Yorucu bir iş gününün daha sonuna gelmişti devriyesini arkadaşı faruğa teslim edip askıda asılı olan yamalı montunu geçirdi üzerine faruğa dönüp eliyle asker selamı verdi
bu iki yaşlı kurt arasında gizli bir mesaj niteliğindeydi sanki, selamlarını vermeden gitmezlerdi yorucu yılların aksine ömer bu hareketin anlamını asla çözememişti eline siyah şemsiyesini alıp kapıyı açtığı gibi çıktıdışarıda gece saat 12 yi biraz geçiyordu ve uyuya bilmesi için 8 saatten daha az bir zamanı vardı tabi öncesinde onu bekleyen kadını vardı her insanın bir bekleyeni olmalıydı , olmalıydı ki geri dönmesi için bir sebep olsun yağmurun yağması ile bataklığa dönen yolda bata çıka ilerlerken içine giren soğuğu engellemek istermişcesine eliyle kabanın iki ucunu birleştirip sıkıdan sıkıya tutuyordu bir köşe başını daha döndüğünde işte oradaydı evi minicik bir kutu gibiydi diğer evlere nazaran ama içi çocuklarının mutluluk ve şen kahkalarıyla doluydu adımlarını hızlandııp evine vardığında elindeki anahtarı deliğe sokup çevirdi elindeki şemsiyeyi tüm suları gidene kadar silkeleyip kapattı ardından hızlıca içeri girip tahta kapıyı gıcıtısını umursamadan kapadı çünkü biliyor du ki karısı onu gelene kadar uyumadan onu bekleyecek oğlu bilmem kaçıncı rüyasını görüyor kızı şüheda ise birazdan kalkıp korktuğunu bahane edip yine yaşlı adamın göğsünde uyuyacaktı şemsiyeyi duvara dayayıp yamalı montunu çıkarıp astı demir askılığa ardından lastik botlarınıda çıkarıp montunun altında ki kartonun üzerine koyup arkasında onu izleyen kadınına baktı yılların uğramadığı kadını saçındaki iki tel ona yılların uğradığının belgesi değil di yılların uğramadığı yer kadının kalbiydi adamı hala ilk günkü aşk ile seviyordu kadınını
-hoşgeldin
dedi huzur veren sesiyle adam için 9 harf ve tek kelimeden oluşan bu sözcük karısının iki dolgun dudağı arasından dökülünce anlam kazanıyordu kollarını açıp yılların tekrarını yaptı bu yavru kuşun anne kuşun kanadı altına sığınması gibi bir şeydi ve o da kadına ilk günkü aşkı ile sıkıca sarıldı kadında adama öyle sıkı sarılmıştı ki sanki bütün gün boyunca biriktirdiği güzel duygulardan adama bulaştırmak ister gibiydi sarılışı. kaç dakika öylece sarıldılar bilmiyorlardı ama adam kadına daha asırlarca sarıla bilir ona iki kollarının arasında huzuru daha yıllarca yaşatabilir di ama onları kendine getiren ise minik şühedalarının sesiydi
-babam hoşgeldin
diyip sıkıca sarıldı babasının bacaklarına kollarının alt kısmını kavrayıp kolayca kızını kucağına aldı bu bile mucizeydi onun için evde olması...ailesiyle olması...mutlu olması...
-niye kalktın bakalım sen
diyip annesinin fotokopisi suratına baktı kahve gözleri yaşlıydı sanki , minik burnunun ucu kızarmış yanakları al al olmuştu
-ağladın mı sen bakalım
diye sorduğunda ise kollarına koyduğu ellerini çekip yaşlı gözlerini bir kez daha sildi minik şüheda
-ya koca kız oldum ben niye ağlayacak mışım ki
kızının bu sözleri ile suratına minik bir gülümseme yerleşti dış görünüşü ne kadar annesine benzese de huyu aynı babası gibiydi inatçı...
-peki peki bişey demedim benim kocaman kızım o zaman o çok değerli göz yaşlarını niye dökmüş bakalım
kızı ile sobalı odaya gidip sedire oturup kızını izlemeye devam etti kızı ise elini bilmiş bir tavırla çenesine koyu düşünüyormuş gibi yaptı bu hali dahada tatlı gelmişti adama dudaklarında daha büyük bir gülümseme peydah olmuştu kızı ise kendinden beklenmeyen bir ciddiyetle
-sanırım dışarıda kingli amca dolaşıyor
kızının ciddiyetle söylediği bu sözlerden hiç bir şey anlamayan adamın bakışları merakla karısı ve kızı arasında mekik dokudu o an çünkü adam acaba...demişti acaba benim iki meleğimi rahatsız eden bir adam mı var... adamın damarlarında kanın yanı sıra sinir duygusuda dolaşmaya başlamıştı ama o an kızının söyledikleriye sinir duyguları kaynak su misali uçuşmaya başlamıştı bile
- ya baba bu kingli amca sadece yağmurlu zamanlarda geliyor ve benim odamın camına vuruyor gidiyor çok gıcık bir amca o dövücem onu
adamın yüzünde iki dakika önce peydah olan gülümseme yerini kahkaya bırakırken karısı elini ağzına kapatıp gülüyordu gerçi minik şühedanın bu haline gülmemek imkansızdı ya minik kız anne ve babasının neye güldüğünü bilmesede sırf onlar gülüyor diye gülüyordu sonra babsının sıcak kucağından inip annesinin elini kavrayıp onu mutfağa doğru çekiştirirken aklındaki tek şey babasının acıkmış olabileceğiydi...
bütün gün merak etmişti kocasını kadın acaba başına bişey geldi mi...yoksa üşümüş müydü sayi bir , iki gündür havalar hayli soğumuştu çocukları yatırıp abdest ini aldı namazını kılıp ellerini yaradanına açtı ve yine kendisi için değilde tüm ricalarını ailesi içindi ardından seccadeyi toplayı komodinin üzerine koyup örtüsünü de çıkardı ve hızlıca onu da seccadenin üzerine yerleştirip kendiside camın kenarındaki sedirde yerini aldı ve kocasını beklemeye başlamıştı hem kadın yalnız da uyuyamazdı ki 15 yıllık evliliği boyunca elbet kavgalarıda olmuştu ama her şey mabedlerinin kapısında son buluyor oradan içeri hiç bir sorunu sokmuyorlardı gelen kapı tıkırtısıyla ayaklanan kadın soluğu kapı dibinde aldı kapıdan giren yakışıklıyı dikkatle süzdü sanki bugün biraz daha mı zayıflamıştı ama hala aynı yakışıklılıktaydı ama en önemlisi onu hala ilk günkü gibi seviyordu ya önemli olan da buydu kocası ona sarıldığında ise herşey 15 yıl önceki ilk sarılışındaki gibi oldu herşey yine dünya durdu zaman kavramı adını bilmediği yerlerde gezintiye başlamıştı bile ev dedikleri dört duvar ise zihnindeki kelepçeler ile yıkılmış yağmurlu hava kendini sıcak bir güneşe bırakmıştı bile kızının sesiyle geldi kendine kocası onu bıraktığında ise yine aynı boşluğa düştü bu boşluk bulutların üzerindeyken birden yere çakılmakla veya cennette iken birden cehennemin azabını tatmakla eşdeğerdi ardından kızını kucağına alan adamın gözlerinde yine baba olmanın verdiği mutluluklardan oluşan parıltıları gördü ve bu adamdan cidden çok güzel baba oluyordu...
kızıyla karısının hazırladığı yemeği bir çırpıda bitiren adam minik kızı kucağına alıp odasına götürüp döşeğe yatırıp yanına uzandı ardından günün masal bölümüne geçti ama kızı hergün farklı masalı seçmekten se 3 ay 14 gündür aynı masalı dinlemek istiyordu ama yinede kızına sormayı ihmal etmiyor du
- benim büyük kızım bugün hangi masalı ister bakalım
ellerini birbirine kenetleyen minik kız mahcup bir ifade takınıp
-onsuz
diye bağırınca babası masalına başladı
-bir varmış ya hep yokmuş...yada hiç yokmuş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BABAM...
Cerita PendekHer kızın bir aşkı olmuştur ilk aşkımız babamızdır ya hani aynen öyle ben de aşıktım babama bazen kızardım babama bazen küserdim ama o benimdi ... İlk anneme sarılırdı ama bana aşkım derdi benim saçlarımla oynar ve ben uyuyana kadar bana anlatırdı...