Zeynep'ten
Sabah erkenden uyandım. Gece keremin yanından kalkıp odaya çıkmıştım. Aklım onda kaldı ama haketti bunu. Elinin altında ve istediği zaman kullanılan biri olmak istemiyorum. Gerçekten karısı olmak, sevdiğim gibi sevilmek, gördüğüm gibi görülmek istiyorum.
Salatalıkları doğrayıp tabağın kenarına bırakırken midem alt üst oldu. Aynı anda baş ağrısını ve dudağıma doğru akan kanı hissettim. Kandan nefret ederdim. Heleki kokusu bitirirdi beni. Ki öyle de oldu. Koşarak lavaboya gittim. İçimde olmayan şeyleri çıkarmaya çalışırken öğürmek boğazlarımı acıttı. Acıyla birlikte ağzımda kan tadı aldığımda gözyaşlarımı tutamadım daha fazla. Bir yandan ağlıyor bir yandan da suyu hızlı hızlı yüzüme vurup ağzımı temizliyordum.
"zeynep, iyimisin yavrum?!" banyo kapısında keremi görünce başımı iki yana salladım. Yanıma gelip kendini yere yani benim yanıma attı. Ardından acı inlemesini duydum ama müdahale edemedim. Kollarını bana sarıp sırtımı ona yaslamamı sağladı. Başımı göğsüne gömdüm. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim. Neden ağladığımı bilmiyordum ama ağlıyordum. Keremin 'geçti' telkinleriyle birlikte.
"şişşh sakin güzelim. Bir yerin ağırmıyor değil mi?" başımı iki yana salladım.
"ca-nım acıyor"
"neden? Neden canın acıyor? Bir yerine bir şey mi oldu?!" başımı yine iki yana sallayıp dudaklarımı büzdüm. Neden canım acıdığını bile bilmiyordum ki.
"zeynep, bir şey söyle yavrum. Telaşlanıyorum" saçlarımı okşarken gözlerimi kapadım. Uzun bir zaman öylece kaldık yerde.
"hadi kalkalım artık. Yerde oturuyorsun hasta olacaksınız" haklıydı. Benim için değilse bile bebeğimiz için dikkat etmem gerekirdi. Hızla doğrulup ayağa kalktım. Kerem de doğrulmaya çalıştı ama yine acı bir inilti koptu ağzından.
"kereem, iyi misin?!"
"hı hı. Değnekleri verirmisin?"
"kalkamıyorsun!" biraz önce duran gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Değnekleri yanına getirip kalkması için yardım etmeye çalıştım.
" lütfen kerem. Kalk hadi"
"ağlama yavrum, kalkacağım. Ahh!"
"ama kalkamıyorsun! Yusufu arayacağım! Hemen gelsin"
"kimseyi arama. Kalkacağım şimdi" hızlıca başımı salladım. Bir elinden sıkıca ben tutarken diğer eliyle lavabodan destek alarak doğruldu. Ayağa kalkınca değneklerini verdim hemen.
"çok acıdı" kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne gömdüm. Başını iki yana salladı.
"acımadı. Ağlama artık"
"hayır, acıdı işte.! Benim yüzümden oldu hepsi"
"şişşh hayır güzelim. Herşey benim yüzümden oldu. Kendini suçlama" saçlarıma minik minik öpücükler bırakırken mayıştığımı hissedebiliyordum. Aniden aklıma gelen patateslerle koşarak bağırmaya başladım.
"patatesler!"
"koşma zeynepp" onu umursamayıp hızla mutfağa geldiğimde renkleri değişen patateslerime üzgün bakışlar attım.
"yaa kahverengi olmuşlarr"
"önemli değil. Otur biraz, dinlen"
"hayır. Kahvaltı yapacağız. Sonra aç kaldım diye dolanırsın etrafta"
"ben mi?"
"tabi sen. Ben mi sandın? Hadi geç masaya. Hii ya da masaya geçme, koltuğa geç ben sana getiririm kahvaltını"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönüllü KÜLKEDİSİ
FanfictionKötürüm, genç bir adam ve onun külkedisinin hikayesi... Hayatın onu soyutlamasından bıkmış ve usanmış olan Zeynep artık kendi ailesini kurmak istiyordur. Onu çok seven ve şımartacak bir eş. Onun peşi sıra gelecek olan minik bebek hayalleri kuruyord...