MERAN

180 19 8
                                    

Okul çıkışı olmuş ve eve gelmiştim. Şahın bana kendi çapında kendini tanıtmasından sonra diğer hiçbir derse girmemiş ve bende onu görememiştim. Hoş görmeye de can atıyor değildim hani...

Annem şirketten gelmeden önce bir şeyler atıştırıp yatağıma girdim. Bana 'sen evde değilmişsin gibi yaşayacağım. Bu yüzden sen dahil sana ait olan hiçbir şeyi etrafta görmek istemiyorum' dediği için tüm işlerimi o gelmeden hallediyordum. O beni görmek istemese bile ben onu hep gizli gizli görüyordum. Bazen uyurken, bazen yemek yerken, işe gitmeye hazırlanırken... Sonuçta her ne kadar beni sevmese bile annemdi ve ben onu seviyordum.

Yatağa girip battaniyemi yüzüme kadar çektim. Yine kısa süre içerisinde uykuya dalmıştım.

Saçlarımda hissettiğim el ile gözlerim açıldı. Saçlarımın her bir tutamı yanıyordu sanki. Bu anı daha önce yaşamıştım.
"Şah" diyerek döndüm. Evet ta kendisiydi.

"Doğru" dedi. Ama ama bu nasıl olabilirdi? Evime hatta odama nasıl girmişti?

"Sen" dedim sadece hâlâ saçlarımı okşarken.

"Ben... Şah..." dedi. Yutkundum ve gözlerine bakmaya devam ettim. Elinde gördüğüm parlak gri metalin bıçak olduğunu anladığım sırada gözlerimi korkuyla açtım.

"Ne yapıyorsun" dedim korkudan boğazım kururken. Beni öldürmeyecekti herhalde. Ona ne yapmıştım ki?

Soğuk metali boğazım ile kulağımın arasında bir yerde hissettiğimde yutkundum.

"Şah! Ne yapıyorsun" diye fısıldadım. Kulağımın altında sıcak sıvıyı hissettiğimde gözümden de bir yaş damlası süzüldü yanaklarımdan.

Nihayet bıçağı üzerimden çektiğinde elimi kestiği yere götürdüm. Gözlerinin tam içine bakıyordum. O güzel gözleri ifadesiz ve anlamsızdı. Sanki üzerinde bir duvar örtülü gibiydi. Ne hissettiği veya ne düşündüğü belirsizdi.

"Benden korkmalısın" dedi. Bugün okulda ondan korkmadığımı söylemiştim ve şimdi o da korkmam gerektiğini söylüyordu.

"Neden" dedim nefesim kesilirken. Hiç bir erkeğe bu kadar yakın olmamıştım. Nefesim kesiliyordu, sesim çıkmıyordu. Birde neden diye soruyordum(!) hiç bir sebep yokken küçükte olsa beni kesen adama senden neden korkmalıyım diyordum. Kesinlikle salaktım.

"Çünkü ben Şahım. Sense meran... Bu ne demek biliyor musun" dedi. Başımı olumsuz anlamda salladım. Bilmiyordum. Aslında şu an bildiğim şeyleri de bilmiyordum.

"Şah yenilmeyendir. Meran ise zeki yılandır. Bir nevi o da yenilmez. Birisi gücünü kullanarak kazanır, diğeri ise zekasını. İkiside her türlü kazanır." dedi. Dediği şeyi anlamamıştım. Bizimle ne alakası vardı?

"Şimdi ise ben ve sen karşı karşıyayız. İkimizde yenilmezken, bakalım hangimiz yenileceğiz" diyince fısıltıdan bir ibaret olan sesimle konuştum.

"Belki de kimsenin yenilmesine gerek yoktur" dedim. Ne için kazanıp ne için yenileceğimi bilmiyordum. Güldü. Ama gülüşüde tıpkı gözleri kadar soğuktu, karanlık ve korkutucu. Aslında buna gülmek bile denemezdi.

"O zaman Şahmeran olur. Ama bu yaşamak kadar zordur. Çünkü ölüm, yaşamaktan daha kolaydır" dedi. Dedikleri çok mu karmaşıktı yoksa ben mi bir şey anlamıyordum? Belki de hemen dudaklarımın üzerinde olduğu için mantıklı düşünemiyordum. Öpmüyordu ama öpecek kadar yakınımdaydı.

Kolumu sertçe sıktı. Acıdan ağzımdan bir inleme kaçmıştı.
"Unutma Meran... Bana asla güvenmemelisin"

Nefes nefese yataktan kalktım. Ne yani hepsi bir rüya mıydı? O kadar gerçekçi ve bir o kadar yakıcı...

Sert bir şekilde yutkundum. Boğazım kupkuru olmuştu. Yandaki bardağı elime alıp bir dikleyişte suyu bitirdim.

Belki de bugün olanları çok aklıma takmıştım. Bu rüya o yüzdendi.

Tekrar yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Olmuyordu! Rüyanın etkisinden çıkamıyordum. Daha önce gördüğüm rüyaların hiçbiri bu kadar gerçekçi değildi.
Belki de gerçekti dedi iç sesim. Başımı olumsuzca salladım. Gerçek olamayacak kadar imkansızdı. Bir kere ben hiçbir erkeğe karşı heyecanlanmazdım ve nefesim kesilecek kadar etkilenmezdim.


Sabah üzerimi değiştirip okula gittim. Hande ve Atalay'ı kantinde otururken görünce yanlarına gittim.

"Günaydın gençlik. Naber" dedim yanlarına otururken.

Handenin suratı asıktı ve Atalay ise somurtuyordu. Kesinlikle bir şey olmuştu.

"Ne oldu" dedim. Atalay derin bir nefes alırken Hande olanları anlatmaya başladı.

"Atalay yurtdışında okumaya karar vermiş. Anladığıma göre bizden sıkılmış" diyince gözlerim Atalay'a döndü.

"Ne sıkılması kızım! Keyfimden gitmiyorum bende. Babam zorla gönderiyor. Artık daha fazla bela istemiyormuş" diyince kaşlarımı çattım.

"Ne demek zorla gönderiyormuş? Gitme" dedim. Bana malmışım gibi baktı.

"Kafayı yedin herhalde. Gitmeyip ne bok yicem burada? Yurtdışına gitmedim diye eve almaz, beş kuruş para vermez" diyince eskiye döndüm. Babası bizimle takılmasını istememişti, bizimleyken başına bir sürü bela alıyor diye. Atalay ise babasına karşı çıkınca babası Atalayı eve almamış, beş kuruş para vermemişti. Sonra Atalay babasının teklifini kabul edince her şey düzelmişti. Hatta şu an babası Atalayın hâlâ bizimle takıldığından haberi yok. Senelerdir saklıyoruz.

"Sanırım haklısın" dedikten sonra sandalyemi kaydırıp Atalaya sarıldım. Biz belalı üç silahşörlerdik, beraber ne badireler atlatmıştık. Şimdi o giderse iki kişi kalacaktık ve ben onun gitmesini istemiyordum.

Elleriyle saçlarımı karıştırınca kaşlarımı çattım ama daha sonra gülerek bende onun saçlarını karıştırdım. Her sabah fön çektikten sonra iki saat jöleyle şekil veren biri olarak bayağı sinirlenmişti.

"Hay ben senin" diyerek beni üzerinden atıp saçlarını düzeltti. Tam tekrar sarılacakken karşı masada kaşlarını çatmış buz gibi gözlerle bana bakan Şahı gördüm. Yutkundum. Neden bana öyle bakıyordu ki? Ve dünkü rüya... Sanırım ondan korkuyordum.

Ders zili çalınca sınıflara girdik. Hande yine Atalayın yanına oturup bana dil çıkardı.
"Allah belanı verecek Handecim" dedikten sonra Şahın adamının yanına oturacaktım ki onun yanına yeni birinin oturduğunu gördüm. Sanırım dün okula gelmemişti ama şu an buradaydı. Derin bir nefes alıp mecbur olarak Şahın sırasına ilerledim. Henüz sınıfa gelmemişti.

Masaya oturup başımı sıraya yasladım. Bugünüde uyuyarak geçirmeyi planlıyordum. Bu okul çok sıkıcıydı. Diğer okulumuzda her gün bize bulaşan birilerini döverdik. Ama bu okulda onu yapamıyorduk çünkü kimse henüz bize bulaşmamıştı.

Birden hırkamdan çekilmemle uzandığım masadan kaldırıldım. Şah kaşları çatılmış beni öldürecek gibi bana bakıyordu.

Gözlerim şaşkınlıktan kocaman açılmışken ona baktım.

Hâlâ hırkamın kapişonundan beni tutarken yüzünü yüzüme yanaştırıp tısladı.

"Kime sarılıp kime sarılmaman gerektiğini ayırt edebilirsin sanıyordum ama meğer sen düşündüğüm kadar zeki biri değilmişsin Meran" dedikten sonra beni bıraktı.

Ne demişti o? Meran mı demişti(!)
Dünkü Rüyam... Yok hayır tabiki gerçek değildi, sadece tesadüf diyelim.

Neler oluyor neler? Rüya gerçek miydi ki?

Lütfen fikirlerinizi yazmayı unutmayın.

Ve diğer kitabıma da bakmanızı öneririm. 20 yasında bir genç kız ile 33 yaşinda bir adamın aşkını anlatıyor.

Neyse:) görüşürüz canlarım:)

ŞAHMERAN #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin