Penceremin önündeki mindere oturup biraz sohpet etmeye karar verdik birbirimizi tanımak hoş olabilirdi.Rengarenk minderin üzerinde ikimizde bağadaş kurup oturduk.
Kızgınlığı kısa sürmüştü.
Belkide sadece panik olduğu için bana bağırmıştı.
Bir süre sessizce huzura karışmış şehrin yıldızlarını odamdaki küçük pencerden seyrettik iri kahve rengi gözleri karanlığı aydınlatan ay ışığında pırıl pırıl parlıyordu.Onunla yaşadığım sessizlik içimde çığlıklara sebep oluyordu.
O hâlâ şehri seyrediyordu ben ise gözlerimin ucuyla bronz saçlarının duştan sonra kurumamış nemli hâlini.
Başını çevirmeden ufacık bir tebbessümle dudakları aralandı.
-Hikâyen nedir Damla?Neden Fransa?
Ona söylemek istemesemde içimi birilerine dökme ihtiyacı duyuyordum.Bakışlarımı onunkilerden kaçırmaya çabalarken parmaklarımdaki pembe oje'yi izlemeye karar verdim.
-Ben...şey aslında ben evden kaçtım. Kurduğum cümlenin ne kadar doğru ya da ne kadar yanlış olduğunu bilmiyordum.
Dudaklarımı bir birine kenetleyip parmaklarımı izlemeye devam ettim.Beni seyrettiğini hissediyordum, keskin bakışlarını üzerimde gezdiriyordu.
Muhtemelen benim hakkımda kötü düşünmeye başlamıştır bile yani en azından ben böyle düşünüyordum.
Başımı çevirip gözlerimi beni izleyen gözlerine kenetledim.
Ben dudaklarının aralanıp sözcüklerinin dökülmesini beklerken o gözlerini hafifçe kıstı ve bakışlarını kaçırıp başını öne eğidi.
-Peki amacın neydi ? Diye sordu titrek sesiyle.
Fazla beklemeden sorusunu cevaplamaya karar verdim.Dudaklarım heyecanla kımıldarken sözcükler ağzımdan dokuldu.
-Hayallerim ben buraya kadar sürükledi.
Yunanistandan kalkıp yazar olmak için buraya geldim.
Başını tekrar bana çevirip içten gülümsemesiyle beni tekrar etkisi altına aldı gamzeleri sözcüklerine eşlik ederken içimdeki korku erimişti.-Aslında bazen bende bir şeyler karalarım,ufak hikâyeler ve şarkı sözleri gibi fakat benim asıl işim resim.Ressam olmak istiyorum Damla, insanların beni yıllarca anmasını tablolarımın tarihe kazınmasını istiyorum.
Dedi bozuk ama hoş aksanı ile,
o kadar içten söylemişti ki resime duyduğu saygı ve tutkusu gözlerinin sulanmasına neden olmuştu.Aynı zamanda beni mutlu etmişti kendimi hayallerime takıldığım için yanlız ve aptal hissetmemiştim.
-Resimlerini görmek isterim.
Dedim gülümsemesine nazikçe karşılık vererek.
Elimdeki sıcak çikolata ile dolu bardağı kaptı ve pencereye hemen bir kaç cm uzak olan masanın üzerine sertçe bıraktı,elimi tutup beni oturduğum minderden dikkatlice kaldırıp sürüklerken ne olduğunu anlamamıştım.-Gel!gelde sana biraz sanat göstereyim.
-Beni nereye götürmeyi planlıyorsun Ateş?
Henüz bu sabah garip bir şekilde tanıştığım esrarengiz adama güvenmek kulağa çok aptalca ve çocukça geliyordu,özelikle de Paris gibi böyle büyük bir şehirde,
korkmuyordum fakat çok fazla tedirgindim.Beni salona kadar sürüklemesine izin verdim ancak sonra onu durdurdumam gerektiğine karar verip ayaklarımı âdeta yere çiviler gibi onun beni sürüklemesini engelledim.
-Beni nereye götürüyorsun demiştim ama sen ısrarla susuyor ve benim korkmamı sağlıyorsun.Sesim istemsizce yükselmişti.
Karşımda o öylece dururken masumluğunu içimde hissetim,öyle hoş ve öylesine tatlıydı ki içimdeki kelebeklerin karnımı gıdıklamasına sebep oluyordu.
-Tanrım.Damla baltalı katil değilim,bana güvenebilirsin.
Elim hala onun avuçlarındayken hayır demek zor gelmişti.
-Evet ama kadın düşkünü bir sapık olabilirsin.
Dedim sakacı tavrımı kahkahalarımla vurkulayarak.
Onu güdürmüş olmanın verdiği huzur içime karış karış yayıldı.
![](https://img.wattpad.com/cover/75957188-288-k748089.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Damla§ı
RomanceSiyah beyaz ama huzur dolu bir hikâye... Çikolata kaplamalı bir aşkın mutluluğu iliklerinize işleyecek... Sıcak bir kış hikâyesinin yanı sıra,hisslerin ve iki ayrı kalbin uzaktan gelip bir arada birleşmesinin ışığı gözlerinizi alacak... Bu hikâye sa...