9. BÖLÜM

541 40 14
                                    

---AMANDA DIAZ---

Çarşamba günü spora gittiğimden beri Miranda'yla iyice yakınlaşmıştık. Alexa o gün spora gelmemişti ama onu da spor çıkışı görmüştüm. Kavgayı seyrederken.

O kavga... Birileri sarışın afete dersini veriyordu. Aslında dikkatle bakınca kızın Alexa'nın tarzına çok yakın olduğunu anlamıştım. Yani nasıl desem, o kelimeyi her ne kadar ağzıma yakıştıramasam da biraz 'sürtük' gibi.

Ve çarşamba günü Calvin'i görmemiştim...

Bu konuya neden takıldığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ve sürekli bunu düşündüğüm için de kendime çok kızıyordum. Ama aklımdan çıkmamakta ısrar ediyordu işte.

Cuma günü spor salonunun önüne geldiğimde Miranda'nın sokağın başında beni beklediğini gördüm. Kısaca selamlaştıktan sonra spor salonuna doğru gidiyorduk ki Alexa yanımıza geldi.

Aslında Alexa'dan biraz korkuyordum. Pek tekin bir kıza benzemiyordu. Hani şu sigara içen, hatta uyuşturucu kullanan, her gece başka otelde sabahlayan ve her hafta işten kovulup yeni işe giren kızlar gibi. Ama nedeni bilinmez, sık sık Miranda ve benimle sohbete girmeye çalışıyordu.

Şu anda giydiği kıyafette şüphelerimi doğruluyordu. Kısacık ve daracık şort. Askılı ve aşırı dekolteli bir tişört. Tarzın hiç ödün vermiyordu açıkçası.

"Selam kızlar." dedi sigarasını yakmaya çalışırken. Miranda'nın onu duymadığının farkında mıydı acaba?

"Selam. Şey... Alexa, Miranda'nın duyamadığını biliyor muydun?"

"Bir an için ilgiyle başını kaldırıp bana baksa da hemen eski umursamaz tavrına döndü ve omuz silkerek;

"Hayır. Miranda, yanındaki kızdı değil mi?" dedi.

"Evet. Ama dudak okuyabiliyor. Yani onunla konuşurken yüzüne bakarak konuşmanı tavsiye ederim." dedim.

"Peki, peki." diyerek geçiştirdi ve sigarasının izmaritini yere atarak ezdi. Üçümüz birlikte spor salonuna gitmek üzere arkamızı dönmüşken kaldırımın kenarında gördüğüm şeyle donakaldım.

"Porsce Boxster mı o?" dilim tutulmuştu.

"Arabalardan anlar mısın?" soran Alexa'ydı.

"Evet." dedim tekdüze ve mekanik bir sesle. Şu an büyülenmiş gibiydim.

"Hız tutkunu musun?" bu kez erkek sesiydi ama soranın kim olduğuna aldırmadım. Şu an için gözüm arabadan başka birşey görmüyordu.

"Hayır. Hatta bir arabam bile yok. Ama arabalardan anlarım. Böyle bir arabaya binmek için nelerimi vermezdim..." ben hayal dünyalarına dalmış konuşurken arkamdan duyduğum sesle gerçek hayata döndüm.

"Bir tur atmaya ne dersin?" teklifin sahibini görmek için arkamı döndüğümde günün ikinci şokunu geçirmiştim.

"Calvin?"

"Bakıyorum da ismimi hatırlıyorsun? Evet, o yakışıklı ben oluyorum." dedi çarpık bir gülümsemeyle ve ekledi, "Eee, spordan sonra bir tur atmaya ne dersin? Hem belki birşeyler içmeye de gideriz."

Kesinlikle hayır. Bir tarafım anlamsızca ve delice 'evet' demek için tutuşuyordu ama aldırmayacaktım. Olmazdı. Hayır. Hayır. Hayır.

"Evet." Tanrı'm, beni hemen şurada yerin tam olarak dibine sokar mısın? Sahiden de evet dememiştim değil mi?

"Peki, pek zorlamadın. Evinin adresini ver, spordan bir saat sonra seni alırım." dedi. Sahiden de hiç tanımadığım birine adresimi vereceğimi mi düşünüyordu?

Küçük Omuzlardaki Ağır  Yükler -askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin