Aniden karşımda siyah bir silüet belirmişti. Yüzünde maskeye benzer birşey vardı.Üzerime geliyordu. Ben 'gelme' dedikçe inadına atıyordu adımlarını. Daha önceden böylesine korktuğumu, böylesine çaresiz hissettiğimi hatırlamıyorum. Her yer zifiri karanlıktı. Karanlığa tahammülüm yoktu. Nereye bastığımı bile bilmiyordum. Sanki yer ayağımın altından kayıp gidiyordu. Dayanılacak gibi değildi. Artık sabır taşım çatlamaya başlamıştı. Birinin artık beni kurtarmasını istiyordum. Ama burası o kadar ıssızdı ki bu düşündüğüm şey imkansızdı. O da ne?
Ondan uzaklaştıkça arkamda bir uçurumun olduğunu farketmiştim. Sanki sonu yoktu bu uçurumun. Böylesine acımasız bir yerdi burası. Sanki bütün taş, toprak benim o uçurumdan aşağı düşmem için işbirliği içindeydiler. Arkaya gittikçe uçurumun eşsiz korkunçluğu, olduğum yerin ise sessizliği içime işliyordu. Hiç bişey yokmuş gibi bu sefer de başım dönmeye başlamıştı. Yırtıcı kuş sesleri bastırıyordu etrafı. İmkânsız olduğunu düşünsem de kıyıda köşede kurtulmak için biraz olsun umudum vardı.
---Haaa- yıııırrrrr.
diyerek uyandım rüyamdan, daha doğrusu kâbusumdan. Kâbusum olmuştu artık. İçim daralıyordu, nefessiz kalmıştım. Masanın üstünde duran suyu zor bela elime aldım. Titreyerek içtim. Biraz daha rahatlamıştım. Ne zaman uykuya dalsam bu kâbusla karşı karşıya kalıyordum. Geriye doğru kafamı yasladım ve olanları düşündüm. Artık unutmak, geçmişten sıyrılmak istiyordum. Hemen toparlanmam gerektiğini düşünüp banyoya geçtim. Elimi, yüzümü yıkadım ve dağınık olan saçlarımı siyah tokamla arkaya doğru topladım. Aynaya baktığımda, betimin benzimin attığını düşündüm. Biraz kahvaltı iyi olur diye düşünmüştüm ki duvardaki saatin 10'a geldiğini görünce küçük bir şok geçirdim. Derse geç kalmak istemezdim, kantinde bir şeyler atıştırırım düşüncesiyle hemen pijamalarımı çıkardım, sade bir elbise giyerek dışarı çıktım.Tam merdivenlerden iniyordum ki telefonumu unuttuğumu düşünerek hemen geri döndüm.Telefona ulaştığımda annemin aradığını gördüm. Ama çoktan kapanmıştı. Dersten sonra arayacaktım acilen evden çıkmam lazımdı. Hemen bir taksiye atlayarak fakültenin yolunu tuttum. Amfiye geldiğimde ortalardan bir yer seçip oturdum. Arkadan birisi bana dokunduğunda korkmama engel olamadım.
---Neden bu kadar korktun iyi misin? Yoksa yine o rüyayı mı gördün?
--- İyiyim canım, evet maalesef.
---Canım benim, al biraz su iç.
---Teşekkür ederim.
---Rica ederim, deyip yanıma oturdu.
Ders başlamıştı. Bu ders de önceki derslerde olduğu gibi rüyanın etkisinden kurtulamamıştım. Dersi dinler gibi dinlemez gibi geçirmiştim. Bazen kendimi toplayıp not alıyordum, bazen de Mina'nın dürtmesiyle hayallerimden dünyaya dönüyordum. Profesör dersi bitirdiğinde ancak kendime gelebilmiştim. Ara verildiğinde Mina ile kol kola girip dışarı çıkmıştık. Fakültede en sevdiğimiz yere gitmiştik.. Hiç şaşmazdı, molalarda hep oraya giderdik. Meşe ağacının altında kendimizi iyi hissederdik. Mina olmadığı zamanlarda burada kitap okurdum. Kitap okumaya bayılırdım. Hele de meşe ağacınının altında. Kitaplar benim dostumdur, tabii bir de Mina. 3 yıldır tanıyordum O'nu. Çok iyi bir dosttur. Her anımda yanımda olan iyi bir kızdır Mina. Vakitlerimizin çoğunu beraber geçirirdik. Ortak yönlerimiz çoktu. Aslında çok olması önemli değil, sadece kitap aşığı olmamız bile yeterdi.
Ders zamanını beklerken;
---Ahh, annemi aramayı unuttum, diyerek avcumun içiyle anlıma hafiften vurdum.
---Vurma kız kafana salak edecen kendi kendini. Ben salak bi arkadaş istemem.:))
---İstemiyorsan bak orda Gözde var onunla arkadaş olabilirsin.
---Aman ya sana da şaka yapılmıyor. Canevimden vurdun. Gözde ile arkadaşlık mı, Allah düşmanımın başına vermesin.
---Yaa bundan sonra laflarına dikkat edersin.:))
---Tamam abla kızma:)
---Bak beni lafa tuttun, unutturdun, Sultanım'ı arayacaktım. Bekle hemen konuşup geliyorum. Gelirken kantine uğrayacağım bişeyler ister misin?
---Bir çay fena olmaz sanki.
---Tamamdır,
diyerek göz kırpmıştım. Bir ortak yönümüz de çaya asla hayır demememizdi. Arada kahve de içerdik ama çay bambaşka bir şeydi bizim için.
Telefonda Sultanım yazısının üstüne tıklayarak arama tuşuna bastım. Annemin sesini duyunca içimde kelebekler uçuştu sanki.
---Efendim annecim. Dersim vardı evden acele acele çıktım arayamadım özür dilerim.
---Yok önemli değil. Sesini duymak için aramıştım. Nasılsın iyi misin kuzum?
---İyiyim annecim merak etme. Sen nasılsın iyi misin?...Anne o ses ne?
---Bende iyiyim annem. Kapı çaldı. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum.
---Tamam annecim görüşürüz. Bende seni seviyorum.
İstemli istemsiz gülümsememe engel olamadım. Sonra kantine gittim çay almak için. Sabah hiç bişey yemediğim aklıma geldi ve simit yemenin güzel olacağını düşündüm. Çayla da iyi giderdi. Hemen iki simit ve iki çay aldım, parasını ödedim. Bahçenin yolunu tuttum. Beraber güzel vakit geçirmiştik. Mina olduğu zaman biraz da olsa unutuyordum yaşadıklarımı. Ama evde yalnız kaldığımda yine yüzleşmek zorunda kalıyordum.
Saatine baktığımda derse az bir zaman kaldığını anladığımda, refleks olarak Mina'nın kolundan çekiştirerek yürümeye başladım.
--- Kızım ne yapıyorsun yaa. Kolumu koparacaksın. O kol bana daha çok lazım.
--- Ahh tamam pardon. Derse geç kalıyoruz. Hadi hızlı ol.
---Tamam tamam sakin ol.
#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*#*
Ders bitiminde 2 gün sonra görüşmek üzere ayrıldık. Yine yalnız kalmıştım. Evime döndüğümde annemin beni karşılamasını isterdim. Ama annemin memlekette yatalak olan dedeme bakması gerekiyordu. Bu yüzden annem gelemezdi. Zaten bende o şehirden, olanlardan ve her gün gördüğüm kâbusların sebebinden kaçmıştım. Bana yapılanları hazmedemiyordum. En sevdiğim kişi tarafından, ihanete uğramıştım. Erkek arkadaşım beni terketmişti. Hiç böyle birşey beklemiyordum. Herşey çok güzel ilerliyordu. Onun da beni sevdiğini düşünüyordum. Ama çok yanılmıştım.
Terk edilmeye alışabilirdim ama 3 gün sonra en yakın arkadaşımla onu el ele görmem başımdan aşağı kaynar suların dökülmesine yeterli bi sebepti. Demek ki ikisi de arkamdan işler çeviriyordu. Onları asla görmek istemiyordum. Bir daha görsem kesin ikisini de bir kaşık suda boğabilirim. Bir de beni takip eden birileri vardı. Ne zaman dışarı çıksam arkamdan birinin beni takip ettiğini anlıyordum. Yine bir gün markete gittiğim bir zamanda arkamdan birinin geldiğini hissettim. Akşam vakti kimse yoktu dışarıda, ıssızdı. Ayak sesleri gittikçe yaklaştığının habercisiydi. Çok geçmedi. Ara sokaktan geçerken karşıma aniden biri dikildi. Neye uğradığımı şaşırdım. Elimdeki poşetler yere düştü. Ağzımı elleriyle kapatıp, silahı kafama dayadı:
--- Dayın benim işlerimi mahvetti, bende onun en sevdiği şeyi elinden alıcam! Allah belanızı versin. Hayatımı alt üst ettiniz. Bende senin işini bitiricem!İnşaAllah beğenirsiniz. Oylarınızı bekliyorum ve tabii yorumlarınızı da. 😊✋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR AVUÇ UMUT
Novela JuvenilAslında her şey çok kötü gidiyordu. Çok acı çekmiştim. Artık mutlu olmak, her şeyi unutmak istiyordum. Uçurumun kenarından, birinin beni kurtarmasını bekliyordum. O kişi kim olacaktı? Aldığım darbeleri kim unutturacaktı? O karşıma çıktığında hayatı...