bile daha gevşek tutuyordum avcumun içinde... O gece omzumda bir çift göz ile uyudum. Daha doğrusu uyumayı hayal ettim. Hatırlayamadığım huzurlu uykularımdan ilkiydi bu. Anadilimden bir şarkıyı hatırladım yine.' Gözlerim, kurşun gibi...'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 23, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KÜNYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin