Bütün güçlerimiz gitmişti. Bir anda. Ne olduğunu anlamadan. Annem mezarına dönmüş ve Can da benden özür dilemişti. Bulut'a arkadaş olarak bakıyor, iyi anlaşıyorduk artık. Nehir'e alışmıştım. Popüler olmasına rağmen çok kötü değil. Birkaç aşırı davranışı dışında. Babamla daha iyiydik. Her şey çok iyiydi. Damla ablayla Berk amcam evlenmeye karar verdiler. Bir an önce alışverişe çıkmam gerek.
Damla ablayla amcamın nişanı bir hafta sonra. Sabah kalktım ve babaaanemin hazırladığı kahvaltıyı yedim. Cumartesi olduğu için geç kalkmıştım. Tek başıma kahvaltı ediyordum o yüzden.
Telefon cebimde titreşirken ellerimi peçeteye sildim. Hemen telefonu açtım.
"Efendim? "
"Meleğim? "
"Evet Bulut. "
"Bugün seni evden alsam olur mu?"
"Nereye gidiyoruz? "
"Süpriz desem?"
"Ne zaman gelcen?"
"10 dakikaya ordayım. "
"Nasıl hazırlanayım yavrum?"
"Çabuk ol. Hadi kapat bakayım telefonu. Koş hazırlan."
"Olum ya yapma. "
"Hadi hazırlan diyorum."
"Tamam."
Telefonu kapatıp odama son hızla gittim. Babaannem "Koşma! " diye uyarsa da dinlemedim. Altıma lacivert pantolonumu ve üstüme de toz pembe yarım kollu üstünde penguen resmi olan bir tişört. Onun üstüne de kot ceketimi geçirip kot çantamı aldım. Banyoda saçlarımı düzeltirken zil çaldı. Babaannem açtı kapıyı. Duyduğum sesler üzere babaannem Bulut'u içeri davet etti. Azıcık da makyaj yapıp salona gittim.
"Çok yapmışsın makyaj!" dedi öküz.
"Bulut haklı kızım. Yüzünü boyamışın resmen."
"Bana karışmayın! Ben böyle istiyorum."
Sanırım biraz koyu pembe rujum yüzünden böyle söylüyorlardı.
"Rujunu silmeden seni götürmüyorum hiçbir yere." dedi Bulut -öküzün önde gideni-
"Ben de göndermiyorum!" dedi babaannem.
İkisi bir olup üzerime nasıl geliyorlar görüyorsunuz değil mi? Ah anne ah! Sen benim yanımda olurdun ama.. Gittin işte. Ama seni gördüm ya o yeter bana.
Banyoya girip rujumu temizledim ve tekrar salona geçtim.
"Olmuş mu efendim?" dedim.
"Olmuş ." dedi benim öküzüm.
Yanıma geldi ve dışarı çıktık. Ona sert bir şekilde bakıyordum. Anlamış olmalı ki açıklama yapmaya koyuldu.
"Benim yanımdayken süslenmene gerek yok. " dedi yine kendini savunarak.
"Senin yanındayken sadece seninim. Süslensem de. Süslenmesem de. Bırak da gençliğimi yaşayayım."
"O ruj da fazlaydı ama." dedi.
Cevap vermeyip daha çok suratımı astım.
"Hadi ama yapma! Deriiin!"
"Ya tamam özür dilerim. "
"Affettin mi?"
"Cevap verir misin meleğim? "
"Ya Derin bi taksana!" diye sesini fazlasıyla yükseltince dönüp sert bir bakış attım. Ve geriye dönüp yürüdüm.
Kolumdan sıkıca tutunca inledim.
"Yapma Bulut. Bana istediğin zaman bağıramazsın."
"Cevap ver o zaman Derin. Deli etme beni."
"Bulut lütfen. Kızgınım sana. Azıcık bekleseydin kendi kendime affederdim."
"Senden özür dilemek de suç zaten."
Haklıydı. Özür dilemişti. Bulut. Normalde sert olan çocuk.
"Afedersin. " dedim dudaklarımı büzerek.
Sarıldı bana. Başımı öptü. Sonra elimi tutup yürümeye başladı.
Deniz kenarında durduk. Oturup denizi izlemeye başladık. Bana sarılıyordu. Çok güzeldi. Maviliği izlemek. Ve yanımda Bulut olması.
Her şey çok güzeldi.
Kulağıma yaklaştı.
"Seni çok ama çok seviyorum yavrum. " dedi.
Kıkırdamaya başladım.
"Bende seni çok çok çok seviyorum öküz" dedim.
İleride el ele yürüyen Can ile Nehir'i gördüm. Sevinçle ayağa kalktım. Can'a sarıldım.
"Özledim seni abicim." dedim.
"Bende seni özledim abisi." dedi.
Nehir'i de öpüp kafeye doğru yöneldim.
Hemen bir masa bulup oturduk. 4 tane kahve söyleyip beklemeye başladık.
"Derin ben her şey için çok özür dilerim. Anla beni lütfen. "
"Anlıyorum Can. Affedildin zaten. Bir daha yapmazsın biliyorum. "
Gülümsedi. Telefonumun çalmasıyla irkildim.
"Alo?"
"Babacım Bulut'la eve gelin. Akşam yemeğine gelsin bize."
"Biz kafedeyiz. 3 gibi geliriz babacım."
Kahvelerimizi içip sohbet ettik. Sonra izin isteyip kalktık Bulut'la.
Babam bizi evde bekliyordu. Ama böyle işler Bulut'a göre değildi. Stres oldu. Yürürken stresliydi. Anlıyordum.
"Sakin ol öküzüm. " dedim gülerek.
"Böyle işler bana göre değil ya." dedi.
"Sadece babamla yemek yiyeceksin. O kadar. " dedim.
Zili çalıp beklemeye başladık.
Babam en sevecen yüzüyle açtı. Bizi içeri aldı. Biz Bulut'la odama geçtik. Sofra hazır olana kadar odamda durmayı tercih ettik.
Müzik dinledik ve ona sarılarak sanırım azıcık uyudum. Azıcık ama. Azıcık.
Odamdan çıkmış masaya ilerliyorduk. Babaannem Bulut'a sesleniyordu.
"Bak ben bu çocuğu çok seviyom. Kızım üzmeyesin ha bu çocuğu. "
"Aman babaannem!" dedim.
Yemek masasına oturduk. Babam soru sormazdı herhalde. Bulut kasılırsa kötü olurdu.
"Annen baban ne iş yapıyor oğlum? " diye sordu babam.
"Annem iç babam dış mimar efendim."
"Efendim demene gerek yok Bulut. Enes abi desen yeterli."
Bir kahkaha attım. Babam bana doğru döndü.
"Enes amca daha uygun olur sanki." dedim.
"Iyi. Senin dediğin gibi olsun. " dedi babam alayla.
Bir daha da konuşmadık. Çünkü ben kaş göz işareti yaparak babamı durdurdum.
Yemekten sonra Bulut izin isteyip gitti. Ben de odama geçip uykuma daldım. Yarın konuşurduk bu konu hakkında.
Olağan üstü olaylari fazla abartmiştım. Böyle daha güzel ve yazması daha zevkli. Okuyan herkesi çok seviyorummm. :):):)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin (Mavi'nin 2.kitabı)
RomantikYaşadığın, gördüğün kadar değildir hayat. Senin yaşadığın o kadardır sadece. Hayat aslında daha fazladır. Çok daha fazla. Sen bilemezsin bunu. Birini kaybetmeden anlamazsın acı ne demek. Tadamazsın acıyı yakınını kaybetmeden. Acıyı yaşama sırası sen...