sevdim.09

9 1 5
                                    

Uyandığımda kendimi hayatı sorgular halde buldum.

Çatlak eski fayansların üzerinde, tuvalet kapağına yaslanmıştım. Ağzımdaki kusmuk tadı ve kollarımda hissetmeyi uzun zaman önce kendime yasakladığım hisle sabaha uyanmıştım.

Buraya nasıl bu halde gelebildiğimi veya dün gece bana neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yinede hala soluk borumdan hava geçebiliyordu.

Kafamın içindeki kurnaz baykuş uluyordu. Gece gözlerini açıp bana bakmış gibi bir hisle, şimdi ise yorgunlukla yere yığılmıştı.

Kusmak, geriye acı bırakarak içindeki acıyı çıkarmıştı.

Acı, yaşamı hissettiriyordu.

İçerden gelen ani sesle, kafam hızla o yöne döndü. Ağzımdan akan salya, acizdi. Dudaklarıma tutunamayıp intihar etmişti.

Baş ağrımı boş verdim. Ayağım üzerinde durdum. Sol elim soğuk fayanslara dayandı. Hafif adımlarla banyodan çıktım.

Salona ulaştığımda portmantoya süs olarak koyduğum biblonun yerde iki seksen çıplak yatan çocuğun yanında kırıldığını gördüm.

Aklım karışıktı.

Karmaşık.

Bu çocuk kimdi? Evimde, çıplak ne yapıyordu? Ya da daha önemlisi yaşıyor muydu?

Yanına gittim. Eğilip boynunu sağ ayağımın baş parmağıyla dürttüm. Tepki gelmedi. Tam ayağa kalkıp bu çirkin görüntüyü kapatmak için örtü getirecektim ki kendi üzerimi fark ettim.

İç çamaşırlarımla kalmıştım. Ne bir üşüme vardı ne de bir utanç. Halbuki kış ayındaydık.

Odama girdim. Geçen gün üzerinden çıkarıp dolabın arkasına tıkıştırdığım siyah eşofmanlarımı geçirdim bir çırpıda üzerime. Sonra yatağım altında ne işinin olduğunu bilmediğim ince örtüyü kapıp, tanımadığım oğlanın üzerine attım.

Salonun ortasındaki çıkarılmış kıyafetlerimi alıp banyoya attım. Klozetin sifonunu çektim.

Evin kapısını açtım, sonra oğlanın el bileklerinden tutup binaya çıkardım. Çıplaklığını sadece üzerine attığım örtü örtsede, umursamadım.

Biblonun kırıklarını ayağımı yerden kaldırmadan yana doğru sürükledim. Hala kusmuk kokan ağzımı yıkamak için mutfağa yöneldim. Musluğu çevirdiğim sırada fazla su akımından patladı ve mutfağın dört bir yanı su oldu. Nasıl kapatacağımı veya bu suyun nasıl duracağını bilmiyordum. Üzerimdeki ıslanmış kazağı çıkardım ve suyun çıktığı kaynağa basınç uyguladım. Bir yandan da musluğun başını indirmeye çalışıyordum. En sonunda, suyun akışını durdurabildiğimde bangoya yaslandım. Ayaklarımın bağı yorgunluktan çözülürken ıslak yere sert bir şekilde oturdum. Eşofmanımın alt kısmınının yavaşça iç çamaşırlarıma kadar ıslandığını hissettiğimde gözlerimi kapatmış, kafamı dizlerime yaslamıştım.

Duygularımın ağır yükünü sırtımdan indirirken aslında bu hıçkırıkların hiç bir işe yaramadığını 6 yaşımda öğrenmiştim. Ama yinede her insan gibi taşmak eylemini sergiliyor ve eski anıları hatırladıkça yaralarımın kabuklarını soyuyordum.

Hissetmek, belki de hayatımda yaşadığım en büyük zorluktu. Öyle ki sevmek gibi güzel bir duygu bile beni zorluyordu.

Ama her şeye rağmen acıyı hissetmeyi seviyordum. Kanın kokusunu ve düşüncelerimin katilini.

Acının kokusunu hissetmek tüm zorluklara göğüs germeme sebep oluyordu.

Ben acının göğsünde doğmuştum. Yumruların tıkandığı yerden beslenmiş ve anne karnındayken kanın kaybına sebep olmuştum.

Bu yüzden acıya bağımlıyım.

Bu yüzden havada ki acıyı nefes diye alıyorum...

ve şimdi de veriyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 20, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MERDÜMGİRİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin