HİLELİ LÂDES

135 8 4
                                    

-Neye bakim?
Bana bakarak parmağını o yöne çevirdi.

Yemyeşil çimenler. Aralarındada bize gülümseyen yoncalar.
-Bak! Yoncalar.. Piknik yapsak ne kadarda güzel olurdu.
-Evet. Çok güzeller.Çok severim çiçekleri.

TAE'NİN GÖZÜNDEN

Ben yoncalara dayanamam. Çok severim.

Gülümseyerek o yöne doğru gitti. Bende onu takip ettim.Yoncalara ilgisi vardı. Anlamıştım.
Gül;
-Eğer, 4 yapraklı bir yonca bulursak tüm dileklerimiz gerçekleşir.
-Hh. Şaçmalık.Severim ama inanmam dilek işine felan.
Diye gözlerimi devirdim.
-Hayır. Bu gerçek. İnan bana.
Ellerini kalbine koyarak söylemişti bunu.
-İyi iyi. İnandım tamam.
-O zaman 4 yapraklı yonca arayalım hadi.
-Gerçekten çocuk gibisin.Bunun yerine mantar toplar pişirip yerdik.
-Iyyhhh mantar hiç sevmem.Nazlanma sende bebek gibisin.
-Hıh. Diyene bak.
Dedikten sonra  Sonra gül  uzakta birşeye bakıyordu.Bende o yöne doğru baktığımda.  Pembe pembe. Yumuşacık.Ucunda uzun bir  çubuk. pamuk şeker.
Bana dönerek;
-Tae pamuk şekeri bilir misin?
-Tabikide. Sana almamı ister misin?
-Buna hayır diyemicem...
Gül'e baktım. Galiba bu sefer o çocuk oldu. Gidip pamuk şeker alıp geldim.Sadece bir tane pamuk şeker aldım.Gülde ben geldiğimde elime baktı. 
-Neden bir tane aldın?
-Yemeğin üstüne yiyemiyorum.Hem tıkınarak vakit kaybedemem.
Dedim ve pamuk şekeri ona uzattım.O da nazikçe aldı. Ve alırken;
-Aklımda
Dedi
Gözlerimi kısarak.
-Seni cin göz.
Yanındaki ağaca dayanarak pamuk şekeri açtı.Ben de tam karşısındaki piknik masasına oturdum.Onu izledim. Ballandıra Ballandıra yiyordu.Tae;
-Niye yavaş yavaş yiyorsun.
Elindeki pamuk şekeride ağzına atarak;
-Yavaş yiyorum ki çabuk bitmesin diye.
Bende Ayağa kalkarak;
-Boşver bitsin ben sana yenisini alırım.
-Önemli olan çok tüketmek değil Tae, Tadını çıkarmak yavaş yavaş, oldu bittiye getirmemek.
Gül'e doğru bir adım attım.
O da hemen ağacın yanından ayrılarak konuşmasına devam etti;
-Bu pamuk şekeri yemek bir sanattır Tae. Bak mesela, iç tarafının tadı dışıyla aynı olmaz. Çünkü burası içerde kalıyo. Dışarda kalan kısmı şekerini emdiği için daha bir tatlı oluyor..
Bir parça daha kopararak ağzına attı. Sonra;
-Immm. Bu harika lezetti damağında hissetmek çok önemli.
Parmağına yapışan şekeride yedi. 
Canımın çekmesi için öyle bir yiyordu ki. Bunu anlamamam imkansızdı.
-Gül. Rica ediyorum daha fazla devam etme.
Gülerek;
-Noldu canınmı çekti??
Ve tam bir tane daha ağzına atıyordu ki.
-Canımın ne çektiğini tahmin bile edemezsin.Bal dudak.
Dedim.Ayhh bu sözü ben mi söyledim. Utanmasını istiyordum. 
Yüzündeki gülümseme bir anda kayboldu. Arkasına dönerek;
-Turşudur o. Hh zaten tadı da kötü bende öyle bitsin diye yiyordum. Ziyan olmasın diye.

Ona bakarak sırıttım.Tam önüne geçtim
Elindeki pamuk şekeri alıp hepsini ağzıma attım. Elimde sadece bir tutam kalmıştı.
-Ohaa. Yavaşş.
Dedi ağzını açarak.
Bende bunu fırsat bilerek elimdeki şekeri ağzına tıkdım.
-Hadi! Yoncalar aşağıda.
Dedim ve dayak yememek için koşarak aşağıya indim.
Arkamdan;
-Geliyorum beni bekle. Diye bağırdı.Ağzının dolu olduğu belliydi.
Yanıma geldi.Yanındaki yoncalara bakıp eğildi.Yukarı baktığımda insanların hepsi geziyordu.Kol kola girmiş. Gül'e dönerek;
-Gül herkes napıyor, biz napıyoruz dedim insanlari göstererek.
Yoncaları aradığı yerden kalkarak;
-Napıyoruz?4 yapraklı yonca arıyoruz. 
Etrafına bakarak;
-Ne o? Sendemi gezmek istiyorsun.Kol kola olmaaz.

-Gül.Tamam kol kola olmasın ama  Bu günler daha geri gelmeyecek. Sen demiyor muydun her anın tadını çıkaralım diye?

Seslice nefes vererek;

-Evet. Nasıl? yavaş,  böyle mi?.
Etek pilelerini prenses gibi kaldırarak.Yavaş yavaş yürüdü.Aynen o insanları taklit ediyordu.
Bende;
-O kadarda değil biraz hızlı.
-Böyle mi?
Normal yürüdü ve biraz hızlandı.
-İsteyince ne güzel yapıyorsun dedim.
Gülümsedi ve yürümeye devam etti.O an arkamda yoncaların dolu olduğunu fark ettim. Ve dört yapraklı bir yonca buldum.Elime alıp;
-Güll! 4 yapraklı yonca buldum.dedim.
Hemen arkasına döndü. Koşarak yanıma geldi.O kadar sevinçliydi ki anlatamam. Elimden aldı.Ve ben tam o anda;
-LADES
Gözlerini açmış bana bakıyordu sonrada elindeki yoncaya baktı.Elinde şuan iki tane yonca vardı. Birisinin yaprağı üç, diğerinin ise bir taneydi. İşte böyle kandırdım şapşalı. Elindekilerine bakarak;
-Hileli bu!
-Hileli mileli  ben kazandım!
-Sayılmaz! Saymam bunu.Hile yaptın. 
-Hile yaptığımızı sonra tartışırız. Aldın işte ben kazandım.
Elindeki yoncaları yere atarak;
-Asla!!Kesinlikle... Hile yaptın sayamam.
-Neyse. Nasıl olsa ben kazandım! Yine ben kazanırım.
-Hh. Yola gel şöyle .Hem sen kazanamayacaksın ben kazanacağım.

Az ilerideki ağacın dibine oturdu.
Bende yanına gidip önünde diğeldim.
-Bizi buradan alırlar..
Sinirlenmiş olması gerek yüzüme bile bakmıyordu.
Ağacı süzerek;
-Bu ağaç ne ağacı biliyor musun gül?
Sadece bana baktı. Yanına gidip oturdum ve;
-Âşıklar ağacı
Bana bakıp;
-Banane
Sözüme devam ettim;
-Bu ağacın gölgesinde oturanlar birbirlerine âşık oluyorlarmış.
Bana bakıp kaşlarını çattı;
-Bize ne?
-Ama sende oturuyorsun?
-Sanane
-Ama benle oturuyorsun.
-Kime ne?
Dedi ve başını aşağı eğdi.
Bana tekrar baktı ve gözlerini açtı;
-Ne?
dedi ve ayağa kalktı. Bende ayağa kalktım.Ve
-Bittim kızım sen!! Bana âşık olucaksın.
-Hiçte bile sıntır.
Ağacın gölgesinden çekilerek;
-Taş yok mu taş? dedi ve yere eğilerek taş aldı. Sonra arkamdan koşturdu. Bende koşarak;
-Bu ağacın altında Bana aşkını ilan edeceksin Gül. Hasta olucaksın bana. Benle evlenmek için bana yalvaracaksın.
Bir yandanda kahkahalar içinde koşturuyordum.

GÜL

Arabaya binmiş gidiyorduk.Hem türkiyeye ilk defa gelmiş. Aşıklar ağacı mıymıymış. Nereden bilecek o.
-Bilirim ben!
Sesli mi düşünmüştüm ben.Allah kahretmesin!  Arkama dönerek;
-Türkiyeye ilk defa geliyorsun tabii nereden bileceksin?
-Teknoloji diye birşey var. Sen herhalde 10 yıl felan geri geliyorsun.
-Hhaha. Çok komik.Yalancı!!
   

BTS TÜRKİYEYE GELİŞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin