Kont Rivastigmin ile keskin bakışmasını sürdürürken bir kendini onun mavmavi gözlerinde boğulur gibi hissetti. Dudaklarını ıslattı ve başını iki yana sallayarak kendine gelmeyi emretti. Gergin dudaklarını bir kez daha ıslatma ihtiyacı duyuyordu ancak kurtulması gereken bir adam varken dudakları kurumaya ve gerilmeye devam edecekti. Arkasına yaslandı ve arabanın her iki yanındaki kapılara baktı. Kapları kilitleyip kilitlemediklerini anımsamaya çalıştı Josephine. Sesi duymamış yahut o kadar oyalandıklarını hatırlayamamıştı.
Gözlerini Kont'a çevirdi. Bacaklarını iki yana açmış, bastonunu bacaklarının arasında yere sabitlemişti. Elleri bastonun üzerinde asılı gibi dursa da Josephine kaçmaya kalkıştığında o bastonla onu ne kadar hızlı vurabileceğini yahut teninde ne kadar koyu bir iz yaratabileceğini düşüntü. Tüyleri teker teker şahlanırken başını iki yana salladı ve dudaklarını bükerek kaybını kabullendi. Hırçın yanı bunu kabulenmemekte dirense de makus kaderini bozmak pek de mümkün görünmüyordu.
"Josephine," diye seslendi Kont Rivastigmin. Sesi fısıltı gibi yumuşak bir tonda çıkmıştı. Josephine sadece gözlerini ona çevirerek suratındaki keskin ve nefret dolu ifadesini koruyarak suratına baktı "Sil yüzündeki öfkeyi," diye talimat verdi.
Josephine gözlerini Kont'un gözlerinden ayırmadan bakışını ona çevirdi ve sırtını dikleştirdi "Öfkem silinmeyecek kontum," dedi.
Kont'un dudakları kıvrılırken iç geçirdi ve bastonunu yanına bırakıp sallanan arabada dikkatli bir şekilde Josephine'in yanına oturdu. Josephine yakınlıktan ürkmüştü. Neredeyse onun kalçası kendini kalçasına dokunuyordu. Aradaki kat kat kıyafetleri saymazsa çokta teni teninin üzerinde ateşli temaslarda bulunuyordu.
Usulca kırmızı kaplı deri koltuklarda kaymaya çalışırken Kont bir elini onun diğer tarafından koltuğa bastırarak onu küçük bir kafesinin içine sıkıştırdı. Josephine'in kalbi, Kont'un dudaklarının sadece birkaç santim ötesine gümbür gümbür atıyordu. Nefesini tuttu ve kabarık kıyafetlerinin içine biraz daha sindi.
"Küçük Josephine," diye mırıldandı Kont burnunu Josephine'in yanağında varla yok arası küçük temasıyla gezdirirken "Benden neden korkuyorsun? Sana zarar verebileceğimden mi korkuyorsun?" diye sordu.
Josephine'in dudakları tedirginliğinin üzerine perde çekmek istercesine ağır ağır ve titrek kıvrılırken "Hayır, Kont'um," dedi.
Kont'un kaşları gözlerinin üzerine iki kara bulut gibi çökerken "Korkmalısın," dedi. Sesinin yumuşaklığı ya da sözlerinin hafifliği kalmamıştı. Josephine, Kont Rivastigmin'in hemen yanına sabitlenmiş bileğini tutup onun yarattığı pençeden kurtarmaya çalışırken Kont onun üzerine biraz daha eğildi.
"Rivastigmin," diye uyardı Josephine her an kükreyebilecek kedi gibi. Gözlerindeki parlak ateş gürleyerek yanarken "Senden asla korkmayacağım," dedi.
Araba sarsılarak durduğunda Rivastigmin sırtını dikleştirdi ve dudaklarındaki küçük tebessümle tam karşısına baktı. Arabacı kapıyı açtığında nezaket göstermeksizin arabadan inip ardına bile bakmadan şatoyu andıran evinin özenle kesilmiş taş patikasını takip ederek görkemli ahşap kapıdan içeri girdi.
Hizmetkarı "Efendim, Lord McMyers sizi bekliyor," dediğinde Kont'un dudaklarındaki şehvetli kıvrımlar düz çizgi halini almıştı.
"Nerede?" diye sordu.
"Çalışma odanızda," diye yanıtladı sadık hizmetkarı. Kont başını sallayıp bastonunu ritmik tonlarla tıklatarak çalışma odasına doğru yürüdü. Kapıyı araladığında Lord McMyers, diğer adıyla Lord Beast kollarını arkasında birleştirmiş camın önünde bekliyordu. Beast arkasını döndüğünde eski dostunu görmek omuzlarındaki sorumlulukları ağırlaştırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı | Kraliyet Düşmanları Serisi - 2
Fiksi Sejarah"Henüz değil, Baronet," dedi ve sırıttı "Bir el daha oynayalım. Kazanırsan buraya ayak bastığın andan itibaren kaybettiğin her şeyi size geri ödeyeceğim," dedi. "Anne," diyerek araya girdi Josephine "Hayır," derken küçük bir çocuk gibi onun kolunu...