Varlık Ve Yokluk (5.Bölüm)

276 45 1
                                    

Gözlerimi sıkıca yumdum ve bunun bir kabus olduğunu düşünmeye çalıştım.Derin bir nefes aldım fakat gözlerimi açtığımda gördüğüm manzara korkunçtu.Yine yemekhanedeydik.Masadaki herkes berbat görünüyordu.Kiminin üzerine süt dökülmüş,kiminin saçlarına makarnalar yapışmıştı.Hepsinin tek ortak noktası bana nefretle bakmalarıydı.O an sanki zaman durmuş gibiydi.Ne yapabileceğimi,ne diyebileceğimi gerçekten bilmiyordum.Birinin konuşması beni kendime getirdi :

"Seni aptal kız ! Bu kadar aptal olmayı başarabildiğine inanamıyorum ! Seni gördüğüm ilk andan beri salak olduğunu anlamıştım !" 

    Sözlerini tamamlar tamamlamaz,üzerine yapışmış olan sarımsak soslu ekmek parçasını iğrenek bana doğru fırlattı.Yaklaşık 1200 göz beni ve rezilliğimi izleyip kahkaha atıyordu.

          Bunu fark ettikten sonra gözlerimin dolması uzun sürmedi.Kendi kendime sürekli "Hayır,şimdi olmaz,bu kadar insanın içinde olmaz."gibi şeyler söylememe rağmen elbette ki bunun bir etkisi olmadı.Gözlerimden yaşlar süzülüyordu ve insanlar bununla eğleniyordu.Benim burada kimsenin yanında artık bir yerim yoktu.Aslına bakarsam hiç olmamıştı. 

       Kapıya doğru koşmaya başladım.Sert bir şekilde kapıyı açtım ve kendimi yemekhaneden dışarı atar atmaz gördüğüm ilk duvarın önüne oturup ağlamaya başladım.Başımı dizlerimin arasına aldım ve bundan sonrasını düşünmeye başladım.Büyük ihtimalle herkes benden nefret ediyor olacaktı ve hepsi benim salak olduğumu düşünecekti.İçeriye girdiğimde olabilecekleri düşündüm ve daha çok ağlamaya başladım.Birinin yaklaşan ayak sesini duyduğum zaman başımı kaldırdım.Gelen Alexander'dı."Ahh,hayır olamaz."diye geçirdim içimden.Bu kadar olan şeyden sonra birde böyle birinin küçümsemelerine dayanabileceğimi düşünemiyordum.

   "Derdiniz ne sizin ? Bak dinle beni,defol git burdan.İğrenç sakar espirilerin içeridekiler için eminim çok komiktir ama ben duymak istemiyorum.Ön yargılarınızdan ve sizden bıktım artık."

   "Farkında mısın bilmiyorum ama asıl ön yargılı olan kişi sensin.Beni tanımıyorsun bile ama senden nefret ettiğimden çok emin görünüyorsun.Ben sadece sana bu konuda yardımcı olmak istiyorum."

    Biran düşündüm de,aslında o gerçekten haklıydı.Onun hakkında hiçbir fikrim yoktu ama sırf iyi göründüğü için onun hakkında bazı kararlar almıştım.Düşündüğüm zaman,insanlara ön yargıları yüzünden o kadar kızmama rağmen,ben de aynı durumda olduğum için kendimden utandım.

Ona ne demem gerektiğini bilmiyordum.Sanırım söyleyebilecek çok bir şeyim de yoktu.Neyseki o,sözlerine kısa bir sessizlikten sonra devam etti :

"600 kişi için geçerli olabilir mi bilmiyorum ama ben hepsi adına senden özür dilerim.Biliyorum,hepsi gerçekten sana karşı iğrenç davranıyorlar ve sen bunun için biraz kaygılısın.Ama endişelenmene gerek yok.Her şeyin yoluna gireceğinden eminim."

  Kendinden  o kadar emin konuşmuştu ki,içimden geçen şeyi söylemem gerektiğini düşündüm:"Bunun garantisini sen veremezsin,sadece içerideki insanlar verebilirler.Ve bende eminim ki onlar eğlenmek varken asla anlayışlı olmayı seçmez."

 Ben konuşurken yüzümü o kadar dikkatli inceliyordu ki !İyice rezil olduğumu düşünüyordum.Kızarmış burnumla,saçımdaki yemek parçalarıyla,ovalayıp durduğum gözlerimle kesinlikle çok komik görünüyordum.Bu istemsiz bir şekilde gülmeme sebep oldu.Alexander kıkırdayarak konuşmasına devam etti :"Hem biliyor musun,iyiki o sarımsaklı ekmeğin Emiliy'in kafasına yapışmasına sebep oldun.Saçlarına yeni bakım yaptırdığı için çok gururluydu."

  O manzara tekrar gözümün önünde canlandı.Komik olduğunu inkar edemezdim.Alexander'ın gülmeye başlamasıyla gülmeye başladım.O an,aylardır kendimi ilk defa yaşıyormuş gibi hissettim.Ne olduğunu bilmediğim bir enerji,bu durumda bile beni mutlu ediyordu ve Alexander'a her baktığımda,yaşamak ve burda bulunmak için bir sebebim varmış gibi hissediyordum.Orada,onunla sonsuza kadar kalmak istedim.Fakat bir süre sonra Alexander ayağa kalktı,üzerindeki yemek parçalarını silkeledi ve elini bana uzattı.Şaşkınlığa uğradığımı görünce sanki aklımı okuyabiliyormuş gibi konuşmasına devam etti :"Hadi ama,burada sonsuza kadar sarımsaklı kıyafetlerle oturamayız,değil mi ?"

Gülümsedim ve ayağa kalkmam için uzattığı elini tuttum.Belkide sadece iki saniye sürdü ama o an,sanki vucuduma bir kıvılcım yayıldı.O kıvılcım,bütün vucudumu küle çevirmiş gibi hisettim.Kalbim deli gibi çarpıyordu.Kalp atışlarımın duyulduğunu bile düşünmeye başladım.Onda herkesten farklı bir şeyler olduğunu hissediyordum.O şey her neyse,beni öldürtüp diriltebilecek güce sahipmiş gibi hissediyordum.

Ben hislerimle meşgul olmuş durumdayken,o konuşmasına devam ediyordu:

"Sanırım gidip duş almam gerek.Sonra görüşürüz,şeey.."

"Jennifer." diye ekledim.

Derin,bir nefes aldı ve "Pekala,Jenn sonra görüşürüz."diyerek arkasını dönüp gitti.

  "Jenn."diye yineledim içimden.Bana  "Jenn" diye hitap eden tek kişi Josh'du.

  Yine başa dönmüştüm.Kimi kandırıyordum ki ? Josh'u özlüyordum.Benim hayatım varlıkla yokluk arasında ince bir çizgiydi.Alexander,eminim bunu fark ettiği için bana yardımcı olmaya çalışıyordu.Kesinlikle bana acıyordu ve belkide bu durumla o da eğleniyordu.

"Sen kaybettin." dedim kendi kendime."Her şeyini kaybettin." Josh yoktu,olmaması için kilometrelerce uzaklıkta bir yerde yaşamayı bile tercih etmiştim.Ama ben kaçsam bile,sanki asla unutmamam gerekiyormuş gibi her yerde karşıma çıkıyordu.Ve işin acınası tarafı,ben hayatımı boka çeviren birini hala özlüyordum.

Hayat GaripHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin