Geçen üç, dört günü hayatı boyunca hiç unutmayacağını biliyordu. İlk kez Gaye'den ayrılırken gözleri dolmuştu. Utanmasa ağlayacaktı. Birlikte uzun zamandır paylaşmadıkları kadar çok şey paylaşabilmişlerdi şu dört gün içinde. Hayatında yaptığı en büyük hatanın kardeşinden uzaklaşmak olduğunu daha yeni anlayabiliyordu. O kadar zamanı boşu boşuna, onsuz, geçirmişti. Kim bilir neler kaçırmıştı Gaye'nin hayatından. Sevinçlerini, hüzünlerini, heyecanlarını ve belki de aşklarını. Zaten be nedenle yalnız kaldıkları her an soru yağmuruna tutmuştu onu. Gaye de birbirlerini yeniden keşfetmenin sevinciyle her soruya cevap veriyordu. Bundan sonrakileri kaçırmamak için elinden ne geliyorsa yapmaya kararlıydı. Ay sonu partilerine bayılmıştı Gaye. Yaza kadar yapılacak olanlara dersleri yüzünden katılamayacaktı ama yazın hepsine katılmayı şart koydu ablasına.
Yatak odasının penceresini sonuna kadar açtı. Yine çok güzel bir hava vardı bu sabah. Deniz kenarında, bahçe içinde bir evi olmasını hep çok istemişti. Böyle arsalar görüyordu hep. Kuzey'e bu hayalinden bahsetse ne derdi acaba? Kim istemezdi ki böyle bir evde yaşamayı? O da çok ister herhalde diye düşündü. Görüştükleri ilk seferde ona bundan bahsetmeye karar verdi.
Bu ayın kendisi için çok öğretici ve eğlenceli geçeceğini düşünüyordu. Bir sürü şey yapmayı öğrenecek ve ortaya birçok farklı şey çıkaracaktı. Yorulmadan öğrenebildiği kadar çok şey öğrenmeye çalışacaktı. Aralarından en hoşuna gidenleri, elinin yatkın olduğu birkaçını da hobi olarak geliştirebilirdi. Ahşap boyama, cam boyama, örgü, kanaviçe ve daha bir sürü şeyle ilgilenmek ve nasıl yapıldığını öğrenmek istiyordu. Bu konuda yardımı yine Ceren'den alacaktı. Ahşap eşyaları boyayıp bir sürü güzel şey ortaya çıkaran oydu ne de olsa. Ama günün anlam ve öneminden dolayı bugün aramayacaktı onu. Ceren'in 1 Nisanı şaka yapmadan geçiremeyeceğini biliyordu. Onun kurbanlarından biri olmayı da hiç istemiyordu doğrusu. Zaten 1 Nisan şakalarından da oldu olası hiç hoşlanmazdı. 'Bugün hiç dışarı çıkmasam mı acaba?' diye düşünmekten kendisini alamadı.
Bütün günü gerek bilgisayar başında yazı yazarak gerekse balkondan insanları seyrederek geçirdi. Akşam olmak üzereydi. Gün boyunca telefonu hiç çalmamıştı. Günü kurtardığını düşünmeye başlamıştı ki kapının çaldığını duydu. Koşarak gitti ve delikten kimin geldiğine baktı. Beklediğinin aksine gelen Kuzey'di. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi birdenbire. Hemen kapıyı açtı.
"Hoş geldin hayatım!" derken boynuna atıldı. Zeynep'in ona böylesine özlemle sarılmasına şaşıran Kuzey de sormadan edemedi.
"Hoş bulduk bir tanem. Çok mu sıkıldın sen bugün? Kimse aramamış mı benim sevgilimi?"
"Ne demek istiyorsun sen şimdi?"
"Ne bileyim, öyle bir atıldın ki boynuma ben de şaşırdım doğal olarak. Sence de şaşırmam normal değil mi?"
"Aslında haklısın. Bilmiyorum. Kapının deliğinden gelenin sen olduğunu görünce birden sarılmak geldi içimden ben de atlayıverdim. Sen de insanın bütün hevesini kaçırıyorsun. Bir daha yapmam görürsün."
"Aman, aman Allah korusun. Olur mu? Bir daha öyle tepki verir miyim hiç?"
"Hah şöyle yola gel bakalım. Bu arada eve girmeyi düşünmüyor musun? Kapıda kaldık. Üşüdüm."
"Aslına bakarsan düşünmüyorum. Geçenlerde yaptığımız gibi bir deniz kenarı sefası daha yaparız diye düşünmüştüm. İster misin sende? Açılırsın biraz."
"İşte günün teklifi. Sabahtan beri bunun için bekliyormuşum demek. Sen gel otur o zaman. Ben hazırlanayım hemen."
"Tamam, hadi sen git hazırlan. Ben içeride bekliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12 Sihirli Kağıt Parçası
RomanceBir kadın, en sevdiği tarafından yapayalnız bırakılırsa ne olur? Hüzün, ağlama krizleri, depresyon, ... Peki ya ondan sonrası? Bir kadın ayağa kalkmaya karar verirse ne olur? "12 Sihirli Kağıt Parçası"