Fitili ateşleyecek kişi belli olmuştu. Elbet fitil ateşlenecekti. Belki bugün, belki yarın. Ama er ya da geç bu fitilin ateşi yakılacaktı. Kişiler bireysel olarak fitili çoktan yakmışlardı. Aralarında ki dostluk bağı kuvvetli olduğu için ne olursa beraber olsun diyorlardı. Bu yüzden bireysel fitilden sonra toplu fitil yanmalıydı.
Sohbete çöken sessizliği Özlem bozdu.
Özlem: Anlat dinliyoruz miniğim.
Dolunay: Abla...
Üç nokta kötü şeylerin habercisiydi aralarında. ''Ağır şeyler anlatacağım, hazır olun'' demekti.
Odadaki herkes susarak dakikalarca Dolunay'ın anlatmaya başlamasını bekledi.
Tek kelime ile bozdu sessizliği.
''Dokundu bana.'' Dedi.
Kişiler ne olduğunu idrak etmekte zorlanıp anladıktan sonra deliye dönmüştü.
Galip: Ne diyorsun sen!
Berzan: Hayır, hayır olamaz böyle bir şey!
Özlem: Baba yahu baba bu!
Dolunay: Sanırım bende yoruldum. Sanırım artık karanlıklar tanrısı olup kötü aydınlıkları karartamayacağım. Yoruldum.Çok şey istemedim ki. Ben her zaman babamın, geceleri üstümü örtmesini, saçlarımı okşayıp ufak bir buse kondurup gitmesini istedim. Ben, babamın beni saçlarımdan sevmesini istedim. Bir kızın en hassas yerleridir saçları. Her gece tanrıya dua edip yatağıma yattıktan sonra tüm gece bekliyordum gözlerim kapalı. Belki gelir de saçlarımı okşar. Bilerek üstümü açıyordum. Belki gelirde örter. Üstüm açık uyuduğum için defalarca hasta oldum. Ama hep bekledim ben. Belki dedim. Belki sever babam beni. Belki sever annemi. Ne annemi sevdi ne beni. Dışarıdaki insanlara gül gibi davranan adam dikenlerini hep bize gösterdi. Battı bize babam. Nedir baba şefkati görmeyen kızın sonu? Bir erkeğin kollarımıdır? Genelde evet. Başka erkeğin kollarında baba şefkati bulacağıma inanmadım. Hep babamı bekledim. Babam yanı başımdayken bile bekledim. Belki umursamıyordu, belki bir çok kişiyle flört etsem umursamaz hatta haberi olmazdı. Belki sigara içsem, uyuşturucu kullansam haberi olmazdı. Yapmadım. Babam beni ne kadar sevse de onun olmayan ama var olduğunu sandığım gururunun ezilmemesi için hiçbir şey yapmadım. Belki yapmalıydım. Sigaraya uyuşturucuya bulaşmasam bile birkaç kişiyle flört etmeliydim. Hayat yolunda tecrübe edinmeme yarardı. Belki sosyalleşir, insan içine çıkmaktan korkmazdım. Genelde kızlar flört ettikleri kişilerin, yaptığı kötülükler sonucunda korkarlar herkesten. Ne acıdır ki ben babam sayesinde ürktüm insanlıktan. Babam öğretti bana insanlığın olmadığını. Babam öğretti bana kötülüğü. Ondan iyiliği, merhameti, sevgiyi, aşkı beklerken hep kötülük öğrendim. Ondan, bir babanın kızına neler yapabileceğini öğrendim.
Bir kızın, babasından bu denli kötülük öğrenmesi içler acısı bir durum.
Psikolojik destek almaya başladım annemin zorlaması ile. Her sabah, gün içinde bana destek olacak, geceleri derin uykulara daldıracak haplar kullanıyordum. Yaramıyordu. Uyku haplarını içmeme rağmen gece uyuyamıyor, sabahın erken saatlerinde de kalkıyordum.
Psikolojik destek aldığım hastanenin bana tek iyi faydası yakın dostum Ahmet'ti. Ahmet benden 2 yaş büyük, baba şefkatini dibine kadar tattıran, saçlarımı seven, yüreği kocaman bir çocuktu. Evet, gerçekten çocuktu. Koruyucu meleklerini anlatırdı hep bana. Masal gibi gelirdi. Onu babammış gibi hayal eder, dizlerine yatar, anlattığı masalları dinlerdim. Bana göre masaldı belki ama onun için gerçek şeylerdi. Saçlarımı severek anlatırdı bana.
Korucu meleklerinin bugün bir teyzeyi karşıya geçirdiğini, evsiz bir köpeğe görünmez ev yaptıklarını, sokak çocuklarının tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, savaş olan ülkelere gidip bazı kişileri kurtardığını anlatırdı.
İyilik doluydu.
Aşk doluydu.
