İlk Karşılaşma

7 2 0
                                    

Multide bütün karakterlerin fotoğrafı bulunmaktadır.
Şarkı önerisi :Sancak korkma söyle
👉İyi okumalar 👈
💛💜❤💙💚

Berenden
İstanbula girmiştik. Çok sıkılmıştım savaşla biraz muhabbet etmek istiyordum ama gıcık işte konuşulmaz onunla telefonumu elime aldım ve Instagram da takılıyordum. En son çare uyumaktı galiba telefonu kapattım arkama yaslanıp uyuyacaktım ki telefonum çaldı
"alo"
"alo beren nasılsın? "
" iyiyim gürkan sen nasılsın? "
" nasıl olayım iyiyim çok şükür "
" Allah iyilik versin "
" amin kardeşim amin de biz bişey yaptık sen yokken"
"aa ne yaptınız? "
" kızma ama"
"söyle ben karar veririm "
" zaten eninde  sonunda öğreniceksin"
"tamam söyle dinliyorum "
" ben yelize evlenme teklifi ettim"
"aaa gerçektenmi? "
" evet ama sen yokken yapmak zorunda kaldık kusura bakma kardeşim"
"önemli bir durum orada olmak isterdim ama beni bekleyecek değilsiniz onun için sizin adınıza sevindim inşallah mutlu olursunuz"
"İnşallah kardeşim, ama kırıldınmı? "
" yoo kırılmadım bende nişanınızda yanınızda olurum"
"inanayım mı? "
"inan kardeşim inan"
"inanmadım ama yeliz istiyo 2 dakika bekler misin? "
" bekliyorum "  ben telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım savaş bana dönüp; " o kim? " " arkadaşım İstanbuldan"   "yemek yiyelimmi?"   "acıktın mı?"  "sen acıkmadın mı?"  "acıktım"   "tamam biraz ileride durucam telefonla çabuk konuş"  tam niye ki diyecektim yeliz 'beren'  diye seslenince telefonu kulağıma tutum
"alo yeliz"
"napıyosun berenim "
" geldim istanbuldayız"
"gerçekten mi? "
" evet hatta birazdan durup yemek yicez "
" bizi görmeye gelirmisin? "
" inşallah"
"inşallah derken gelemezmisin? "
" yaa iş için geldik  patrona sormam gerek" ben bunu diyince savaşın yüzünde tatlı bir gülümseme oldu
"haa tamam kardeşim olmazsa adresi verirsin biz geliriz"
"olur inşallah"
"yerleşince mesaj at "
"tamam sende bana evlilik teklifinin görüntülerini at"
"tamam atarım"
"haa bu arada o konuyu tekrar konuşucaz "
" tamam" dedi ve telefonu kapattık savaş konuşmaya başladı;
"şurda yiyelimmi yemeği"
"Olur neden olmasın? " arabadan indik restoranta girip bi masaya oturduk savaş garsonu çağırıp yemeklerimizi sipariş etti daha sonra umadığım bişey yaptı ben konuşmadan konuşmaya başladı;
" arkadaşların ne dedi de, bana sorman gerektiğini söyledin"
"görüşebilirmiyiz dediler bende patronla geldim tamam derse dedim"
"hayır "
" na hayır? "
" buluşamassın"
"iyi de niye? "
" ben öyle istiyorum"  içimden sabır çrktikten sonra yemek yemeye devam ettim. 'Savaş' dedim  kafasını kaldırdı bana baktı 'efendim'  dedi tam konuşacaktım onun telefonu çaldı arayan yine o kızdı 'arya' yazıyordu hemen susutum o da telefonu açtı
"alo ne var arya" çok şaşırmıştım savaş bi kadınla böyle konuşırmuydu sonra devem etti.
"beni aramamanı söylemiştim"  dedi ve telefonu yüzüne kapattı bana dönüp " ee  ne diyordun "  dedi bende
"o kız kim"
"napıcaksın kim olduğunu"
"hiç, hiçbişey yapmicam"
"niye sordun" hemen konuyu kapatıp
"ben lavaboya gidipte geliyorum gelincede kalkalım"
"soruma cevap vermedin"
"merak" dedim ve kalkıp gittim...

