5. Bölüm​

1.6K 92 80
                                    

- adım Kim Junmyeon. Gerçekten beni tanımadığına inanamıyorum. Cidden beni nasıl tanımazsın?

- neden seni tanıyacakmışım ki ? Tanıdığım hiç kimseye benzemiyorsun.

- ben çok ünlü bir şarkıcıyım. Exo grubunun başkanıyım. Bana Suho derler. Sen de bana öyle hitap edebilirsin.

- bundan bana ne? Şarkıcıysan ne olmuş??

- aishhh cidden beni çıldırtacaksın. O çocuklara çok acıyorum. Senden çekecekleri var.

- o çocuklar derken?

- BTS den bahsediyorum. Onu da bilmediğini söyleme. Big Hit e gidiyorsun. Onları tanımadığını cidden söyleme.

- hayır tanımıyorum. Hiç araştırma gereği duymadım. Zaten tanıyacağım ne gerek var ki?

- çok garipsin gerçekten. Daha önce tanıştığım hiç bir kıza benzemiyorsun. Normalde herhangi bir kız beni tanısa sanırım üzerime atlardı.

- nedenmiş? O kadar da yakışıklı çekici değilsin.

Yine yalan...

- ah evet evet. Sen öyle diyorsan öyledir.

- ama cidden çok merak ediyorum. Oraya niçin gidiyorsun? Sanki iş için değilde başka şeyler için... Beni şüphelendiriyorsun.

- beni düzgünce götüreceksen lütfen sus artık. Yoksa da kenara çek gitmenin başka yolunu bulurum.

- peki peki.

- ya bir dakika. Sen sürekli benim gibi kızları kurtarıyor musun? Neden o adamlar seni görünce hemem kaçtılar?

- hayır. Sadece... cidden çok saçma sorular soruyorsun.

- he tamam sustum.

Epeyce bir süre hiç konuşmadık. Yolun bu kadar uzun olacağı aklımın ucuna gelmemişti.

Konuşmadan da yolculuk hiç geçmiyordu. Ama yanımdaki Suho denen çocukla da konuşmaya hiç niyetim yoktu.

O da sıkıldığımı fark etmiş olacak ki radyoyu açtı. Radyoda çok güzel bir şarkı çalıyordu. Melodisi hoştu. Adını öğrenip daha sonra da dinlemek isterdim. Suho kesin bilirdi. Dudağımı ısırdım. O sırada Suho bana baktı ve gülümsedi.

- bir şey mi soracaktın?

- a ah nerden anladın?

- dudağını ısırıyorsun ve bana bakıyorsun. Az önce çekici yada yakışıklı olmadığımı söylediğine göre farklı bir şey algılayamam değil mi? Bunun anlamı bir şey soracağındır.

- cidden aklını kullanıyorsun.

Dudaklarını büzdü.

- şey ben sadece şuan çalan şarkının adını soracaktım.

- Beğendin mi?

- Evet çok güzel.

- BTS in I Need U.

Şarkı güzeldi ama sonuçta Park Jimin in de içinde bulunduğu bir şeyi sevemezdim. Yani bu şarkıyı asla ve asla dinlemeyeceğim.

- bence şarkıyı değişelim. Sıktı.

- az önce güzel diyordun.

- fikrimi değiştirdim. Olamaz mı?

Şarkıyı değiştirdikten sonra kendi kendine fısıltıyla konuşuyordu. Ama ben duyabiliyordum.

- cidden çok garip bir kız. Bunun burada ne işi var?

- Heyy!! Sağır değilim her şeyi duyuyorum.

- iyi , duy. Aaaa bak geldik.

- yani senden kurtuluyorum yaşasın.

- haha bir de bana sor.

Binanın önüne geldiğinde durdu. Tam kapıyı açacaktım ki kolumda bir el hissettim. Dönüp sorgulayıcı bakışlarla ona bakmaya başladım.

- düşündüm de bana bir teşekkür olarak bir gün beni yemeğe götürebilirsin. Ha ne dersin?

Cidden ona borçlu kalamazdım. Hiç tarzım değildi borçlu kalmak.

- iyi peki götürürüm.

Gülümsedi ve cebinden bir kağıt çıkararak bana verdi:

- al numaram. Müsait olunca ararsın.

- tamam artık gidebilir miyim?

- bavul arkada.

- bovol orkodo. , dedikten sonra arabadan indim.

Arka kapıyı açarak bavulumu aldım.

Artık gitmesi gerektiğini anlamasını sağlamak için el salladım. Yeniden güzel bir biçimde gülümsedikten sonra da fighting işareti yapıp gitti. Gerçekten Suho bana garip diyor ama kendisi daha garipti.

Omuz silkerek sol tarafımdaki binaya baktım. İşte Big Hit Entertainment...

Artık içeri girme zamanım gelmişti.

Artık görüşme zamanımız gelmişti Park Jimin...

Bana tuhafça bakan güvenlik görevlisinin yanına giderek adımı söyledim ve içeriye girdim...

Nedense kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı...

Üşüyorum Sarıl Bana / JK JM SG SH  #PluviaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin