16. Bölüm - Haber

179 30 2
                                        

( Uzun zamandır bölüm yayınlayamıyorum. Çünkü şu aralar derslerim yoğun, sınav haftası ve aynı zamanda bölümler uzun olsun diyenler var. 2 günde 1 yayınlarsam bölüm kısa oluyor. Ama uzun olmasi için zaman. gerekiyor. Geçen zamana göre bölüm az oldu. Bu yüzden özür dilerim. 1000 olmamıza da az kaldı. Okuyan herkese çok teşekkür ederim. )

Uyandığımda saat sabahın beşiydi. İğrenç ve bir o kadar da saçma bir rüya görmüştüm. İpek'in Sarp diye bir sevgilisi yoktu bile. Ekin öyle bir şey yapsaydı onu öldürürdüm zaten. Ne iğrenç bir rüyaydı böyle. Her ayrıntısına kadar hatırlıyordum. Sabah erken kalkacaktım, uyumalıydım.

(...)

Serviste vaktim müzik dinlemekle geçiyordu. Okula gitmeyi her insan gibi istemiyordum ama Ekin ile de zar zor görüşüyorduk. Kafam allak bullaktı. Mutlu olmam gerekirken mutlu hissetmiyordum. İçimde bir sıkıntı vardı sanki. Okulun kapısından girdiğimde Ekin'i arkadaşları ile görmüştüm. Yukarı çıkıyorum işareti yapıp yanlarından geçmiştim. Melis' i gördüğümde ise çok sevinçliydi. Nedenini sormak içimden gelmiyordu. Normalde sormam gerekirdi ama şu aralar keyifsizdim. Ne hissettiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sınıfta yalnız oturuyordum ki Ekin yanıma gelmişti.

" Naber güzellik?"

Bana böyle demesini seviyordum. İyi hissettiriyordu. Başkalarının yanında deyince de utanıyordum. Koridora çıkalım deyip elimden tutmuştu. Yine başlıyorduk. Utanmaya başlamıştım. Koridorda anlattıklarını dinliyordum. Ama keyifsizdim.

" Derin iyi misin?"

" Bilmiyorum."

" Bir sorun mu var? "

" Hayır ,yok. Sadece şu aralar hiçbir nedeni yokken iyi hissetmiyorum. "

Tam böyle konuşuyordum ki kafamı sola çevirdiğimde babamı gördüm. Babamı en son okul koridorlarında bu şekilde gördüğümde, en son  bu kadar kötü hissettiğimde ablamın ölüm haberini vermek için gelmişti. Her şeyimi paylaştığım tek insandı o. Aramızdaki bağ çok güçlüydü. Ölüm haberini aldığımda uzun zaman kendime gelememiştim. Ve şu an başka birinin böyle bir haberini almak fikri kanımı donduruyordu. En son güçlükle Ekin'in sesini duyabilmiştim.

"Derin"

Ekin'den

Koridorda konuşmaya devam ederken Derin'in bir yere bakıp daldığını gördüm. Orta yaşlarda bir adamdı. Derin dememe rağmen duymamıştı. İkinci defa seslenmeme yakın bedeninin güçsüzleştiğini fark ettim. Son anda tutmaya çalışmış ama tutamamıştım. Bir anda yere yığılmıştı. Orta yaşlardaki ela gözlü adam da yanımıza koşarak gelip Derin'i ayıltmaya çalışmıştı.

" Kızım , Derin iyi misin? Uyan güzelim "

  Ben dışında bir başkasının Derin'e güzelim demesi beni şaşırtmıştı.

O sırada Derin'i eve götüreceğini söylemişti. Derin'i kucağıma alıp yürümeye başladım.

Babasının arabasına kucağımda Derin ile birlikte bindiğimde adamın bana bakmasından hoşlanmamıştım

" Derin'in arkadaşıyım."

Bir şey demeden arabaya binmişti. Eve gittiğimizde annesi evdeydi.

(...)

Derin yeni yeni gözlerini açmaya başlamıştı.

"Baba, bir şey olmadı değil mi?"

"Burdayım sakin ol. Hiçbir şey yok. Sadece okul idaresi ile konuşmaya gelmiştim. Senin için izin alacaktım."

" Ne izni?"

" Kuzeninin yanına gitmen için. İngiltere'ye. Londra'ya. Aslında sürpriz olacaktı sonra sana da söylemek istedim. Ama elime yüzüme bulaştırdım kızım. Özür dilerim. "

Haberi duyunca hepimiz şok olmuştuk. Hem Hakan amca neden bu kadar üzgün bir dille özür dilemişti ki? Derin'in sevineceğini düşünürken çok farklı bir soru ile şaşırmama neden oldu.

" Peki ya sınav? "

" Bu seneyi boşvermelisin. Bu sene için artık yapabileceğin bir şey yok. Seneye şansını denersin."

" Peki ne zaman gidiyorum"

" Bu hafta içinde. Uçak biletleri gibi şeylerin hepsi hazır. "

" Ne kadar kalacağım? "

" Okullar açılmadan 3 hafta önce döneceksin."

Okulların kapanmasına 1 ay vardı.

Bu fikir beni hiç sevindirmemişti. Derin'den 3 ay boyunca ayrı kalacağım demekti. Artık kalkmalıydım. Derin ile sonra konuşacaktım her şeyi. Hem de detaylı bir şekilde.

" Ben gitsem iyi olacak. Size iyi günler. Kendinize iyi bakın. "

"Neden gidiyorsun? Kalmalısın. Baba sizden rica etsem biz Ekin ile konuşabilir miyiz?

Babası galiba anlamıştı. Annesi zaten biliyordu.

" Gel Hakan biz odadan çıkalım da çocuklar konuşsunlar."

Sevim teyze de gidince Derin'e doğru döndüm.

" Neden bayıldın?"

" Ekin şey..."

" Dinlerim. Rahat olur musun?  Birbirimizden saklamamıza gerek yok. "

" Babam hayatımda sadece bir kez okula geldi. "

"Evet."

" Yani önemli bir durum olmadığı sürece okula gelmez. Ve..."

" Derin şunu düzgünce anlatır mısın? Rahat olmanı söylemiştim."

" Üstüme gelme Ekin. Rahat olabilsem olurdum. "

İkimizin de sinirleri gerilmişti.

" Peki."

" O zaman da bir haberi vermek için gelmişti."

Gözleri dolmuştu ve artık üstüne gitmemeye karar verdim. Kendiliğinden anlatmalıydı.

" Ablamın ölüm haberiydi."

Bir ablası vardı demek ki. Ölmüş bir ablası. Bundan hiç bahsetmemişti. Onu konuşması için zorlamayacaktım. Ağlamaya başlamıştı. Derin'in kolay kolay ağlamadığını biliyordum ve şimdi gerçekten kötü hissediyordu. Gerçi kim olsa kötü hissederdi ama söz konusu Derin olunca böyle bir şey mümkün değildi.

"Trafik kazasında öldü. Onu herkesten çok severdim. Birbirimizi çok iyi anlardık. Birbirimizden hiçbir şey saklamazdık. Ama o gün sakladı benden. Babamla erkek arkadaşı yüzünden kavga etti. Belki de bu yüzden erkek arkadaşa karşı hoşgörülüler artık. Kavgadan sonra da evden ayrıldı. Ama bana söylemedi. Bu konuda hiçbir şey söylemedi. Sonra da aynı gün trafik kazası geçirdi. İki yıl oldu. Zaten buraya taşınalı da çok yeni olmamıştı. Ondan sonra buraya taşındık zaten. İstanbul'dan buraya... Aramızda iki yaş vardı. Yani bu kadar... İlk defa birine anlattım. Ve kendimi daha iyi hissediyorum. Bir yerlere çıkalım mı?"

Bir yandan gözlerini siliyordu. Ani ruh değişimlerine anlam veremiyordum. Ama sanırım kendini bu şekilde daha iyi hissediyordu. Yavaş yavaş anlatmanın onu da üzdüğünü fark etmiş olacak ki her şeyi bir çırpıda anlatmıştı.

" Derin "

"Efendim"

Gidip sarılmıştım ona. Bırakmamak üzere. Londra meselesini sonra konuşacaktık. Şimdi üstüne gitmemeliydim. Her şey yavaş yavaş hallolacaktı...

UnuturumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin