32. Bölüm

969 73 15
                                    


Evin önüne geldiğimde kapının açık olduğunu fark ettim. Abim neden bu kadar dikkatsiz davranıyordu? Evine hırsız dahil Kim Jung Yeo nun adamları da girebilir değil mi? Aptal herif!!!

İçeri girip arkamca kapıyı kapattığımda abim hala görünürlerde yoktu. Sonuçta kocaman ev kim bilir hangi deliğe girmiştir?

- ABİİİ!!! NERDESİN?!

Hala ses yoktu. Belki de beni çağırdıktan sonra uykuya dalmıştı. Sabahın körüydü.

Merdivenleri çıkıp odasının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım. Ama ses gelmiyordu. Abimin uykusu da Jungkook unki gibi derin olmalıydı.

Az da olsa endişelenmeye başlamıştım. İçeri girdiğimde etrafa bakmaya başladım ama burada da yoktu. Odanın içindeki diğer küçük odanın kapısı açıktı.

Abim bir gün oraya gireceğimi söylemişti. Şuan içeriye bir göz atsam belkide çok sıkıntı olmazdı. Çünkü merakıma yenilmiştim.

Önce abimin orada olup olmadığını kontrol etmek amacıyla ona yeniden seslendim. Ama bu seferde ses gelmedi.

Odanın kapısının önüne geldiğimde içeriye bir baktım önce. Burası... Nefesim kesilmişti. İçeriye adımımı attım.

İşkence aletleriyle dolu oda az da olsa ürpermeme neden olmuştu.

O sırada cebimdeki telefonun titremesiyle yerimde zıplamıştım. Telefonu cebimden çıkardığımda babamın aradığını gördüm. Yüzüme kocaman bir gülümseme yayılmıştı. Çok bekletmeden telefonu açtım.

- baba?

- Elif NERDESİN?!!

- baba ne oldu sorunun ne? Abimin yanındayım, endişe etmene gerek yok.

- ÇABUK KAÇ GİT ORADAN!!!

- baba neden?

- SANA ORADAN HEMEN AYRILMANI SÖYLÜYORUM!!! , diye bağırdığında arkamı dönüp kapıya yönelmiştimki Suho sırıtarak içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattı. Kalbimin çarpış seslerini duyabiliyordum.

- baba? Çok geç. Ama neden?? , dediğimde ağlamaya başlamıştı. Babam ağlıyordu. Benim babam...

- seni koruyamadım üzgünüm. O...

- o ne? , babamla konuşurken gözlerimi Suho dan ayırmamaya dikkat ediyordum. Ama bana bakışları hiç de hoş değildi.

- o senin abin değil. O Kim Jung Yeo nun oğlu. , dediğinde gözlerimi kocaman kocaman açıp aptallığıma sövmeye başladım. Gerizekalı ben en başından anlamam gerekirdi. Park Jimin in soyadı bile Kim Jung Yeo ile aynı değildi ki. Ve bu benim aklıma şimdi geliyordu. Şuan...

- kim peki?

- bunu bende az önce öğrendim. O... , dediğinde patlayan silah sesiyle çığlık attım.

- BABAAAAA!!! BABA!!! , babam... Yere çöktüm telefon kulağımda bekliyordum hala belki ses gelir diye. Ama ses yoktu.

Bağırarak ağlamaya başladığımda telefondaki ses ile irkildim.

- selam canım. Ben Kim Jung Yeo. , dediğinde ellerimi yumruk yaptım.

- OROSPU ÇOCUĞU!!! BABAMA NE YAPTIN NEREDE O?!

- şşşt biraz sakin ol. O sadece öldü. Çok sorun etme. Yaklaşık bir saate sen de onun yanına gideceksin.

- ŞEREFSİZSİN SEN!!! PEZEVENK, PİÇ!!! , diye bağırdığımda bacaklarıma gelen tekme ile çığlık attım. Ve telefon elimden düştü. Suho nun yüzüne baktığımda durumumdan zevk aldığını anladım. Neden almasınki? Ben onun en büyük düşmanının kızıyım.

Yere düşen telefonumu alıp hoparlöre verdi.

- baba?

- Suho işi bitir. Ama öyle kolay ölmesine izin verme. En ağır işkenceleri uygula.

- peki. , deyip telefonu kapattığında telefonumu yere fırlattı ve ayakkabısının topuğu ile ezerek ekranını parçaladı. Sonunda parçalara ayırdığında telefonu kenara itip yere yanıma çömeldi.

- sen de şerefsizsin. , dediğimde tokat atmıştı.

- ah!!! , dudağım patlamıştı sanırım. Çünkü ağzıma pas tadı hücum etmeye başlamıştı.

- sorun bende değil. Sen çok aptaldın sadece. , parmağını şakağıma dayayıp;

- anlayamadın. Bana güvendin. , dedi.

Başımdaki parmağını itiledim. Nefretle ona baktım. İstesem onu burada gebertebilirdim. Ama daha fazla yaşamak istemiyordum. Yaşamak için bir sebep yoktu.

Ama Jungkook... O bensiz ne yapacaktı? Onun için buradan kaçmalıydım.

Popomun üzerinde dikleşip botumun topuğunu Suho nun yüzüne geçirdim. O bağırarak yere uzandığında hemen ayağa kalkıp kapıyı açmaya çalıştım. Ama kapı açılmıyordu. Şifre istiyordu. Sikeyim!

Suho kahkaha atmaya başladığında iliklerime kadar titremiştim.

- bunu sana ödeteceğim. , dişlerimin arasından tısladığımda sağ tarafımda duran bıçaklardan birini kaptığım gibi üzerine bindim. Bıçağı şah damarının üzerine getirdiğim anda boynumda hissettiğim acı ile bilincimi kaybetmeye başlamıştım. Bıçağı tutamıyordum bile.

Gözlerim kapanmak için zorlanırken ben sol tarafımın üzerine düşmüştüm... Sonunda yenilmiştim. Uyku beni esir almıştı....

Üşüyorum Sarıl Bana / JK JM SG SH  #PluviaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin