39. Bölüm

888 53 9
                                    


Gözlerimi kocaman açarak baktım karşımdaki yakışıklı sevgilime. Üzerine takım elbise giymişti. Onu ilk defa böyle görüyordum. Bu kadar yakışıklı olması normal miydi? Ve tabi etraf...

- Jungkook... , etrafın mükemmelliği beni sarhoş etmişti. Siyah, beyaz, mavi, pembe, kırmızı güller; lavantalar, orkideler, kokulu mumlar...

Ben buranın mükemmelliğine kapılmış salınırken o yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.

- bebeğim seni çok özledim.

Sarılmasına karşılık verdim.

- bende aşkım.

- en son ne zaman böyle sarılmıştık?

- yaklaşık bir ay önce gizlice terasa kaçtığımızda.

- bu yüzden ben de meleğimi çok özledim ve senin için bir şeyler hazırladım. Beğendin mi?

- o kadar güzelki...

Beni kendinden ayırıp yüzümü avucuna aldı.

- senin yanında biraz sönük kalıyor. , dediğinde kızardığımı hissetmiştim.

- kızardığında ne kadar seksi olduğunu söylemiştim değil mi?

- evet.

Yüzüme eğildiğinde dudaklarımdan öpmesini beklerken o alnımdan öpmüştü. Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olurdu.

- hadi gel. Yemek yiyelim önce.

- oo yemek de mi var?

- evet. , deyip elimden tuttu. Ve beni odanın benim göremediğim tarafına götürdü.

Masada müthiş bir şekilde hazırlanmıştı. Gerçekten her şey mükemmeldi. Çok emek harcanmışa benziyordu.

Sandalyemi centilmen bir şekilde çekip oturmama yardım ettiğinde kendisi de karşıma geçip oturdu.

- Jungkook?

- efendim?

- sabahtan beri tüm şirket bu hazırlık için mi telaşlıydı?

- tam olarak sadece bunun için sayılmaz.

- başka da mı var?

- sürpriz. Her şeyi öğrenmek istiyorsan önce yemeğini yemelisin.

Gülümseyerek önümdekileri yemeye başladım.

Tüm şirketin her işi bırakıp bize yoğunlaşması için çok geçerli bir sebep olmalıydı. Yada küçük Jeon Tavşan Kookie lerini kırmak istememişlerdir.

Gerçekten ne kadar aç olsamda tabağımın üçte birini zor bitirmiştim. Sanki midemde kelebekler uçuşuyordu ve onlar mideme daha fazla yiyeceğin girmesine izin vermiyorlardı.

O yemeğini rahatça yesin diye doyduğumu belli etmeden yemeği didiklemeye başladım. Sevgilim çok acıkmış olmalıydı.

Onun da yemeğini bitirmesi zaten çok uzun sürmemişti.

- doydun mu? Hiç yememişsin gibi.

- hayır, hayır. Ben doydum.

- beğenmedin mi yoksa?

- böyle lezzetli bir yemeği beğenmemek mümkün mü sence?

- beğenmene sevindim ama keşke daha çok yeseydin.

- Jungkook-ah doyduğumu söyledim.

- peki öyle olsun. Tamamsan eğer diğer sürprize geçelim. Beni takip et. , diyerek sandalyesinden kalktı. Bende dediği gibi yerimden kalkıp onu takip etmeye başladım. Pratik odasının sol tarafında kalan hiç kullanmadığımız ama terasa çıkan merdivenlere yöneldi. O taraf çok karanlık gözüküyordu. Karanlıktan çok korkmam ama itiraf etmek gerekirse orası biraz ürkütücü.

Tam merdivenlerden birkaç basamak çıkmıştık ki ben Jungkook u göremediğimden onu kaybetmiştim.

- Jungkook neredesin? Korkuyorum.

- yukarı gel meleğim. , sesi biraz uzaktan geliyordu. Ne ara o kadar uzaklaşmıştı anlamamıştım doğrusu.

Dediği gibi yukarıya çıkmaya başladım. Merdivenlerin solda kalan bölümüne yöneldiğimde gördüğüm manzara beni yine şaşırtmıştı. Tüm merdiven boyunca iki tarafta mumlar ve yine birkaç çeşit çiçek yaprağıyla bezenmiş olan yol oluşturulmuştu. Ortada da benim geçmem için boşluk bırakılmıştı. Burası müthiş kokuyordu. Jungkook sana inanamıyorum. Ve Big Hit Entertainment size de inanamıyorum. İşi gücü bırakıp bunları mı hazırladınız?

Duygulanmıştım. İyi ki makyajımı su geçirmez ürünlerden yapmışım. Çünkü gözyaşlarım kendini çoktan koyvermişti. Mutluluktan ağlamak da kaderim de varmış demek ki.

Merdivenlerden çıkmaya devam ederken önüme bir anda fotoğraflar çıkmaya başlamıştı. Onları yerden aldım. Bunlar benim fotoğraflarımdı. Ama ne ara çekmişti bunları? Bir de üzerlerinde siyah pilot kalemle yazılmış küçük notlar vardı ''Meleğimi gördüğüm ilk gün.'' , ''Meleğimin kalbimde yer etmeye başlamasının ikinci günü.'' Ve daha diğerleri...

Jungkook gerçekten sana inanamıyorum. Her gün gizlice benim fotoğrafımı mı çektin? Şuan ona romantik demekten çok psikopat demek istiyordum. Şapşal şey.

Merdivenlerin bitişine geldiğimde terasın kapısının kapalı olduğunu gördüm. Jungkook orada olmalıydı. İçerisi de eminim buralar kadar güzeldi.

Elimi kapının koluna uzattım. Açmaya korkuyordum kapıyı. Kalbim dayanamayabilirdi çünkü fazlasına. Ama gözyaşlarımı durdurup gülümsedim ve kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda başıma çiçek yaprakları dökülmüştü. Tanrım bu müthiş!!! 

Üşüyorum Sarıl Bana / JK JM SG SH  #PluviaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin