Gözümü açtığımda,aklıma gelen ilk şey saatin kaç olduğuydu.Gözlerim koskocaman odada,dakikalarca küçük bir saati aradı.Dakikalar sonra,saati bulma ümidimi kestim ve etrafıma bakınmaya başladım.
Eski odama hiçbir yönüyle benzememesi bana yabancıymışım gibi hissettirse de,bu odaya bir günde alışmıştım.Emiliy'in kendi tarzını oluşturduğu bu oda,kelimenin tam anlamıyla kusursuzdu.Duvarlardaki onlarca posterler,tavanı kaplayan karanlıkta parlayan yıldızlar,eski kitap kokusunun sindiği raflar...Bunların hepsi,insanların Farecik diye hitap ettiği,kusurlarının kusursuz kıldığı kıza aitti.
Emiliy'e o korkunç günün ardından oda arkadaşı olmayı teklif ettiğimde,şaşkınlıkla mutluluğu aynı anda yaşadığını hissettim.Onun gibi mükemmel birini tanımaya zahmet etmeyen,dış görünüşün kölesi olan,pembe giyen o aptal kızlardan o an daha çok nefret ettim.Egolarının yarattığı dış görünüş takıntıları sayesinde,böylesine mükemmel bir kızı tanımak istemiyorlardı.Garipti.
Yataktan doğrulup,posterlere biraz daha göz gezdirmeye başladım.Bu kadar posteri kaç yılda biriktirebileceğini hesaplamaya çalışırken,Emiliy'in sesiyle irkilip arkama döndüm.Emiliy,içinde kaybolabileceği kadar büyük yatağında doğrulmuş,beni dikkatle izliyordu.Hiçbir şey söylemeye gerek duymadım.Eğer yıllarını benimle paylaşacaksa,beni tanıması gerekirdi.Hayat hikayemi,kayıplarımı,özlemlerimi.Her şey hakkında bilgi sahibi olmak onun artık hakkıydı.
Bir süre boş gözlerle beni izledi.Daha sonra yataktan doğruldu,yanıma yaklaştı ve uzun kollarını boynuma doladı.Sonunda sessizliği bozdu:"Alışacaksın,merak etme."
"Alışacaksın" kelimesinden o kadar çok nefret ediyordum ki.Daha önce yaklaşık milyon kere bu kelimeyi duymuştum.Bir şeyi kaybediyordun,alışman gerekiyordu.İşler yolunda gitmiyordu,alışman gerekiyordu.Birini çok özlüyordun alışman gerekiyordu.Ve tabikide ben alışamıyordum.Buraya da alışamayacağımı biliyordum.Elbette ki,aklımdan geçenleri Emiliy'e söylemedim.Sadece başımı sallamakla yetindim.Tepkisizliğim Emiliy'i beni rahatlatma çabalarına sokuyordu.Emiliy konuşmasına devam etti:"İlk zamanlarda ben de böyleydim çok zordu.Gerçi ben kendimden örnek vermesem sanırım daha iyi olur.Aslında bu ne senin..."
Emiliy,konuşmasına devam ederken,ben pencereye yöneldim ve dışarıyı izlemeye başladım.Yurdun en güzel manzaraya sahip odası.şüphesiz ki bizimkiydi.Bütün kampüsü görebilen nadir odalardan biriydi.Pencereden dışarıya baktığım zaman okulu,yemekhaneyi,bahçeyi,otoparkı rahatlıkla görebiliyordum.Dışarıyı dikkatle izlemeye başladım.Emiliy hala konuşmaya devam ediyordu:"Hepsi lanet olası ön yargılara sahip.Bırak kendilerini mükemmel sanmaya..."
Birden dikkatimi,dışarıda yanında kendisi gibi mükemmel bir kızla oturan Alexander çekti.Hararetli bir şekilde konuşuyorlardı.Ve birden bire,Alexander,yanındaki kıza deli gibi bağırmaya başladı.Emiliy,pencereden dikkatlice baktığımı görünce yanıma geldi ve olanları birlikte izlemeye başladık.Alexander,kıza deli gibi bağırıyordu.Bir ara sustu,başını dizlerinin arasına aldı ve ellerini sıkmaya başladı.Kısa bir süre sonra tekrar bağırmaya başladı.Garip olan iki şey vardı.Birincisi bu kadar şiddetli bir gürültüye kimse tepki göstermiyordu.İkincisi kız o kadar sakindi ki,alışkın görünüyodu.
Ben kafamdaki gereksiz sorularla boğuşurken,Alexander başını kaldırdı.Bir saniye içinde göz göze geldik.Emiliy,Alexander'ın bakışlarını görünce "Lanet Olsun!" gibi bir şey söyledi ve hemen perdeleri kapattı.Olanlara anlam veremiyordum.
Alexander,aniden yerinden kalktı ve hızlıca binaya doğru koşmaya başladı.Emiliy birdenbire bembeyaz kesildi,zor nefes alıyor gibi görünüyordu.Ve hiç tahmin etmediğim bir şekilde dakikalar sonra,sabahın erken saatlerinde odamızın kapısı deli gibi yumruklanmaya başladı.Emiliy,berbat görünüyordu.Bu durum beni cidden sinirlendirmişti.Sabahın köründe,bahçenin ortasında bir kıza bağıran oydu ve bu durum için bizi suçlayamazdı heralde.En azından ben öyle sanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Garip
Teen FictionJennifer,gizemli bir şekilde intihar eden sevgilisinden itibaren sadece anılarla yaşamaktadır.Onu hayatta tutan tek şey anılarıdır.Ancak sonra,onu öğrenci olarak kabul eden tek okul olan yatılı bir okula gitmek zorunda kalır.Bu okulda,hiç tahmin etm...