Önünde oturduğum sobanın içinden çatırdayarak dışarı şıçrayan kıvılcımlar bir bir zemindeki teneke parçasına düşerken yıllardır haber alamadığım babamı düşünüyordum. İlk günlerde "Ne zaman gelecek?" diye düşünürken artık "Gelecek mi?" sorusundan bile vazgeçmiş, sadece hayatta olmasını umuyordum. Derin düşüncelerimden her seferinde rahatsız olan annem ise her zaman sahip olduğu öfkesiyle beni gercek hayata döndürüyor.
"Düşünüp durma artık, kaçkere söyledim kaçtı o. Bizi bu yoksulluk ile başbaşa bırakıp kaçtı, tabi.. tek başına yaşamak kolay ama iki çocuğa bakmak zor geldi, hiç düşünmedi biz tek başımıza ne yaparız, belki de çoktan toparladı kendini gününü gün ediyor, bak ablan bile ona çekmiş, verdiğim emeklere hiç acımadı, bulduğu ilk fırsatta oda kaçtı, kimbilir.... oda o zengin çocukla hayatını yaşarken bizi hiç düşünmüyordur, sen neden düşünüyorsun! Yoksa sende mi benden kurtulmanın yolunu arıyorsun.... Cevap ver! Artık bir ses çıksın o ağzından.... Yetmedi mi bu sessizliğin......."
Annemin sonu gelmeyen konuşmaları dışarı duyuramadığım gürültülü dünyamda sağladığım şahsi huzurumu bozmakta etkili olan tek şeydi. Zaman içerisinde bunun bir çaresini bulmam gerektiğine karar verdiğim için annemin hala devam eden sesini duymama ragmen seslendirdiği kelimelerin anlamlarını algılamamaya çalışarak düşünce dünyamın dış etkenlerden etkilenmemesi üzerine çalışmaya başladım. Kafamı yavaşça kaldırarak eski kıyafetleri ile karşımda oturan annemin yaşlılıktan çok asık suratlı oluşundan kaynaklanan kırışıklıklarıyla çevrelenmiş yüzünde kıpırdamaya devam eden dudaklarını görüyor ama duymuyordum. Tıpkı sesi kısılmış televizyon ekranındaki siyah beyaz görüntüler gibiydi annem.
Kendim için sessizliği sağladığım düşünce dünyamda, bir yandan da anneme hakvermeye başlamış ve sürekli beynimdeki düşünceler ile savaşmak yerine sahip olduğum sorumlulukları yerine getirmek adına bir şeyler yapmam gerektiğine kendimi ikna etmiştim.
Genel anlamda insanlar için ihtiyaç olarak bildiğimiz fakat biz ve bizim gibi fakirlerin tek lüksü olan sıcak sobamızın önünden kalkarak hafızamın arka sahnelerinde defalarca izlediğim, babamın bu kapıdan çıkışı gibi sessizce kapıyı araladım gecenin karanlığına kışın soğuğuna aldırmadan, topladığım odun parçalarını saklamak için yaptığım küçük barakanın içine sığındım. Toprak zeminde duran poşeti elime alarak içine bakıyordum. Bugün yanan sobanın külünü henüz alma fırsatım olmadığı için beklediği den daha az kül var poşette fakat bunu sorun etmeden aklımda dolaşan görüntüyü en kısa sürede dışarı atmaya karar verdim. Poşeti rüzgarla uçuşmaması için avucumda top haline getirerek ceketimin cebine sıkıştırdım. Başka bir seçenegim olmadığı için kül kokusu sinen ceketimi günlerce giyiyor ve kokusuna da kara kirliliğine de alışıyor hatta gurur duyuyordum. Barakadan çıkıp arka mahallemizin sessiz sokaklarından şehrin aydınlık caddesine doğru ilerledim. Çocukken yaptığım gibi tüm insanları izliyordum ve aradaki farkı her geçen gün daha çok farkediyordum. Çocukluktan gencliğe geçmiş yaşlarda, üstünde eski kirli kıyafetlerle dolaşan bir erkek; ayağında yırtık ayakkabısı ve yüzünde tebessüm ile dolaşan, fakir değilmiş gibi sevimli görünen erkekten daha tehlikeli olsa gerek ki kaldırımda karşılaştığım insanlar tarafından özellikle kimseye dokunmadan geçebileceğim bir aralık oluşturuluyordu. İnsanların görünüşü yargılama ve ötekileştirme kültürsüzlüğünü çoktan kabullendiğim için kendimce yeni izlenimler kazanarak ilerlediğim caddede sonunda varmayı planladığım ustamın her zamanki mevkiisine ulaştım. Farklı dallarda birkaç sokak sanatçısının da ekmek parası kazanmanın yanında sanatını icra ettikleri küçük meydanı alışkın olduğumdan farklı bir görüntüde buldum. Cebimdeki kül dolu poşet ile cizmeyi planladığım resmi heyecanla anlatmaya can attığım ustam bugün o meydandaki yerinde yoktu. Yaşlılık hali gelmemiştir düşüncesiyle kendimi avutarak, şövalesini koyduğu yere oturup beklemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÜRREALİST
General FictionYalnızlıktan korkar mısın? Peki, hiç gerçekten yalnız kaldın mı? Ama korkma, insan zekası yanlız kalmayacak kadar üretkendir. Gerçeklerle çelişip yalnız kalan bir karakterin farkındalık yaratma çabası....