Merhaba yemek yapmayı sevenler, yemek yapmaya üşenenler , ''acaba gastronomi mi okusam?'' diye düşünen genç beyinler, Yemek yapmaya cesaret edemeyenler, üşengeçler , tembeller, pasif yiyiciler,hunharca yiyenler,çok yemeyenler,daha çok içenler,herkese merhaba.
Ben Herhangi bir devlet üniversitesinde Gastronomi bölümünde okuyan bir öğrenciyim. Henüz hazırlık sınıfından olduğumdan dolayı ilk zamanlarda mutfakla ilgili pek bir şey bilmiyordum. Evde tabi ki yemek yapıyordum. Fakat inanınki bu iş evde yemek yapmakla olacak bir şey değil. Çalışılan mutfak çok daha ayrı bir atmosfer. Zamanla bunları zaten anlayacağız.Baktım ki bu iş sadece okumakla olmayacak diyorlar pratik lazım diyorlar, okulda da uygulamalı pek eğitim olmadığından dolayı karar verdim. Sonuçta mezun olunca tekrar okul okur gibi mutfakta eğitilmek saçma olur diye düşündüm ve dedim ki işe girmeliyim. İşi ayarladık ettik. Görüşmeye gittim. İşletme sahibi günde 300 kişiye yemek çıkarıldığını onun haricide akşamları alakart olduğunu söyledi. Ben?? Alakartın ne olduğunu bilmediğim halde biliyormuş gibi yaparım hmm anladım cart curt yapıyorum. Eve gittim dedim anlamına bakayım. bu seferde işletme sahibinin söylediği o bilmediğim kelime aklıma gelmiyor. Dedim sen işe girdikten sonra öğrenirsin artık yapacak bir şey yok. Pazartesi günü görüşmeye gitmiştim beni çağırdılar bir sonraki pazartesiye. Açıkcası işi de babam ayarladığı için işletmeci bana ''eksik elemanım yok ama babanın hatırı var'' yani bildiğin sen fazlalık olacaksın ve kimsenin yapmak istemediği işleri yapacaksın maaşında az olacak. Eve gittim soruyorlar nasıl geçti diye. İyi dedim ne diyeceğim.
Geldi o muhteşem Pazartesi...
Gittim baktım işletmeci yok. Bekledim bekledim sabahın köründe gelen giden kimse yok. Mutfağın kapısının yuvarlar camlı bölmesinin ışığından içeride birileri olduğunu anlayabiliyordum. biraz bekledim baktım bu iş böyle olmayacak. Daldım içeriye. İşletmeciyi sordum. Dudu hanım bana hemen yardımcı oldu. Sen işe başlayacak yeni elemansın herhalde İşletmeci şu an yok dedi. Biri daha vardı o ''hoş geldin'' dedi. Hoş bulduk dedim. Düşündüm acaba bu kim ben bununla kesin çok tartışırım. Depoya gittik önlük verdi bana. Tekrar mutfağa çıktım. Dudu hanım kahvaltı tabaklarını yapmamı söyledi. Küçük kahvaltı tabaklarının içine salatalık,domates,peynir dilimleri biraz maydanoz zeytin ve haşlanmış yumurta koydum. Ön tarafa götürdüm nereye koyacağımı bilmediğim biçimde. Kahvaltı faslı bittikten sonra kıvırcıkları yıkamaya başladım. Lensli çocuk bana lavaboyu nasıl tıkayacağımı gösterdi. Peçeteyle yaptı. Lavaboda lavabo yani evdekilerin 5 katı. Herneyse lavaboyu tıkadıktan sonra kıvırcıkları baktım doğrayıp içine atıcaz. Doğradım doğradım attım içine. Sonrada süzdüm. Meğer bir eleman eksikmiş o bu işi yapıyormuş ve onun işi bana kalmış yani buda o eleman gelene kadar benim yeşillik yıkayacağım anlamına geliyor. İlk zamanlar çok mesele değildi de. Sonrasında çok baymaya başladı. Devamında da anlarsınız zaten.Şimdilik bu kadar. Saat 7:42 cafeye geçmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşçı Günlüğü
AléatoireAşçı diyince erkek canlanmasın kafanızda lütfen. Ben dişi cinsindenim. Bu kitapta sektöre attığım ilk adımdan şu an bulunduğum pozisyona kadar yaşadığım zorluklardan ve işin keyifli hallerinden bahsedeceğim. Yemek hayattır unutmayın.