8.BÖLÜM

49 8 0
                                    

Berk'ten;

"Anne!"diye bağırıyordum odamın ortasında. Sıkıntıdan patlıyorum, resmen delirme derecesine geldim. Ben şu an sevgili yapan insan ne oldu bilmiyorum odamın ortasında deliler gibi dolanıyordum.

"Ne bağırıp duruyorsun?"ablam kapımda dikilmiş öylecej bana bakıyordu ve çemkiriyordu.

"Annem nerde?"

"Aşağıda beni gönderdi. Ne var çabuk söyle." Ama ben ablamı çağırmadım ki... kapımda bana bakıp gülmeye başladı, çünkü saçlarım darmadağandı ve üzerimde yıldızlı pijamalarım vardı. Doğal olarak gülmesi normaldi.

"Sen annem misin? Git bana annemi çağır. " dedim saçlarımı karıştırıken.

"Off bıktım senden! Git kendin çağır bana ne be."insan bu kadar mı umursamaz olurdu ya... Gerçekten umursamazlık rekoru olsa hiç şüphesiz ablam kazanırdı. Öyle umursamaz gibi dursa da aslında o kadar umursardı ki. Sadece belli etmiyordu o kadar.

Annemin gelmesini beklerken belki Ceren'i görürüm umuduyla pencerede beklemeye başladım. şu aralar o kadar özlemistim ki Cerenle uğraşmayı. Ne yazık ki sinemadan sonra bir daha göremedim. Daha doğrusu karşısına çıkma cesaretini kendimde bulamadım. Okula da gitmedim, bir kaç bahane buldum tabi.

Ve beklenen an, Ceren yeni uyanmış bir şekilde penceresinde esniyordu. Sacları darmadağan ve üzerinde astronotlu pijaması vardı. Dün halı yıkadıklarını ,oldukça da yorulduğunu ablam ve annem konuşurken duymuştum. Kim bilir ne kadar yorulmuştur ah canım benim. O ellere kıyılır mı yaa...

Birden arkasından biri sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Bu o sevgilisi olan çocuk Demir'di. Bu ne rahatlık böyle. Daha sonra da Ceren ona sarıldı perdeyi kapattı. Bu benim delirmeme yetiyordu bile.

"Oğlum ne var? Niye çağırdın beni?"

"Beni yalnız bırak. Depresyondayım."dedim arkamı dönmüş bir şekilde .

"Senin depresyonun ne zaman bitti ki... Neyse beni bir daha çağırma bir zahmet kendin geliver."dedi ve gitti.

O Demir bozuntusu nasıl benim Ceren'ime sarılırdı. Ona ben bile sarılamzken... Bir dakika ne ara Ceren'im olmuştu? Of insan depresyondayken pek de mutlu olamıyor daha beter mutsuz oluyor ve saçmalamaya başlıyor. Mesela benim gibi. Biraz sakinlemek için dolabımın en köşesınde duran yıllardır sakladığım aslında yıllardır dediğim sekiz yıldır sakladığım bir kutu vardı. O kutuyu elime alıp yatağıma oturdum. Benim için o kadar önemliydi ki...

Kutunun kapağını yıllardır heyecanla açtığım gibi yine o heyecanla açtım. Hâlâ ilk günki gibi duruyordu. Sanki şimdi olup bitmişti her şey... içinden o muhteşem resmi çıkardım. Hâlâ o el yazısı vardı. Küçük, minicik ellerle yazılmış o saheser vardı. Ben size olayı tam olarak anlatmadım. Ben sekiz yıl önce 9 yaşındayken bir kıza aşık oldum, o da bana. Yani karşılıklı bir ilişki diyelim. Şimdi dersiniz ki dokuz yaşında çocuklar aşık olur mu? Evet olabilir ve oluyor da. Okulda sınıf olarak fotoğrafımızı çektiler , çektikleri fotoğrafları bize dağıttılar. Ben de o ara o kız ve ailesinin taşınacağını öğrenmiştim. Çalıştıkları yerde anlaşamayıp taşınma kararı vermişlerdi. Biz ikimiz buna oldukça üzülmüştük. Birbirimizin resimlerini kalp içine alıp isimlerimizi yazmıştık ama ben ağlayacağım diye ismini yazdığı yer gözyaşımla ıslanınca kaybolup gitti. Sadece benim ismim kaldı geriye. Ben o küçük kıza bir söz vermiştim ve hâlâ da tutmaya çalışıyorum. "Ne olursa olsun seni bulacağım söz veriyorum sana. " demiştim. Sanki o zamanlar büyümüş ve küçülmüş gibiydik. Keşke seni bulabilsem küçük yaramaz...

Grup SakarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin