3. bölüm - özür dilerim

2.2K 153 21
                                    

Zeynep'ten

Şimdi.. Bir insan düşünün. Onu gördüğünüzde içiniz kıpırdıyor ama uzaklaşıyorsunuz. Gülümsüyorsunuz ama susuyorsunuz. Mutlu oluyorsunuz ama kendinizi kötü hissediyorsunuz. Bunlar ne demek oluyor? Açıklayın bana..

Üç gündür teyzem ile birlikte Arslanların evine gelip gidiyoruz. Yanlışlıkla onu görsem kaçıyorum. Ahh tabiki yanlışlıkla değil. Hem yattığı yerden nasıl yanlışlıkla göreyim ki onu? Kapısının önünden geçerken - kapı açıksa - birazcık içeriye bakıyor olabilirim. Tamam! Kapalıysa da açıp bakıyorum. Ama ne yapayım hem onu görmek istiyorum hemde görmemek istiyorum.

Ve o, hep aynı duruyor. Başı sürekli dik ve tavana bakıyor. Gözlerini kırpmadığını bile düşünüyorum. Sadece ayaklarını değil de tüm vücudunu hareket ettiremezmiş gibi davranıyor. Gözlerim doluyor onu öyle görünce. Ardından bakışlarım alçılı koluna kayıyor ve minik bir gözyaşı süzülüyor yanağımdan. Şu anda vücudunda sadece başını ve tek kolunu oynatabilmesi hiç adil değil bence.

İki şekilde 'canlı' görüyorum onu. Biri elifin yanındayken diğeriyse Kerim Beyle aralarında diyalog geçerken. Sadece onlarla konuşuyor zaten. Kerim bey ve Elif olmadan yemek dahi yemiyor.

Ahh Kerim bey var birde. Kerem -ona neden bey demediğimi bilmiyorum ama saygısızlık yaptığımı düşünmüyorum - ona bu denli ilgi gösterdiği halde günde bir veya iki kez geliyor abisinin yanına ve bunlar çok kısa konuşmalar oluyor.

Geçen gün, Ahmet bey ona keremi yedirmesini söylediğinde oflayıp pufladığını gördüm. Yanına gidip sol gözünü morartmadığım için çok pişmanım. Pis kıvırcık marul!

"hadi kızım, götür şunları"

"ama teyzeee, kerim beyi çağırayım ben"

"kızım kerim bey evde değil biliyorsun. Hadi yavrucum"

"off amaa. Yine aynı şeyler olacak. Yemeyecek, konuşmayacak benimle"

"seninle konuşması önemli değil zaten. Yemeğini yedir yeter"

"off peki" masanın üzerindeki tepsinin kulplarına yerleştirdim ellerimi. Derin bir nefes alıp merdivenlerden çıkmaya başladım. Bir yandan da kısık sesle teyzeme laf yetiştiriyordum.

"onun benimle konuşması çok önemli teyze. Çok ve çok!"

"bir şey mi dedin kızım?"başımı kaldırıp ahmet beyle göz göze gelince hemen bakışlarımı yere eğdim.

"hayır efendim."

"keremin mi yemek?"

" hı hı. Yemeyecek ama onun" derin bir nefes aldı.

"kimse yok mu evde?"

"malesef. Elif okulda. Kerim bey.. Imm bilmiyorum ama evde değil"

"pekala. İyi şanslar." zoraki bie tebessümle verdiği yoldan devam ettim. Odanın önüne gelince minik bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. Kapıyı yavaşça tıklatıp, dirseğimle yavaş olmaya özen göstererek açtım. Şükür ki uyumuyordu.

"merhaba" cevap vermedi. Kimin geldiğine bakma zahmetinde bile bulunmadı bile.

"yemek getirdim sana." şirin gülümsememle yanına gittim. Tepsiyi komidinin üzerine yerleştirip üzerindeki yorganı biraz aşağıya çektim.

"kolun ağrıyor mu?"

"pekala. Konuşma. Ben konuşurum"

"öncelikle seni doğrultmamız lazım. Elif bana bu konuda bir sır verdi" bir elimle kolundan tutarak diğer elimle sırtından destek verdim ve oturur pozisyonda olmasını sağladım. Sanırım kalkmak istemiyordu çünkü hiç yardımda bulunmuyordu doğrusu.

Gönüllü KÜLKEDİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin