Başlamadan Yitirmek (4.Bölüm)

401 105 6
                                    

     Sınıfın kapısının önüne geldiğimde biran duraksadım.Kıyafetimi düzelttim,saçlarıma elimle şekil verdim.Hissettiğim kaygı içimi kemirmeye başlamıştı.Heran geri dönüp gidebilirdim.Ve sonra,bu aşamadan sonra bunun pek mümkün olmadığına karar verdim.İçimden güzel şeyler geçirdim ve ağır tahta kapıyı ittim.Dikkat çekmemeye çalışıyordum fakat bu mümkün olmadı.Bütün sınıf bana bakıyordu.Kapının basamağına dikkat etmediğim için takıldım ve sendeledim.Düşmemiştim ama yinede komik göründüğümden eminim.Öndeki birkaç kızın gözlerini devirerek birbirine baktığını ve güldüğünü görünce hayal kırıklığı yaşadım.Sorunsuz bir şekilde sırama ulaşmak için dua ederek sınıfın içinde boş bir yer aradım.En arkada boş bir yer gözüme çarptı.Oraya doğru ilerledim ve çantamı sırtımdan çıkardım.İşte tam o sırada,bana kıkırdayan kızlardan sarışın olanı sırt çantasını oraya doğru fırlattı.Taklidimi yaparak "Üzgünüm tatlım,ama burası senin gibiler için çok uygun bir yer değil.Senin yerin kesinlikle orası olmalı."

    Bütün sınıf gülmeye başlamıştı ve ben sebebini bile anlayamamıştım.Bana gösterilen yere doğru baktığım zaman sebebini anladım.En önde tek başına birkız oturuyordu.Kısa boylu ve zayıftı.Kalın çerçeveli gözlükleri ve renkli diş telleri hemen göze çarpıyordu.Sıranın üstünde yığınla kitap vardı.Kız eminim başarılı ama bir o kadar da yalnız bir tipti.

      Kız için üzülmeye başladığım sırada kızlardan biri devam etti:"Bence Bayan Farecik senin gibi salak bir kızla arkadaşlık yapacağı için mutlu olur."

      Hiçbir şeye anlam verememiştim.Sınıfa gireli belkide sadece beş dakika olmuştu fakat herkes benden nefret etmeye başlamıştı.İşin garip tarafı,bende onlardan nefret etmeye başlamıştım.Ne yani,sadece diş telleri ve gözlüğü olduğu için kendi yaşıtı olan birine Bayan Farecik mi diyorlardı ?

     Çantamı sıradan çektim ve zorlamama gerek olmadığına karar verdim.Sakin olmam için kendimi uyarıp durdum.Bana gösterdikleri sıraya doğru gidiyordum.O sırada arkamdan bir ses "İstersen buraya oturabilirsin." diye seslendi.Arkamı döndüm.Gözlerim müdirenin odasında karşılaştığım adının Alexander olduğunu hatırladığım çocuğun gözleriyle karşılaştı.İyice sinirlenmeye başlamıştım.Zavallı kızla dalga geçtikleri yetmezmiş gibi beni hiç tanımamalarına rağmen benimle de dalga geçiyorlardı.Buna asla izin vermeyecektim.Onun sırasına doğru yaklaştım ve "Üzgünüm ama benim sizler gibi mükemmellik takıntım yok.Sen ve bu aptal arkadaşların,ön yargılarınızın altında ezilseniz,umrumda olmaz."

     Herkes bana bakıyordu.Hiçbiri umrumda değildi.Bana gösterdikleri yere doğru hızlı adımlarla ilerledim ve oturdum.Dalga geçtikleri kız  bana dehşetli bir şekilde bakıyordu.Eline bir kalem aldı ve bir test kağıdına karalamaya başladı."Sakın aptallık etme ve onlarla uğraşma.Eğer bir kere dikkatlerini çekersen buraya asla dayanamazsın.İnsanların senden nefret etmesi için her şeyi yaparlar."

  Çantamdan bir kalem çıkardım ve bende yazmaya başladım:"Onlardan korkmana gerek yok.Onlara boyun eğmek zorunda değiliz.Sen dilediğini yapabilirsin,ama ben onlara karşı sessiz kalmayacağım."

        Yazdıklarımı okuduktan sonra omuz silkti ve yazdıklarımızı silmeye başladı.Bende o sırada sınıfı ve insanları inceleme fırsatı buldum.Önce benimle alay eden öndeki kızı incelemeye başladım.Tanrım,o her şeyiyle mükemmeldi.Yüz hatları,vucudu,sarı uzun saçları,tarzı.Bir magazin dergisinin moda sayfasından fırlamış gibi görünüyordu.Bir an durup kendime baktım.Üzerimde "Native" yazan siyah bir tişört vardı.Siyah ojelerim ve göz kalemim,buradaki pembe takıntılı tatlı kızlara çok itici gelmiş olmalıydı.Bir saniyeliğine,kızın üzerindeki pembe elbiseyi kendi üzerimde hayal ettim.Kesinlikle bende çok çocuksu dururdu.Fakat o kızı,öylesine çekici kılmıştı ki pembeden bir kez daha nefret ettim.Siyah benim rengimdi ve pembe hayallerimde bile iğrençti.

    Kapının gıcırdama sesiyle,pembe ve siyahın birbirine karıştığı hayallerime son verdim.İçeriye çok hoş,otuzlu yaşlarında bir adam girdi.Ne öğretmeni olduğunu çok merak ettim.Sanki düşüncelerimi okuyabiliyormuş gibi,kendini tanıtmaya başladı."Merhaba gençler,ben David.Bu sene matematik derslerini beraber işlemek zorunda kalabiliriz."Gülmeye başladı.Koyu kahverengi gözleri,ışıldayan dişleri ve dağınık kıvırcık saçları yüzünden matematiğe bir şans vermeye karar verdim.Sempatik olduğu kadar eğlenceli birine benziyordu. Bu dönem matematiği sevebilirdim.

   "Bu dönem sizin sınıfınızla ben ilgileneceğim.Hepinizden iyi dostluklar kurmanızı istiyorum.İşte bu yüzden bir plan yaptım.Yemekhanede kimse oturacağı kişileri kendisi seçmeyecek.Ben herkesin oturacağı yerleri düzenledim.Yemekhaneye indiğinizde,lütfen isminizin yazılı olduğu masaya oturun."

          Sınıftan sesler yükseliyordu.Herkes,"Hayır,lütfen böyle olmasın." gibi şeyler söylüyordu.Tek ben sessizdim.Böylesi benim için daha iyiydi.Belki beni tanırlar ve severlerdi.En azından öyle ümit ediyordum.

                       3 SAAT SONRA :

  Yorucu birkaç saatin ardından,öğle arasına girdik.Derin bir nefes aldım.Ders işkencesinden sonra bir de bu yemekhane durumu canımı sıkmıştı.Benimle dalga geçen sarışın kızla aynı masada olmamak için dua ederek yemekhaneye ulaştım.Kapıdan bu sefer sorunsuz geçtiğim için rahatlamıştım fakat bu sefer de kalabalık gözümü korkutmaya başlamıştı.Neredeyse 600 kişinin olduğu yemekhane,ağzına kadar doluydu.İnsanların arasında,kareli örtülerin olduğu masalar göze çarpıyordu.Samimi ve sıcak bir ortama benzemesine rağmen,buranın benim kabusum olabilme durumunu aklımdan hiç çıkarmamaya karar verdim.

      Elime bir tepsi aldım ve kalabalığı takip etmeye başladım.Kaşıklar yardımıyla tabağıma birkaç çeşit yemek doldurdum.Önümdeki bir çocuk "İster misin? Bence istersin."diyerek tabağıma bir parça ekmek koydu ve üstüne sarımsı bir sos döktü.İtiraf etmyeliyim ki,iğrenç kokuyordu.Soslu ekmeği tabağımdan uzaklaştırmanın bir yolunu aradım fakat bulamadım.Geri koymaya fırsatım da olmamıştı.Mecburen ilerledim.Masaların bulunduğu alana yaklaştım ve kağıtların üstünde adımı aramaya başladım.Neredeyse bütün masalara bakmama rağmen adımı bulamadım.Bakmadığım sadece bir masa kalmıştı.Onda da nefret ettiğim sarışın kız,önyargılarını yüzüne vurmaktan çekinmediğim Alexander ve onların birkaç arkadaşı oturuyordu.Ayaklarımı sürüyerek o masaya yaklaştım.Adımın o masada olmaması için her şeyimi verebilirdim.Ama tam tahmin ettiğim gibi,adım o masada yazıyordu.Masalarına yaklaştığımı gören sarışın kız,gözlerini kısarak bana baktı."Burada mı oturacaksın yani ?" diyerek burun kıvırdı.Yanında oturan diğer kız bana bir şans vermeleri gerektiğini söyleyince sarışın kız daha fazla  üstelemedi.Bunun üzerine ben de masaya oturdum.Kızlar,kendi aralarında bir kıyafet defilesinden bahsediyorlardı.Bu işkenceye ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum.Saate bakmak için cebimden telefonu çıkardığım sırada,fermuarımın açık olduğunu fark ettim.Bir an paniğe kapıldım.Fakat sonra,görmüş olsalardı kesinlikle dalga geçeceklerini düşünerek rahatladım.Kendimi rahatlattım ve fermuarımı çektim.Elimdeki telefona baktığımda ders saatine daha çok zaman olduğunu görünce annemi aramaya karar verdim.

     "Benim gitmem gerek."dedim ayağa fırlayarak.

 Masadan acele bir şekilde uzaklaşmaya çalışırken,masa örtüsü de benimle birlikte geldi.Neler olduğunu anlamamıştım.Karton süt kutuları,çatal kaşıklar,tabaklar,meyve suları,kareli örtü hepsi yere saçılmıştı.Ve herkes bana bakıyordu.Başımı eğdim ve hayatımın en dehşet verici manzarasıyla karşılaştım.Ben,okulun ilk gününde,bu kadar kusursuz insanın arasında,masaörtüsü fermuarıma sıkışmış şekilde,yemekhanenin ortasında duruyordum.

Hayat GaripHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin