Kahvaltı masasından oturmuş zeynep ile beraber yemek yiyorduk.Zeynep bir anda önüme bir kitap fırlattı.
-Oku!
-Ne?
-Yaratan Rabbinin adıyla oku!
-Bismillahirahmanirrahim.
Dedim tam moduma girerek.
-Kitabı oku! Kitabı dedi parmağıyla göstererek.
-He tamam dedim ve seslice okumaya başladım; lüzumsuz bilgiler külliyatı, yazan selim bey,
İki insan 6 dakika 45 saniye boyunca göz göze kalınca kalpleri hızla çarpmaya başlar ve aşk ikisininde ruhunu ele geçirirmiş.
Gözlerimi zeynepin üzerine dikerek;
-Saçmalığın daniskası püfff. Koca koca adamlar neyle uğraşıyorlar dedim ve kitabı önüne fırlattım. Nasıl fırlattıysam artık, önündeki yumurta tabağının üzerine düştü.
-Bravoo! Yumurtada bilgi eksikti onuda ekledin sağol yaa.
Gülümseyerek:
-Rica ederim. Lafımı olur.
-Güülll! Kitapdan ne anladın allah aşkına!
-Tek kelimeyle saçmalık.
-Aşk. Aşk. Sen ne anlarsın. Birde kızsın . Tae ile kendini düşün.Ne güzel günün 24 saati çocuk seninle beraber.
Siz ileride birbirinizde seversiniz-Evet. ama o hristiyan. Birbirimizi sevsekte birlikte olamayız dinlerimiz farklı! Hem bu imkansız.
-Sen çalışır çalışır yola getiririsin tae'yi..Sende ne tilkiler döndüğünü bilmiyorum sanki.
Zeynepe burnumdan soluyarak;
-Tembelim ben.Öfkemi nefrete dönüştürmeyecek kadarda rahatına düşkün.Kinde tutamam. Unuturum, sıkılırım, uykum gelir bir kere.
-Zzzzzzzzzzzzzzzzz.
Diye telefonum çalmaya başladı. Bilin bakalım telefonun ekranında ne yazıyordu...
"Ağlayan Bebek"
Zeynepe bakarak;
-Kanka açayımmı?
-Aç!Dur dur! Telefonu hapörlere ver!
-tamam.
Telefonumu açar açmaz baekhyun söze başladı;
-Gül! Bir günlüğünü menejer olur musun?
Zeynepe bakarak ne diyeyim dedim. O da sessizce "neden" diye sor dedi.
-Neden?
-Bugün menejerlerden iki tanesi eksik.Ve çok önemli bir gün bugün. Lütfennn.
Zeynepe tekrar baktım. Eliyle olur işareti yaptı. Bir yandanda bende bende işareti yapıyordu.
-Olur! Ama zeynepte gelmek istiyor.
-Süper!... bir dakika zeynep nereden biliyor.
-şş. Şeyy. Yani zeynepte gelecek. Yoksa gelmem.
-Tamam. Konumu atıyorum.
-hhhhh.
Dedim ve telefonumu kapadım.
Zeynep bana bakarak;
-Çatlâaâkk.
-Hadi kalk. Söylenme
Dedim ve kalktım. Kalkar kalkmaz buzdolabıyla yüz yüze geldim.! Hani anı defterleriniz anı ile dolu olur ya! İşte benimde buzdolabımın kapağı anılar ile doluydu. Aynı yere kendimi odaklayarak baktım. Küçüklük resmimiz vardı. Annem, babam, ben, melis ve abim vardı.
-Gerçekten güzel bir manzara diye yanıma geldi zeynep.
-Evet. Kesinlikle.☆☆☆☆☆☆☆☆☆.
-Burası diye arabayı durdurdu taksici.
Parayı uzatarak;
-Teşekkür ederiz.
Dedik. Bizi duymamış olması gerekirki gaza basıp gitti.
Bir binanın önüne gelmiştik. Büyük büyük yazılarla"Koton" yazıyordu. Zeynep ile beraber yürüyerek. Binanın içine girdik. İyide niye beni çağırmıştı ki.
-menejerler siz olmalısınız?
Diye yanımıza güzel giyinimli bir kadın geldi.Dizine kadar uzanamayan siyah bir etek.Beyaz bir gömlek. Yüksek topuk. Ve saçlarını arkasından topuz yapmış. Merak etmeyin kadın türk.
Zeynep önce kadını süzdü sonra ağızını yamultarak;
-Yoooooooo. Dedi.
Kadın bir yanlışlık yaptığını düşünerek elindeki kağıtlara baktı.
Onu dirsekledim ve kadına bakarak;
-Evet. Ama biz bir günlüğüne çalışacağız.
-Tamam. Lütfen beni takip edin diye önümüzden yürümeye başladı.
Zeynep kulağıma yaklaştı ve fısıldayarak;
-Kadına bak! Edep diye bir şey kalmamış. Allah çarpçak birazdan.
-Dikkat et de sen çarpılma dedim zeynepe duvarı göstererek. Çünkü kadına bakmaktan askala duvara çarpacaktı. Flaşların patladığı bir salona girdik.Baekhyun giysilerle beraber çekim yapıyordu.Diğer üyelerde bir köşede oturmuş sohbet ediyorlardı. Kadın konuşmaya başladı;
-Burada exo grubu koton giysi çekimleri yapıyor. İkiniz dedi bizi göstererek. Fotoğraf makinaları çektikden sonra sizde onları bilgisayara kaydedeceksiniz. Sonra beni gösterek. Senden bir ricam olacak. Şuradan sola dön dedi.Sonra bir merdiven yukarı çık. Tam karşında bir stajer var. Ondan üyelerinin isimleri olduğu kağıdı iste.Haydi şimdi dedi ve gittiBende kadının tarif ettiği gibi yaptım. Tam çekim yapılacak yerin yanından geçiyordum.Bir merdiven çıktıktan sonra stajerden kağıtları aldım ve merdivenleri ikişer ikişer atlayarak aşağı indim.Aşağıya iner inmez Aynada kendi yansımamı görünce refleks olarak korktum. Bu sefer şalımı arkadan bağlamıştım. Böyle daha hoş duruyordu. Aynaya elveda dedim ve kapıdan çıktım.Aynaları çok severim. Şöyle bir aynalarla yarım saat konuştuğum falan var. Hatta günde 20 defadan fazla aynalara bakarım. Çekim yerinin yanından geçecektim.Baekhyunda biraz benim olduğum tarafa yaklaşmış çekim yapıyordu. Özgüvenli bir şekilde geçiyordum ki.Birisi şalımın ucundan tuttu ve beni çekti. Çekmesiyle beraber bir ayağım havada, Kağıtlara tek umudum gibi sarılmışım, kaşlarım çatık ve tam ağzımı açıp bir şeyler saydırmayı düşünüyordum ki flaşlar yüzümde patladı.Şalımdan kim tuttuysa artık bıraktı ve bırakmasıyla beraber an ve an yere yapıştım.Bir allahın kuluda beni yere yapışmaktan kurtaramadı.
-İşte tam aradığım poz dedi kameramanlardan biri ayağa kalkarak.
-Vayyy çok iyi dedi. Galiba chen di bu.....
-Allah belasını versin beni düşürenin dedim ay uyy ederek. Sonra zeynep yanıma geldi ve beni ayağa kaldırdı.
-Kanka çok şanslısın?
-Ne?
-Sen gelmeden önce bu poz hakkında konuştular? Dergiye basılacak bunlar..
-Olmaz!!Kesinlikle. Bak hakkımı haram ederim...
-Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım. Ne hakkın var ki?
Dedi kaşını kaldırarak.
Sonra yanımıza baekhyun geldi ve;
-Hadi bahçeye kahve içmeye gidelim.
-Sen var.........
-Şşşşştt. Lafımı olur kahvenin. Birde gelirken şu kitaplarımı getirir misiniz? Malum menejersiniz. hadi sizi bekliyorum dedi. Ve bahçeye gitti. Bir hışımla zeynepe döndüm.Tobee yarabbim. Zeynep hemen fırlamış. Çantasını, telefonunu, kağıtları ve zorlanarak kitapları kucağına aldı. Yanıma gelerek;
-Bana öyle bakmaaa! Anlayacaklaarr!
Dedi ve gülmeye başladı.
-Gül! Şu baekhyunun kitaplarını al. Ellerim ağrıdı. Dedi ve kitapları benim üstüme yükledi. Bahçeye çıktığımızda baekhyun manzaraya karşı dönmüş oturuyordu.Yanına gittik. Kucağında bir kedi ile oynuyordu.Ayakta dikilerek;
-Hayvanlara ilgin var galiba, neden bu kadar çok seviyorsun?
Kucağındaki kediyi serbest bıraktı. Kafasını bana doğru çevirdi ve gülümsedi;
-İnsanları iyi tanıyorum çünkü.
Bu ne tür bir hakarettir böyle.-Hayvanları sevmeyi hemen bırakmalısın. Tam bir bulaşıcı hastalıksın.
Dedim sandalyeye oturarak. Zeynepte yanıma oturmuştu. Kitapları masanın üzerine koyar koymaz nasıl oldu bende anlamadım. Kitapların hepsi yere düştü. Rüzgarla beraberde baekhyunun ayakkabılarının önüne bir resim düştü.Hemen eğilip o resmi aldı. Sonra kitaplarını topladı ve tekrar yerine oturdu;
-Tamam. Sorun yok.
-Resime bakabilir miyim? Dedi zeynep.
Baekhyun önce bir duraksadı sonrada
-Olur.
Dedi ve resmi ona uzattı.Önce dikkatlice baktı. Sonra gözlerini açarak bana baktı;
-Gül! Bu resmin aynısı sende yok mu?
Dedi resmi bana uzatarak.Resmi elinden çekip aldım. Gördüklerimin karşısında ben şok oldum. Baekhyuna dönerek;
-Bu resmin sende ne işi var?
-Bu benim ailemin resmi!
-Ne?
Dedim gözlerimi açarak. Bu gerçek olamaz. Biri bana yalan diyebilir mi? Sol gözümden aşağıya bir yaş süzüldü. Ayaklarım titriyordu.Nefes düzenim bozulmuştu. Göğüs kafesim daralıyordu. Kalbim donmuştu sanki. Kuş cıvıltıları mı? Artık o cıvıltılar bana acı tiz bir çığlık gibi geliyordu.
-Noldu neden ağlıyorsun?Âşık olmuş gibi bakıyorsun.Yanii Âşk acısı derler ya onun gibi birşey herhalde. Dedi meraklı bir şekilde.
-Gerçekten ailenin nerede olduğunu merak etmiyor musun?Onlar için bir kere bile endişelenmedinmi.
-Acı dolu hayatımı dinlemek istemezsiniz.
-Merak etme o acı dolu hayatı bende yaşadım. Yıllarca abimin nerede olduğunu merak ettim.
Hiçbir şey anlamamış bana bakıyordu. Sanki"Ne mâna"diyordu.
Resmi ona yaklaştırarak;
-Bu da benim ailemin resmi.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS TÜRKİYEYE GELİŞİ
FanfictionFizikte bir teoriye göre bazı sesler kalp atışınızın hızlanmasına neden olabilir. Benim için bu ses senin sesin....