Siyoon uykulu gözlerle odasının tavanına baktı.
Her günki koşuşturmasından yakınmayıp onu sevenler için tutkuyla çalışan değerli bir yıldız o. Bugün onun için diğer günlerden farklı olacaktı.
Siyoon hızlı bir şekilde çalışma temposuna ayak uydurdu ve o günki çekimler için ekiple birlikte çekim yerine gitti. Oynadığı filmin yönetmeni Bay Shik ona takılmadan edemedi:
-Hey, genç oğlan. Bugün aklın havalarda, ha? Neşelen biraz, toparlan hemen... Kadromda keyifsiz bir Siyoon'a yer yok.
Siyoon surat astığının farkında bile değildi. Yalnızca içinde bir huzursuzluk vardı.
Filmin başrolünü Siyoon, Suzy ile paylaşıyordu ve ikili, sette arkadaşlığını epey ilerletmişti. Çekime ara verildiğinde Suzy sessizce Yoon'un yanına geldi.
-Dostum, problemin nedir?
-Problem mi? Hi-hiç bişi. Biraz gezinirsek kendimi daha iyi hissedebilirim. Sadece huzursuzum... Dostum.
Çekim nehir kenarındaki küçük bir korulukta yapılıyordu. Suzy ve Siyoon ekipten uzaklaşıp nehre doğru yürüdüler. Bir yandan da konuşuyorlardı. Suzy:
-Nesin sen? Medyum falan mı? Tamam altıncı his denen şeye inanırım ama seninki bu mevzuyu aşmış. Ne zaman huzursuz olsan, "Keyifsizim.." desen hep kötü bir şeyler oluyor.
-Hadi canım, abartma sen de, dedi Siyoon yüzünü ekşiterek.
-Abartmak mı?! Geçen hafta da böyle keyifsiz ve yorgundun. Kameraman Oh'un kamerası yere düşüp kırıldı ve Bay Shik'in küçük kızı rahatsızlandığı için çekim iptal edildi. Geçen ay basın toplantısında bana tuhaf bir şekilde dikkatli olmamı söyledin ve o gün ben... Ben... O gün yürürken kameraların önünde yere kapaklandım! Hayır, bu sadece senin şom ağızlılığından...
-Vay be... Ben neymişim, dedi Siyoon. Suzy Siyoon'un omzuna hafifçe vurdu.
-Yaa! Dalga geçme...
-Özür dilerim, bir dahakine çenemi kapalı tutacağım. Hatta...
Siyoon aniden durdu. Suzy şaşkın bakışlarla onu izliyordu.
-Ne? Ne var? Bu sefer sorun ne?
-Sen de duyuyor musun? diye sordu Siyoon.
-Neyi? Ah Tanrım... İyi olduğuna emin misin? <<Parmağını şaklattı.>> Hey, çekimde değiliz biliyorsun dimi?
Siyoon parmağıyla nehri işaret etti:
-Orda..!
Suzy aldırmaz bakışlarla nehre bakındı, aniden gözlerini kocaman açıp bir çığlık attı.
-Sana şom ağızlı olduğunu söylemiştim! Sen tam bir bela mıknatısısın!
Bir süre hiç kıpırdamadan nehre baktılar. Nehirde beyaz elbiseli bir kadın baygın halde sürükleniyordu. Siyoon aniden zıpladı.
-Suzy! Ne duruyoruz! Yardım et bana...
-Niçin!?
-Onu kurtaracağız.
-Yo, yo.. diyerek başını salladı Suzy. Bir cesede dokunmak istemiyorum!
-Öldüğünü nerden biliyorsun? Ya ölmemişse?
-Ne!?
Siyoon daha fazla beklemedi ve kendini nehrin sularına bıraktı. Genç kadına doğru hızla yüzdü ve uzun bir uğraş sonucu onu kıyıya çıkarmayı başardı.
-Hanımefendi? Lütfen kendinize gelin! Hanımefendi!?
Suzy sadece izliyordu. Gözlerine inanamadı. Kadın sanki seneler öncesinde yaşıyormuş gibi giyinmişti ve elbisesi bembeyazdı. Suzy giderek yaklaştı. Siyoon genç kadını uyandırmak için sarsıp duruyordu. Nihayet kadın hafifçe gözlerini araladı:
-Baeksoo! Sonunda buldum seni...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İdol Günlükleri 1
FanfictionYaşadıklarım... Beni gerçekten şaşırttı ve aklımın sınırlarını epey zorladı. Hayatımın diğer insanlar gibi, veya diğer idoller gibi olduğunu ve hep böyle devam edeceğini düşünmüştüm... Yaşam ve ölüm, uğur ve uğursuzluk, zaman ve sonsuzluk, geçmiş ve...