Evim bankalar sokağında bir apartman dairesinin son katıydı. Kapıyı açıp eve girer girmez üvey babamın sesini duydum.
"Melek, geldi evin küçük asisi. Merak ediyordun ya hani." Kudret... Her zaman ki gibi koltuğuna kurulmuş televizyon izleyen bir ayıyı anlatan belgeselini çekiyor. Bakımsız siyah saçlar, yağlı siyah kirli sakallar, siyah upuzun kaşlar ve teninin renginin ne olduğunu göstermeyen vücudunun her yerinden çıkan siyah kıllarla tam bir ayıdır.
"Sana da merhaba, Kudret." Ben Kudret ile daha fazla konuşmak zorunda kalmadan annem mutfaktan koşarak yanıma geldi. Kudret'in aksine annem çok güzel bir kadındır. Koyu kahve saçları dalgalı, çok parlak ve güzeldir. Koyu kahve gözleriyle tam bir uyum sağlar. Teni beyazdır, ama ruh gibi de görünmez. Bedeni uzun incedir ve tam bir iyilik meleğidir. Her zaman, herkesin yardımına koşmaya çalışır. Gündüzleri bir lokantada bulaşık yıkarken akşam evde de bulaşık yıkar. Elleri o yüzden sürekli çatlak, ayakları da ağrılıdır.
"Nerelerdeydin sen Hayal? Çok merak ettim. O kadar aradım da açmadın."
"Arkadaşlarla beraberdik anne. Telefonum sessizdeydi duymamışım."
"Aç mısın? Biz yedik ama bir şeyler hazırlayayım mı hemen sana?"
"Sen zahmet etme annem, ben yerim. İlk önce üstümü değiştireyim de. Hande geldi mi?"
"Evet bebeğim, odada."
"Tamam annem."
Odaya girdiğimde küçük kardeşim Hande yatağına uzanmış bir arkadaşıyla mesajlaşıyordu. Kim bilir gündemleri yine neydi? Hande benim aksime daha sosyal, daha güleç ve daha eğlenceliydi. Esprilidir, sürekli güler, hiç kimse onun yanında sıkılmaz. Ama fiziksel olarak benzer sayılırız. Saçlarımız uzun ve dalgalıdır benim koyu onun açık kahverengidir, gözlerimiz aynı klasik kahverengi, tenler buğday, ben biraz yapılı iken -çünkü sporla uğraşıyorum- Hande ise zayıf ve mükemmel bir fiziğe sahiptir. Boy olarak da aslında ben uzunumdur fakat Hande topuklu giydiği için genelde aynı boyda oluruz.
Kardeş olarak aramız gayet iyidir. Genelde beni sinir eder ama yine de her şeyimi bilen tek kişidir. Hande evimize biraz uzak olmasına rağmen kendi isteği ile 19 Mayıs İlköğretim Okulu yedinci sınıfa gidiyor. Hande'den hariç evde bir de üvey babamın -ben ona direkt adıyla hitap ediyorum- Kudret'in bizden büyük liseyi bitirmiş bir oğlu var; Oğuz. Ayı gibi bir şeydir. Yapılı, kaslı falan... Ama vücudu ne kadar işe yarasa da beyni de bir o kadar işe yaramazdır. Uyuşturucu kullanır, kumar oynar, yani tam bir pisliktir. Onun odası ayrı, Hande ile ben ise aynı odayı paylaşıyoruz.
"Naber ufaklık?"
"Ooo! Nerelerde kaldın sen böyle? Evin yolunu bulmuşsun. Biraz daha geç gelseydin seni aramaya çıkacaktım."
"Hayırdır ne oldu? Eve geç geldiğim ilk sefer değil bu biliyorsun."
"Asu, sana anlatacaklarım var."
"İlk önce üstümü değiştirmem gerek ufaklık."
"Tamam. Sen üstünü değiştir, ben de sana yiyecek bir şeyler alıp getireyim. Burda yersin değil mi? Hem sen yemek yerken ben de sana olanları anlatırım."
"Süpersin, küçük kardeş."
"Bana öyle demeni yasaklamıştım hatırlarsan, Asu!"
"Ben de bana Asu demeni..."
"Ama senin adın Asu, ben ne yapabilirim ki?" deyip odadan çıktı. İkinci adım olan Asu'yu itinayla saklamaya çalışıyordum ama bizim ufaklık bunu herkese ifşa etmeye niyetliydi. Asu'yu Hayal'e göre daha çok beğeniyor, çünkü Asu tam bana uygun bir admış, Hayal ise hiç benlik değilmiş. Bana aklına esmedikçe abla da demez. Aslında aramızda üç yaş gibi bir fark vardı. Ama ne ben onu zorladım, ne de o kendini zorunlu hissetti. Biz kardeştik kardeş olmasına ama aynı zamanda da iki arkadaş, iki dosttuk. Hande aslında hitap şekillerinde gerçekten de biraz gariptir. Küçük kardeş dememe çok sinirlenir ama ufaklık dememe bozulmaz. Ona göre ufaklık diye hitap edişim çok şirinmiş ama küçük kardeş demem onu küçümsediğimi gösterirmiş. Oysa bana kalırsa hepsi aynı anlama geliyordu. O benim sahip olduğum tek kardeşimdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/107228730-288-k93729.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ağacım
RomanceŞu hayatta kimseye güvenmeyen iki farklı insan... Birisi bu güvensizliğini insanlarla dalga geçerek gösterirken, Diğeri ise insanları kendinden uzak tutarak bunu gösteriyor... Peki ya bu iki insan birbirlerine güvenirlerse ne olur? Ya da daha kötüsü...