D-8

284 12 11
                                    

Damla ablama işleri konusunda yardım ediyordum. Kıyafetimi de almıştım zaten.

Kolsuz siyah bir elbise. Belinden itibaren tüllerle kabarıyor. Üzerinde minik minik taşlar var. Ayakkabılarım ise mavi. Annemi hatırlatıyorlar bana. Annem kadar güzel ve ışıl ışıllar.

Annemin bu düğünü görmesini çok isterdim. Yanımızda olmasını. Ama olmuyor. Her şey istediğimiz gibi olmuyor.

Bulut benimle uygun olarak mavi papyon takacaktı. Öyle anlaşmıştık. En uygun çift biz olacaktık.

Sabah erkenden herkes evin içinde koşuşturmaya başladı. Herkesi telaş kaplamıştı. Ben ise sessizce kalktım ve her şeyden habersiz aşağı indim. Aşağı indiğimde benim tahmin ettiğimden çok farklı olduğunu öğrendim.

"Babaannem benim! Niye telaş yapıyorsun ki bu kadar? Alt tarafı düğün. " dediysem de kimse duymadı beni.

Kahvaltı hazır değildi. Ki babaannem geç yapamazdı kahvaltıyı. Banyoya girip güzelce elimi yüzümü yıkadım. Çıktığımda gözüm Can'a çarptı. Koşturarak yanına gittim.

"Can? Düğün için bu kadar telaş fazla değil mi sence de?" diye sordum.

"Düğün için mi? Ben Damla abla kayboldu sanıyordum. "

"Damla abla mı? " diye bir bağırıştan sonra nihayet herkes bana baktı.

"Size sabahtan beri soruyorum. Niye kimse beni takmıyor ki?" diye bağırmaya devam ettim.

Kapıdan hızlıca çıkıp sokağa indim. Bomboş sokakta sadece bir kedi ve ben vardım. Benden her şey saklanıyordu bu evde. Ama şu an önemli olan bu değildi. Damla abla nereye gitmişti? Niye gitmişti?

Damla ablayla her zaman gittiğimiz parka gidip banka oturdum. Çocukları izledim. Önüme top gelince birden irkilip topu elime aldım. Küçük tatlı bir kız bana doğru koşuyordu. Yanıma geldi.

"Topu alabilir miyim?" dedi minik sesi.

"Seni bir kere öpebilir miyim?" diye sordum sesini taklit ederek.

Yanağını uzatmasıyla bir öpücük kondurdum. Küçücük ellerini boynuma sardı. Saçlarımı kokladı.

"Aynı annem gibi kokuyorsun." dedi yine minik ses.

"Annenle tanışmak isterim." dedim gülerek.

"Annem iş gezisinde ve çok çok oldu gelmiyor. Babama soruyorum. O da bişe söylemiyoo!" diye yakınırken ne olduğunu anlamıştım.

Küçük bir çocuk annesinin öldüğünü bilmiyor ve masumluğunu koruyordu. Ama annesini görmüştü o. Ben çok az görebilmiştim. O da öldükten sonra.

"Üzülme minik. Annen gelir geziden. İşi uzamıştır." diye bir de ben yalan söyledim.

"Ben annemi hiç göremedim. " dedim sonra kafamı eğerek.

"Üzülme abla!" dedi yine minik ve tatlı sesi.

Oyuna bekleyen çocuklar bağırışmaya başladılar.

"Masal hadi ama seni bekliyoruz. "

Minik bana döndü.

"Yine gel abla." dedikten sonra elimden topu alıp uzaklaştı.

Köşede duran birini fark edip oraya yaklaştım. Damla abla oradaydı. Yanına gidip sarıldım ona.

"Çok merak ettik. Sorun ne?"

"Korkuyorum."

"Evlenmekten mi?"

"Evet. "

"Ama Damla abla bak bunlar kadar güzel çocuklarınız olacak. onlara bakacaksın. Masal gibi kızın olacak belkide."

Derin (Mavi'nin 2.kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin