10. Bölüm - Hakaret

265 42 0
                                    

( Multimedya koymayı denedim ama sadece fotoğrafın linkini atabiliyormuşuz. Bu yüzden üstüne kim olduğunu yazmadan attım.  Ama bu sefer de sonra kendiliğinden sildi. Anlayacağınız başaramadım. Bu bölümü nasıl yazıyorum hiçbir fikrim yok. Umarım güzel olur.)

Derin'den

İçeri girdiğimde suratı asıktı. Ama kaza geçirmiş birinden de gülmesini bekleyezdim. Yatağının yanına sandalye çekip oturdum. O pürüzsüz yüzünde bir kaç yara izi vardı. Ama bu haliyle bile çok çekiciydi. Neler saçmalıyordum ben? Çocuk bu haldeyken bile saçma fikirlere kapılıyordum.

- İyi misin?

- İyiyim.

- Nasıl oldu?

Polisler gibi davranıyordum.Ve şu an konuşacak başka bir şey bulamıyordum. Ona hâlâ kızgındım. Ama alttan almam gerekiyordu. Kötü durumda olan oydu.

- Bir anda oldu. Onun dışında sıradışı bir şey yok. Ayrıca neden buradasın?

- Neden burda mıyım? Seni merak ediyorum ve önemsiyorum. Daha doğrusu önemsiyoruz.

- İki kişiyi önemsemek zor olmuyor mu senin için?  Ya da iki kişiyi aynı gün içerisinde öpmek?

Ne saçmalıyordu? Ya da ne ima ediyordu?

- Anlamadım?

-Anlaşılmayacak bir şey yok.

- Açık konuşur musun lütfen?

- Açık konuşursam canın yanabilir. Eğer sorun olmayacaksa seve seve açık konuşurum.

Her zaman huysuzun tekiydi. Neyi ima etmeye çalışıyordu bilmiyordum ama sinirlenmeye başlıyordum.

- Bana bilmece oyunu yapma.

- Pekala sen istedin. Sadece beni severken Deniz' i idare etmek zor olmuyor mu onu merak ettim.

Sözleriyle dilim tutulmuştu. Bu sefer alttan almayacaktım. Yaralı birine göre fazla acımasızdı.

- Ne diyorsun sen?

- Bence gayet açıktı. Ama daha da açmamı istiyorsan şöyle ifade edeyim. Beni severken Deniz'i öpmen nasıl bir duygu merak ediyorum.

Gerçekten şu an yaralı olmasa yine tokatı basmıştım. Ama açıklama yapma gereği duyuyordum. Demek ki Deniz' i öptüğümü görmüştü.

- O hataydı. Kendimi kaybetmiştim ve Deniz zaten bunu anlayıp engel oldu. Tekti ve hataydı.

- Dur biz onu iki yapalım. Bence bir defayla kalmaz o.

Donup kalmıştım. Hangi ikiden bahsediyordu bu? Benle dalga mı geçiyordu?

- Ben seni öptükten sonra değişik tatlara da bakmak istemişsindir. Hak veriyorum.

Gözlerim dolmuştu. Ona fark ettirmek istemiyordum. Onun beni ağlarken görmesini istemiyordum.  Güçsüz gözükmeyecektim.

- Sen! Sen nasıl böyle bir şey dersin. Beni sevmiyorsun ama bana seni sevdiğim için hesap soruyorsun. Üstelik iftira atıyorsun. Senden tiksiniyorum. Lanet olsun.

Kapıyı hızlıca çarptığım gibi çıkmıştım. İpek ve Ege de karşıdan geliyorlardı. Tam da sırasıydı. Berna teyze ve annem şaşırmışlardı. Çantamı kaptığım gibi dışarı çıkmıştım. Hiçbir açıklama yapmadan... Zaten açıklama yapmam saçma olurdu. Bir taksi çevirip eve döndüm. Allah'tan yanımda para vardı. Eve gidip yastığı ağzıma bastırarak çığlık attım.  Var gücümle hem de. Boğazımın acıdığını hissettiğim anda başka yastıkları tekmelemeye başladım. Odamı dağıtım. Hırsımı Ekin yerine eşyalardan çıkarıyordum. Bir süre sonra yorulunca kendimi yatağa bıraktım. Uykum vardı. Sadece uyumak istiyordum. Uyuduğumda geçeceğini düşündüm.

(...)

Gözlerimi açtığımda kendimi hâlâ yorgun hissediyordum. Uyuyunca geçmediğini fark ettim. Aksine daha da iyi hatırlıyordum olan her şeyi. Kimsenin rahatsız etmemesi için telefonumu kapatmıştım. Annem Berna teyzeyi bırakıp da evine dönmezdi zaten. Bu yüzden pek umursamamıştım. Telefonumu açtığımda bir sürü cevapsız arama vardı. Annem'den , Ege'den , Deniz'den ve Melis'ten...

İlk önce annemi aramalıydım.  Diğerlerini aramak istemiyordum. Konuşacak havamda değildim.  İkinci çalışta açmıştı.

- Alo anne

- İyi misin kızım?

- İyiyim, anne noldu? Birazcık uyudum. Uykum vardı sadece.

- Berna teyzen ve eşi eve gitmek zorunda kaldılar. Bir kaç saate dönecekler. Benim de evde işlerim var. 1-2 saat Ekin'e refakatçi kalır mısın?

Tam hayır diyecektim ki annemin son anda lütfen deyişini duydum.  Annemin böyle yapmasından nefret ediyordum. İlk önce kararı size bırakıyordu. Sonrasında ise kabul etmeniz için ricasını tekrar dile getiriyordu. Zaten belli etmemeliydim. Farklı şeyler anlaşılsın istemiyordum. Neden Ege ya da İpek kalmıyordu da ben kalıyordum?

- Derin orda mısın? Kızım bunu yapmak zorunda değilsin. İstemezsen başka birini bulurum ben.

Yine aynı şeyi yapıyordu. Yapmak zorunda değilsin derken yapmalısına getiriyordu.

- Tamam birazdan gelirim. Ama sadece 1-2 saat anlaştık?

- Anlaştık.

(...)

Gittiğimde kimse yoktu. Koridorda kalmak istemiyordum. Odasında da kalmak istemiyordum. Dışarıdaki banklar da hiç rahat değildi.  En azından içeride de uyumak için koltuklar vardı ve içerisi sakindi. Kimi kandırıyordum ben? Bal gibi onunla kalmak istiyordum. Bana bir sürü şey yapmış olsa da. Yavaşça içeriye girdim.  Uyuyordu. Çok masum ve iyiydi. Keşke uyanıkken de uyuduğu gibi masum olabilseydi. Ses çıkarmadan montumu çıkarıp koltuğa uzandım. Hâlâ çok uykum vardı. Anlaşılan yarın okula gidemeyecektim. Aslında oyi bir şeydi. Zaten bugün olanlardan sonra gitmek istemiyordum. İnsanların bana ters ters bakmasından nefret ediyordum. Bu düşünceleri kafamdan uzaklaştırıp yüzümü Ekin'e doğru döndüm. Her ne kadar ondan nefret ettiğimi düşünsem de sevmeyi bırakamıyordum. Tam unuttum derken bir şey oluyordu ve beynim bana unutamadın işte sadece bir süreliğine onu düşünmeyi bıraktım diyordu. Onu izlerken bulmuştum kendimi.  Şimdi de izleyerek uyuyacaktım.  Her ne kadar o burdayken uyuyamayacağımı düşünsem de...

UnuturumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin