Teknenin motorunu çalıştırdığında deniz suyu köpürmeye başladı ve yaklaşık bir dakikada denizin tam ortasındaydık. Teknenin motorunu durdurduğunda bakışlarım onu buldu. Yine her zamanki gibi bakışları donuktu, ne yapacağını kestiremiyordum.
"Buraya neden geldik" dedim keyifsizce. Beni boğmayacaktı herhalde, veya şu birbirini seven çiftler gibi denizin ortasında evlenme teklifi de etmeyeceğine göre başka ne yapabilirdi?
Oturduğu yerden kalkıp ağır adımlarla yanıma geldi ve tam önümde durup diz çöktü. Gözlerime değil ellerime bakıyordu.
"Şimdi seninle bir oyun oynayacağız Meran tabi korkmuyorsan" deyince gözlerimi devirdim. Aslında ne yapacağını bilmediğim için korkuyordum ama onun yanında güçsüz gözükmemek adına "korkmuyorum" dedim her ne kadar içimdeki hırçın Elis bana korkuyorsun dese de. Zaten hırçın Elis ne zaman benimle aynı fikirde olmuştu ki?
"Bana güveniyor musun?" diye sordu bu sefer. Çok sevdiğim gözlerini gözlerime çıkarırken. Sanırım ona güvenmiyordum. Başımı olumsuzca salladım. Dudaklarının kenarı keyifle yukarı kıvrılınca şaşırmıştım. Gülmek sayılmazdı ama gülüyor gibiydi.
"Bu ipi ellerine bağlayacağım ve sende iplerden kurtulup hayatta kalmaya çalışacaksın" dedi elinde tuttuğu büyük taş benzeri bir şeye bağlı olan ipi gösterirken. Ne yani bu muydu? Bunu yapmak için denize gelmeye ne gerek vardı ki(!) hem istediği şey basit bir şeydi.
Başımla onaylayıp ellerimi ona uzattım. Nazikçe iple iki elimi birbirine bağladıktan sonra hazırdı. Saçlarımı parmaklarına dolayıp burnuna götürdü. Hayır bunu yapmasa olmaz mıydı? Yine her bir saç telim alev almış yanarken nefesimi tuttum. Daha doğrusu tutmak sayılmazdı, nefes alamıyordum. Elleriyle saçlarımı çektikten sonra kulağımın arkasındaki kesiğin üzerinde gezdirdi parmaklarını. O kesiği tamamen unutmuştum, bir ara aynada bakmalıydım.
Derin bir nefes aldıktan sonra bana sarılıp kendisiyle birlikte benide kaldırınca gözlerimi kapattım. Ona sarılmak inanılmaz bir duyguydu. Sert kolları beni tüm dünyaya karşı güvende hissettirirken aynı zamanda kalbimin hızlanmasına sebep olduğu için ölecekmişim gibi hissediyordum.
Soğuk sıvı tüm bedenimi serinletirken ne olduğunu anlamak için gözlerimi açtım. Beni denize atmıştı!
Panikle hareket ettiğimde ağzıma tuzlu su doldu. Suyun geçtiği her yer boğazımı bir asit gibi yakarken nefesimi tutup su yüzeyine çıkmaya çalıştım. En sonunda yüzeye çıktığımda derin bir nefes alıp tüm gücümle bağırdım.
"Çıkar beni burdan Şah! Boğuluyorum"
"Hayatta kalıp kalmamak senin ellerinde Meran. Hadi bana zekanı göster kızım" dediğinde suratına tükürmek çok isterdim ama şu an uzağımdaydı ve odaklanmam gereken bir ip vardı.
Derin bir nefes aldım. Taş yüzünden suya batarken onu suyun altında bulanık olarak görmeye başlamıştım. Nefesim biterken suyun altına daha da çok batmaya başlamıştım.
Sonunda sırtım zemine deyince ağzımdan nefesimi üfledim. Artık nefes almam gerekiyordu ama bunu suyun altında yapamazdım.
Birden gözüme annem geldi. Bana yaptıkları, arkadaşlarım, bu yaşıma kadar yaşadığım olaylar, Şah!
Hayatımın film şeridi ölmeden önce gözlerimin önünden geçiyor dedikleri bu olmalıydı.
Çünkü ölüyordum...
O an yaptığım şeyleri düşündüm, yapamadığım şeyleri...Mesela anneme son birkez sıkıca sarılmak isterdim, babamı birkez dahi olsa canlı bir şekilde görmek isterdim.
Arkadaşlarıma sevgimi göstermek isterdim veya Şah'a benim ismimim Elis olduğunu söylemek...
Çünkü bana Meran deyip duruyordu. Ağzımdan yine hava kaçtı. Burada böyle ölemezdim. Henüz yapmak istediğim şeyler varken ölemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAHMERAN #Wattys2017
RomansaBeynimde bitmek bilmeyen, kalbimden atmak istemediğim sen... Şahmeran... "Bu gece öleceksin. Bu gece yanarak öleceksin" Yılanların şahı olarak bilinen, belden yukarısı insan, belden aşağısı yılan olan yılanların şahı ŞAHMERAN'dır. Eski dilde maran y...