Sevgi doluydu.
Merhamet doluydu.
İnsanlık doluydu.
Bu iğrenç dünya onu da aldı. Koruyucu meleklerim gitti diyerek intihar etmiş. Ne derin bir acı, koruyucu melekleri gidince korumasız kaldığını düşünmek ve bu yüzden intihar etmek. Korkunun en saf halidir bu. İnsanlar korktuklarında etrafa zarar verirken onun son durağı kendisi oldu.
Ben yeterince korktum. Son durağa az kaldı.
Son durağa saatler kaldı. Karanlığın içinde kayboldum, karanlığın içinde yok olmama az kaldı.Babam şiddet uyguladı sustum, Hakaret etti sustum. Saçlarımı sevmedi sustum. Anneme vurdu yine sustum. Ben hep sustum.
Ölümü en çok hak eden o iken annem defalarca ölümü düşündü. Benim bugün benliğimi aldı. Benim masumluğumu, benim iyiliğimi aldı. Beni aldı. Bana kötülüğün en siyah halini öğretti bugün.
Gururu incinmesin diye tek bir erkekle flört etmezken, karaktersizliğin en büyüğünü yaptı.
Ölümün en acı halini ağır ağır yaşaması gerek onun! Yaşayacakta.
Artık sondayım. Artık sondayız.
Saklamaya gerek yok. Konuşun!
Bittik biz. Biz en başından bitmiştik. Hayatımız, küllerimize üflemek ile geçti. Olmadı. Yakamadık.Bağıracak Adrian 'Ve her gece sabret diye saçlarımda dolaşan tanrının elleridir.' Diye.
Saçlarına götüreceksin ellerini. Tanrının elini tutmak, tanrıya ulaşmak isteyeceksin. Olmayacak.
Diğer elini de götüreceksin saçlarına. Sımsıkı kavrayacaksın. Yolacaksın saçlarını. Canın acıyacak ama ruhun kadar hissetmeyeceksin.
Geçeceksin aynanın karşısına 'Anlat' diyeceksin.
'İçinde biriktirdiklerini kus. Yüzleş artık kendinle.'
Fakat sen konuşamayacaksın. Bakacaksın gözlerinin içine, bağıra bağıra, haykıra haykıra konuşacak gözlerin. Düşen her damla yaş, bir kelime olacak. Sayfalarca ağlayacaksın.
Kendini aşağılık, aciz, iğrenç hissedeceksin. Belki de kendinden utanacaksın. Yok olmak isteyeceksin. Ölmek isteyecek cesareti bulacaksın. Adrian'ın 'Her yaşayanın umudu vardır. Umut vardır!' sözü gelecek aklına duracaksın. Daha aciz hissedeceksin. Ölmeyi bile beceremeyen, aptal biri gibi hissedeceksin.
'Ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş.' Diyecek Adrian. Alacaksın eline makası, acımadan, düşünmeden keseceksin güzelim saçlarını. Yetmeyecek. Acın dinmeyecek. Çaresizliği ve yalnızlığı iliklerine kadar yaşayacaksın o an.
Dünya 10 metrekare, kapısız bir oda gibi görünecek. Nasıl oldu? Nasıl geldim? Neden buradayım? Neden bu haldeyim? Diyeceksin. Ama cevap bulamayacaksın.
Duvarların ardından insan sesleri gelecek. Kimisi 'Umut var.' Diyecek, kimisi 'Umut, şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.' Diyecek. Çaresizlik ve yalnızlık hisleri en olumsuz cümleye inandıracak seni. Umut yok diyeceksin.
Umut yok...
Boynuna kolye olarak astığın anahtarı kullanma zamanının geldiğin fark edeceksin. Alacaksın anahtarı, dayayacaksın bileklerine. 'Umut tükenince işaretli yerden kes.' Yazacak. İşte tamda oraya bastıracaksın anahtarı. Hızlıca çekip açacaksın kapıyı.
Kapı, koyu koyu açılacak. Kapı oluk oluk açılacak. Kapı umutsuzluğun yok ettiği, karanlık meleklerin, kayıp çocukları olduğu diyarlara açılacak. Kapı, iyilik ütopyalarına, karanlıklar diyarlarına açılacak.
Ruhun kaybolacak. Benliğin kaybolacak. Sen kaybolacaksın. Sen işaretli yerden kesecek ve kaybolacaksın. Sen gerçekten kaybolacaksın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOLOJ'İNT
Ficção AdolescenteBİR TUTAM SAYGI LÜTFEN! Efendim! Saygı dedik! Ben bir ideolojiyi savunuyorsam veya cinsel yönelimim sizler gibi değilse yahut aynı ırktan, aynı mezhepten, aynı dinden değil isek, saygı duyun! Saygısızlık yaptığınız her an, kişi savunduğu şeyin milit...