En iyisi için umutlan ama en kötüsü için hazırlan. Bugünkü sloganım buydu.
Bugün Zayn'in duruşma günü ve ben okula gitmek için zorlandım. Annem onunla gitmeme izin vermedi. Bunun benim için çok fazla geleceğini söyledi. Annem muhtemelen haklı ama yine de gitmek istiyorum. Andy bile gitti, neden ben gidemiyorum? Bu tamamen haksızlık.
"Hey, düzgün oturur musun?" dedi Ashton bana kıkırdayarak.
Ona doğru baktım ve sonrada bacaklarıma. Onları zıplatmayı durdurdum ve kaşlarımı çattım. "Sadece gerginim." dedim sessizce.
Kaşlarını çattı. "O iyi olacak. Göreceksin." Tüm gün boyunca beni iyi hissettirmeye çalışmıştı ama işe yaramadı. Hiçbir şeyi iyi şekilde düşünemiyordum. Ashton iç çekerek yanıma oturdu. "Sadece beş dakika daha." diyerek sınıfın duvarında asılı olan saati işaret etti.
Yavaşça nefes aldım ve başımı soğuk sıraya dayadım. "Eve gitmek istiyorum." diye homurdandım. Birinin omuzlarıma masaj yaptığını hissettim. Kim olduğuna bakma zahmetine girmedim.
"Tümüyle depresif halde." diye birisine söyledi Ashton.
"Bebek, o iyi olacak." Max'ın arkamdan seslendiğini duydum.
Ona baktım ve bana doğru gülümsedi. "Neden bana tek iyi davrandığın zaman, bu zaman?"
Sırıttı. "Ben sana karşı her zaman iyiyim. Sen farketmiyordun."
Gözlerimi devirdim. "Ne iyi olurdu biliyor musun?"
"Ne?"
"Zamanda geri dönüp, hiç doğmamış olmak." diye söylendim sertçe.
Max kıkırdadı ve soluma oturdu. "İstesem bile bunu yapamazdım."
İç çektim ve saate baktım. Gitmeme bir dakika vardı. Kıpırdanmaya devam ettim ve Ashton başını iki yana salladı.
"Eve araba ile mi gideceksin?" diye sordu.
Başımı iki yana salladım. "Andy'nin gelip beni alması lazım." Sözlerimi bitirmemle birlikte zil ve telefonum çaldı.
Çantamı aradım ve cevap verdim. "Burada mısın?" diye hızlıca sordum abime.
Max güldü ve dolabıma üç adım öteden başını salladı.*
"Hala adliyedeyim. Liam'ı seni alması için gönderdim. Seni buraya getireceğini söyledi."
İnledim ve dolabımı açtım. Eşyları içeri yerleştirirken telefonu yüzüm ve omuzum arasında tuttum. "O burada mı?" diye sordum.
"Öyle olmalı." dedi. "Dinle, yapmam gereken şeyler var. Bir şey olursa ara. Hoşçakal." dedi kapatmadan önce.
İç çektim ve ceketimi aldım. Telefonu arka cebime koydum ve ceketimi giydim.
Max beni eğlence ile izlerken, Ashton dolaplara yaslanmış, beresini düzeltiyordu.
"Birini öldürmeye gidecekmiş gibi duruyorsun." diyerek kollarını göğsünde çaprazladı.
"Abim," diye mırıldandım. "Bir arkadaşı gelip beni alacak." İç çektim ve çantamı omuzuma astım. "Beni hangi cehennemdelerse oraya götürecek."
"Yani Zayn'i görmeye gidiyorsun?" diye sordu Ashton.
Omuz silktim. "Umarım. Siz çocuklara ne olduğunu anlatırım." Ashton'a gülümseyerek sarıldım ve sonra da Max'e. "Seneye görüşürüz çocuklar." diye şaka yaptım. Binadan çıkarken hepsi güldüler.
"Bir şey ters giderse bana söyle, tamam mı?" dedi Ashton ciddice.
Başımı salladım. "Tamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mama, I'm in Love with a Criminal (TÜRKÇE)
Fanfiction↳[2/3] Bradford'un kötü çocuğuna aşığım. Uyuşturucu satıyor ve bir dolandırıcı.Yanında bıçak taşıyor ve dairesinde silahı var. Hapse bile girmiş ama benim umurumda bile değil. O aşık olmayacağını söylüyor, o kusurlu kalpli bir kötü çocuk. O benim i...