Terkedilmişliğin tanıdık duygusu babamın o gece gidip bir daha dönmeyişini hatırlattığı gibi yeni umutlarımı da yok etmiş, tertemiz bir ruh hali ile oturuyorum koltukta. Bu denli temiz ruhum düşüncesiz zihnimin odalarında boşluktan aydınlanmış duvarlarımı görmemi sağlıyor. Yalnızlık bir yerde de mutluluktur diye düşünerek nefsime hizmet etmeye karar veriyorum. Ayağa kalkarak demir kapının arkasında asılı duran siyah ceketimin iç cebinde olduğunu hatırlamama gerek kalmadan kendiliğinden bildiğim sigarama el atıyorum. Her tiryaki gibi küçük karton kutunun üzerinde yazan sözde yasal uyarıları görmezden gelerek kapağını açıyorum. Sigara içmek için kalktığımı bilen beynim mutlu haberi koştura koştura nefsime ilettiği için çoktan heyecana kapılmış sabırsızlanmaya başlamışken hiçbir şeyi atmayan belki lazım olur diye saklayan çöpçü karakterimin büyük bir sürpriziyle karşılaşıyorum. Kutunun içi boş!
Ciğerlerim kurtulmuş olduklarını zannederek derin bir nefes alırken nefsim silahlarını üzerime doğrultuyor ve tehditler karşısında dayanamayarak, boş kutuyu kullanırım düşüncesiyle koltuğun üzerine attıktan sonra ceketimi giyip dışarı çıkıyorum. Yüzümde oluşan tebessüm gamzemin çıkmasına sebep olurken aslında öz benliğimle dalga geçmekte olduğunu biliyorum. İnsanoğlu çoğuzaman nefsine yenik düşer. Tüm gerçekleri bilsede bilmemezlikten gelir ve arzularının peşinden gider. Tıpkı şuanda benim, bedenime vereceği bütün zararları bilmeme rağmen o acı dumanını yutma zevkini yaşayabilmek için sigara almaya gidiyor olmam gibi!
Elimde, bir öğünlük yemek parası olacak miktarda bedel ödeyerek aldığım beyaz ve mavi renkleri olan kutuyla demir kapımı gıcırdatarak içeri giriyorum. Sabredemeyerek yolda yaktığım sigara tanesinin son nefesini üfleyerek resim kömürü kokan odaya birazda nikotin kokusu ekliyorum. Akşam saatlerinin gölgeli aydınlığı çökmüşken odamda karanlıkta kalan fakat benim için ideal ışığa sahip koltuğa bırakıyorum kendimi. Çıkmadan önce fırlattığım boş sigara kutusu elime geliyor ve anında yeni işlevini belirleyerek küllük haline getiriyorum. Son nefesini üfleyerek bitirdiğim ilk taneyi söndürmeden önce, ikinciye nöbet teslim törenini gerçekleştirmesini özenle izliyorum. Başbaşa gelerek ateşiyle diğerini yakan sigara, artık izmarit aşamasına gelerek eski kutunun içinde parmaklarımın arasında eziliyor. Yanmaya başlayan yeni sigarımı dudaklarımın arasında tutarak arkama yaslanıyor, boynuma yük olan kafatasımı koltuğa emanet ediyorum. Gözlerim kapalı, dudağımda yer alan sigaranın kağıt tadının yanında yanık kokusuyla beraber derin bir nefes çekerek büyük bir duman yumağını yutuyorum. Genzimde hissettiğim acıya inat büyük bir haz damarlarıma yayılıyor.
Her tiryakinin bağımlı olduğu maddeyle buluşma anının arkasından gelen yeniden hayata dönmüşlük hissiyle etrafımı farketmeye başlıyorum. Fokurdayan su sesini henüz algılıyor olmam eksiklik duygusunun beni bilincimden kopardığını ve algılarımın ne kadar zayıfladığını gösteriyor.
Kafamı kaldırıp koltuğun sağında kalan, odayı ısıtmaktan ziyade çay demlemek için yaptığım soba görevi gören tenekenin yandığını ve üstünde demlenmiş olduğunu kokusuyla haber veren fokurdayan çayı görüyorum. İşte onun gelişini belli eden her şey karşımda duruyor, sormadan sorgulamadan muhabbetiyle beni beklediğini haber veriyor. Gözlerimde oluşan ışık ile kendime, bir dosta kavuşmuş olmanın güvenini belli ediyorum. Bir nefes daha çekerek algılarımın iyice hassaslaşmasını sağlayarak karanlığa kalan ahsap taburede oturan, yaşlarımızın eş olduğunu düşündüğüm dostumu, benden daha bakımlı halinin tüm detayları ile görüyorum. Uzun zayıf bedenine giydiği siyah kumaş pantolunun üzerindeki ütü izi karanlığı ikiye ayıracak kadar keskin görünüyor. Taburede oturuş şeklinden dolayı iki yana ayırdığı bacaklarının pantolon paçalarını kısaltması nedeniyle ayağında parlayan rugan ayakkabıları teneke sobanın ateşini yansıtabilecek kadar temiz duruyor. Beyaz gömleğinin sadeliğini siyah kravat ile renklendirirken gri renkteki ceketinin düğmeleri açık bir şekilde kusursuz bir görüntü sergiliyor. Tenekeden yansıyan ateşin ışığı; yakışıklı adamın kemikli yüz hatlarını, sağ yana taranmış siyah saçlarını ve pürüzsüz tıraş olmuş tenini göstermek için titreye titreye yükselmeye çalışıyor. İnsanları incelemeyi sevdiğimi bilen dostum gözlerim ile buluşmayı beklerken elinde dolandırdığı kalem ile oyalanıyor. Yüzünde gördüğüm dostça ifade ile tereddüt etmeden iletişim için kullandığım en sağlam bağı kuruyorum ve gözlerine bakarak benimle konuşmasını istiyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PÜRREALİST
Ficción GeneralYalnızlıktan korkar mısın? Peki, hiç gerçekten yalnız kaldın mı? Ama korkma, insan zekası yanlız kalmayacak kadar üretkendir. Gerçeklerle çelişip yalnız kalan bir karakterin farkındalık yaratma çabası....