Çağataydan
 
Annem yoktu ama dayım annemi aradı trabzona acil gelmesini söyledi sonrada benimle konuşmaya başladı;
"oğlum annen inşallah yarına burada  olur"
"dayı annem neden başka yerde yaşıyor"
"orada öğretmenlik yapıyor"
"gerçektenmi? "
" evet evladım annen çok yardım sever bir kadındır tayinini köye istedi köydeki çocuklara öğretiyor"
"vayy"  dedim ve hep beraber gülüştük...
  Sabah olmuştu çok heyecenlıydım annem gelecekti tam üzerimi giydim yatağımı düzlerken. Kapım çaldı 'gel'  dedim gelen hazaldı
"aşkım dayın biz çağırmadan odasından çıkmasın dedi "
" niye ki? "
" bilmiyorum herhalde anneni deneyecekler"
"iyi öyle olsun"   hazal odadan çıkmıştı bende içerde oturuyordum aklıma berenle çağrı geldi hemen telefonu alıp bereni aradım
"alo beren"
"abiciğim"
"nasılsın kardeşim "
" iyiyim sen nasılsın? "
" bende iyiyim de sen yoldamısın? "
" evet abi "
"nereye gidiyorsun?"
"istanbula gidiyorum"
"iyi de niye, bana bak beren düşündüğümü yapmaya felan gitmiyorsundur inşallah "
"abi saçamlama o kişi umrumda dahi değil patronumla oraya toplantıya gidiyoz"
"haa tamam" 
"görüşürüz "  dedikten sonra telefonu kapattık. O kadar çok heyecenlıydım ki her an kalp krizi geçirebilirim. Boş boş oturmaya devem ederken aklıma keremi arayıp uyarmak geldi onu aradım 1-2 çalmaya açtı;
" aloo"
"alo kerem benim çağatay"
"efendim çağatay abi"
"bana abi deme lan sadece söyleyeceklerimi dinle, beren istanbula geliyo ona yaklaştığını rahatsız ettiğini duyarsam seni öldürürüm"
"ben onun üzüleceği şeyler yapamam"
"atma lan niye aldattın o zaman "
" o işte bir yanlışlık var"
"hııı bende öyle diyordum zaten sadece dediğimi yap yeter yalanlarını başksına sakla"  dedim ve telefonu kapattım keremden nefret etmiyorum sadece ona göz dağı vermek istiyordum canını yakmak istiyordum ama herşeye rağmen  kardeşimle tekrar birlikte olmasına karşı geleceğime adım gibi eminim.
Bir kaç saat sonra dayımın bana seslendiğini duydum. Kapının önüne durdum bu kapının arkasında annem vardı. Yıllardır görmediğim yüzüne hasret yaşadığım annem vardı.
      Kapıyı açtım içeriye girdiğimde annemi tam karşıdaki minderde otururken gördüm gözlerime iyice bakıyordu sanki anlamamıştı  oğlu olduğumu ama Hayırlısı
"gel oğlum gel"  dayımın yanına varıp oturdum annem konuşmaya başladı;
"bu kim abi? " üzülmüştüm ama herşeye hazırlıklı gelmiştim.
" pınar bu çocuk"
"eee abi"
"bu çocuk senin adnandan olan en büyük oğlun çağatay"   annemin gözleri dolmuştu söyleye bildiği tek şey 'ne'  başka hiçbir şey dememmişti. Benim kafam yere bakarken annem kalkıp geldi ve bana sarıldı 1,2 dakika böyle kalıp ağladı. Tabi bende ağlamıştım yıllar sonra onun  mis gibi kokusunu içime çekmiştim artık ciddi manada benimde bir 'annem' vardı.
    
    Berenden
Yemeği yemiştik. Hatta 10 dakikadır yoldaydık büyük bir villanın önüne gelmiştik ;
"burdamı kalacağız? "
" evet "  dedi ve arabadan indi  bagajdan bavulları aldık ve eve girdik çok yorgundum hemen duş alıp uyumak istiyordum ev dubleksdi üst kata çıktık odamı bana gösterdi ben hemen odaya girip duş için hazırlıklarımı yapdım sonrasında saçlarımı kuruladım ve kendimi yatağa bıraktım ne kadar uyuduğum hakkında bi bilgim yok ama yorgunlugumu atabilmiştim hemen saçlarımı yukardan baglayıp aşağıya indim savaş içeride yoktu bahçeye baktığımda havuzun başında olan kocaman oturma guruplarının üzerinde oturduğunu ve yine telefonla ilgilendiğini gördüm. Acaba yanına mı gitsem iyi olurdu yoksa içerde otursam daha mı iyi olurdu bişeye karar vermiştim onun yanına gitmicektim. Salondaki kanepelerden birine oturdum  telefonumla oynamaya başladım 'ooo beren hanım günaydın' sesini duyunca irkildim ve istemsizce 'höst' diye bir ses çıkardım kafamı kaldırdığımda karşımda savaşın olduğunu gördüm anlamsızca yüzüme bakıyordu çok utanmıştım hemn açıklama yapmak için 'şeyy savaş bey'  tam konuşacağım sırada 'uzatma' dedi ve kanepeye oturdu napamya çalıştığını düşünürken 'otursana ne dikiliyorsun'   dedi  'yaa sen niye bu kadar gıcıksın?'   'anlamadım ne dedin sen'  'bunda anlamayacak ne var diyorumki sen diyorum niye bu kadar gıcıksın'   soruma cevap vermedi ve dedi ki ;
"ağzın çalışacağına elin çalışsın gitte giyin"
"yine nereye"
"aç mı durucan"
"yoo"
"e o zaman git ve giyin bidaha da soru sorma"
"off"
"oflama oflama çabuk ol"
"tamam"
Üzerimi giymek için yukarıya çıktım yaklaşık yarım saatir acaba ne giysem diye bakınıp duruyorum çünkü eşyalarım bavulda olduğu için hepsi kırış kırış olmuştu mecburen pantolon ve bluz giyicektim kısa şort üzerine beyaz tişört altına spor ayakkabılarmı giydim saçlarımıda düzleştirip boş bıraktım gözlüklerimide yanıma alınca hazırdım son bir kez aynaya baktıktan sonra hazırdım
"çok şükür hazırlanabildin mi? "
" evet hazırlandım "
" iyi hadi çıkalım" dışarıya çıkıp arabaya doğru ilerledik tam arabaya binecekken
"sen araba sürmesini biliyormusun? "
" evet "
" inanmam ciddi misin? "
" ben normal bir ailenin kızıyım ve rizeliyim dolayısıyla biliyorum"
"bilmem ben seni hiçbir şey bilmiyo sanıyordum"
"ya sabır" ben bunu söyleyince yüzünde hafif bir gülümseme oldu gıcık oluyordum bu adama herşeyiyle
    Büyük bir restoranta gelmiştik. Boğaz manzaralı bir masaya oturduk yemeklerimizi sipariş ettikten sonra ben telefonu elime aldım
"bırak o telefonu"
"anlamadım"
"bırak diyorum"  yine bana emir vaki yapıyordu sinir olmuştum belkide ben çok yüz verdim ondan böyle oldu
"sen bana emir veremezsin"
"derken"
"ne derken yaa patronmuş patronluğunun içine"   içimden ona sövmek geliyordu ama dedeme söz vermiştim en azından doğru dürüst iş öğrenene kadar bu adamla çalışacaktım sabırlı olmam gerekiyordu
"sen benimle nasıl böyle konuşuyorsun"
"bakın savaş bey beyseniz beyliğinizi bilin siz sadece benim iş arkadaşımsınız başka hiçbir şey değilsiniz"
"bana bak emir vaki yapan ben değil sensin "
" yeter daha fazla bu saçmalağa katlanamam" kalktım ve restorantı terk ettim dışarıya çıkıp gürkanı aradım
"alo beren"
"gürkan neredesiniz? "
" her zamanki kafede oturuyoruz"
"tamam görüşürüz " dedim ne diyeceğini beklemeden telefonu kapattım. Bir kaç dakika bekledikten sonra taksi geldi bindim ve oraya gittim. Kapının girişinden bizimkileri gördüm hemen yanlarına doğru ilerledim bizimkiler beni görünce hemen ayağa kalktı ve özge bana sarıldı öyle bi sarılışı vardı ki boğulma derecesine gelmiştim 'özge yavaş' dedim ve beni bıraktı diğerleriylede sarılınca oturduk tam yüzüm gülmeye başlamıştı ki  kafamı kaldırdığımda gördüğüm kişi benim tüm gülümsememi almıştı 'savaş' masya doğru geldi ve yine aynı şeyi yaptı ne mi emir verdi;
"kalk gidiyoruz" kolumdan tutu çekiştirmeye başladı gürkan ve altan çok sinirlenmişti
Gürkan:"bırak lan kızı gelmek istemiyo işte"
"siz karışmayın "  aniden altan devreye girdi ve savaşa kafalık attı savaşla altan kavga etmeye başladı özge altan'ı tutmaya çalışıyordu gürkan da biricik ben yeliz ve de serkay tutmaya çalışıyorduk  en iyisi daha fazla sorun çıkarmadan savaşı buradan yollamaktı
" tamam sakin olun hadi savaş gidiyoruz"  gürkan hemen söze girdi.
"nereye gidiyon bu adamla"
"geliyorum gelince anlatırım" savaşı alıp oradan çıktım  bağırmaya başladım;
"sen ne yapıyorsun yaa? " yağmur yağıyordu
" hiçbir şey sadece seni almaya geldim "
" se-"  sözümü kesip konuşmaya başladı
"bak yağmur yağıyor eve gidelim orada konuşuruz"
"ben gelmiyorum "
" geleceksin"
"yaa sen kimsinde bana emir veriyorsun"
"patron" yüzümde dalga geçercesine bi gülümseme oldu
"istifa ediyorum "
" ne"
"duydun işte istifa ediyorum"
"sen beni yarı yolda bırakamazsın buraya iş için geldik"
"burada olan toplantıya katılırım sonrası beni ilgilendirmez" dedim tam havalı yürüyüş yapıp gidecekken 'off lanet olsun' yine aynı sakarlığı yaptım ayağım takıldı ve ben fert yani kendimi savaşın kollarında buldum. Savaş kendi kaptırmış gözlerime bakarken  bu bakışmayı bozup kafamı başka yöne çevirdim ben böyle şansın içine sıçayım karşımdaki kişiyi görünce ağzımdan çıkan küfüre hakim olamadım hemen toparlanıp savaşın kucağından kalktım ikisinede aldırmadan kafeye döndüm kafenin kapısından girene kadar umurumda değillermiş gibi yaptım içeriye girince yürümek yerine koşarak bizimkilere haber verdim  hep beraber dışarıya çıktık. Kerem savaşın karşısına geçmiş birşeyler soruyordu tam 'ohhh' dedim çok uzun sürmeden kerem savaşa  kafalık attı ve bizmkiler koştular altan gürkan ve kerem hep beraber dövüşecekleri sırada onları durdurmak için bağırdım
"Yeter " herkes şaşkın bi şekilde bana bakıyordu 'savaş git artık' dedim tam konuşacağı sırada 'sakın itiraz etme' dedim ve savaş büyük bir sinirle arabaya binerek uzaklaştı.

Bir bölümün daha sonuna geldik umarım beğenmişinizdir yorum ve votelerinizi bekliyorum..
Sağlıcakla kalın...

_SONSUZA KADAR_Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin