Bir dünya düşünün. Dünyada bir yerde bir mağara var. Mağaranın içinde bir sandık. Sandığın için bir ömrü refah içinde sürdürmeye yetecek kadar altın ile dolu. Bu mağarayı duyan insanlar acımasızca birbirlerini katlediyor, kan döküyorlar. Bebek, kadın, ihtiyar demeden önlerine çıkan tüm engelleri silip süpürüyorlar. Bazı aileler o sandık için küçük yaşta çocuklarını pusatlandırıp savaşa gönderiyor.
Savaşlar, işgaller, bölünmeler.
Silahlar, bombalar, ölümler.
Dünyada dökülecek kan kalmamış ve kimse o sandığa ulaşamamıştı.
Stratejilerini değiştirdiler. İnsanların duygularını kullanarak ulaşmaya çalıştılar. İnsanları kırdılar, ezdiler, üzdüler. İş birlikleri yapıldı, kimileri satıldı.
Paralar açtı kapıları, söndürdü umutları.
Kan yoktu bu sefer. Kan vardı ama yoktu. İnsanların için paramparça ediliyor, duygular eziliyordu. İyilik, merhamet, inanç, masumiyet sömürülüyordu.
En sonunda birisi o mağaraya ulaşıyor. Sandığı açıyor.
Sandığın içindeki altınların hepsi sahte…Dünya işte. Daha nasıl anlatılır?
Çıkarlar, menfaatler ve kötülükler ile yönetilen, onur, gurur ve yükselme içgüdüsü ile insanların, gerek ruhen, gerek bedenen katledildiği, aşağılık bir mabet.
Velhasıl kelam olan masuma, olan iyiye, olan sevgi dolu kalplere oluyor.
Burada da kötüye bir şey olmaz deyimi yerine oturuyor.
Ama artık kötüye de bir şey olacaktı. Kötülerin hepsi ölmese bile birisi ölecekti.
Kalmayacaktı iyiler sessiz. Zaten sessizlik öldürmedi mi iyileri? Sustukça vurdular, güvendikçe ittiler, sevgi bekledikçe yok ettiler.
Kalmayacaktı iyiler sessiz.
Kötülerinde canı çıkmalı. Kötülerinde kanı akmalı.İsyan çığlıkları ardından, açık oynamayı tercih etti
Dolunay.Dolunay: 2 aydır birbirimizi tanıyoruz. Şu, ‘Ya bu ne tarz bir oyun acaba?’ diye merakla girdiğim oyunda sizlerle karşılaştım. 2 aydır yüzümdeki tebessümün sebebisiniz.
Fakat benim için mutluluk 00.00’den sonra başlıyordu. Benim için mutluluk karanlığın içinde başlıyordu.
Artık son bulmalı. Son haftalarda hepiniz ölüm çığlıkları atıyorsunuz. Sessizce haykırıyorsunuz ölümü. Belki ben öyle düşündüm. Her neyse. Benim için bu son gece. Yolun sonundayım. Bu kirli düzene çark olma görevimi sonlandırıyorum. Belki bazılarınız engellemeye çalışacak, belki yalvaracak yapma diye. Artık çok geç.
Mutfakta yemek hazırlarken yanıma babam geldi.
‘Bugün beni doyurdun, şimdi karnımı doyur güzel kızım.’ Diyerek kalçalarımı sıktı. Bugün uğradığım iğrenç şey karşısında ölüm, kalım arasında kaldım. Sonuç olarak kararım ölümdü. Giderken o şeytanı da yanımda götürerek, annemin bu dünyada huzurlu bir yaşam sağlamasını istedim. Aldığım zehri yemeğe katıp, katmama konusunda tereddütte kaldığım sırada yinelediği bu iğrenç davranış tereddütte kalmaktan çıkarıp kararımı kesinleştirmişti. Öldürecektim onu. Evet, onu doyuracaktım. Onu acıya doyuracaktım.
Zehri, tabağına katıp önüne koydum. Çekirdek aile olarak oturduğumuz masada, ilk defada olsa sahte kahkahalar atılırken, babam olacak herif masanın altından bacaklarımı okşuyor ben ise onun ölüme adım adım yürüyüşünü keyifle izliyordum.Yemekten yaklaşık bir saat sonra koltuğa uzanmış, bana iğrenç bakışlar atıyor, rahatsızlandığını dile getiriyordu. Zehir etkisini gösteriyordu.
BURADAN SONRASINI YAZMAYACAĞIM. BU HİKAYE BENİM İÇİN BİR DENEME OLDU. BU ŞEKİLDE FARKLİ DENEMELER YAPIP KENDİMİ GELİŞTİRECEĞİM. TEŞEKKÜRLER :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOLOJ'İNT
Teen FictionBİR TUTAM SAYGI LÜTFEN! Efendim! Saygı dedik! Ben bir ideolojiyi savunuyorsam veya cinsel yönelimim sizler gibi değilse yahut aynı ırktan, aynı mezhepten, aynı dinden değil isek, saygı duyun! Saygısızlık yaptığınız her an, kişi savunduğu şeyin milit...