D-11

224 4 2
                                    

Odamdayken bugün yaşadıklarım gözümün önünden birer birer geçti. Can'a çok öfkeliydim. Ama Bulut'un değiştiğini ummuştum. Artık kavga etmez diye o kadar çok inandırmıştım ki kendimi. Yumruk atınca kendimden geçip onu istememiştim. Bulut benim her şeyimdi. Herkes tatildeyken, o yanımdaydı. Babaannem ve benim biricik Prens'im. Evet, o benim prensimdi. Bunu anlamam zor olmuştu. Ama artık Can'a güvenmiyordum. Ben bir anda niye onu ittirdiğimi kendi kendime sorgulayınca bunalıyordum. O yüzden bir süre yanlız kalmak istedim diye düşünüyordum. Ve işte yalnızdım. Hiç olmadığım kadar. Küçükken Can'la birlikte oyunlar oynardık bu odada. O hep baba olurdu. Ben de anne olurdum. Sonra bizim bebeğimiz vardı. O oyuncak bebeğim hala dolabımın üzerinde duruyor.

Beni koruyan hep oydu. Beni severdi. Ve bazen benim bu küçücük odam bir Şato olurdu. Ben Prenses, o Prens. Bu oyunu hep oynamazdık. Çünkü sıkılırız diye korkardık. O yüzden haftada 2 kere kendimize göre belirler, o zamanlar oynardık. Ben pembe kabarık elbisemi giyerdim. O da takım elbisesini. Müzik açar dans ederdik. Topuklu ayakkabı giyersem beni kucağında taşırdı. Dans ederken düşmemem için yükü üzerine alırdı. Ve oyun bittiğinde beni yatağıma taşır, sabah kalktığımda yanımda olurdu.

Ne çabuk değişti her şey. Can ne kadar çok değişti. Benim hayalimdi onunla evlenmek. Veya ben mi değiştim? Ben mi Can'ı terk ettim? O yüzden mi böyle? Hayallerimizi yıktım diye böyle belki de. Ama böyle yapması gerekir miydi? Benim kalbimde her zaman yeri olacaktı. Bu anıları hiç unutmayacağım. Onlar beni büyüten şeyler. Yalnız olmamı engelleyen şeyler.

Şimdi ise yalnızım. Yapayalnız. Bulut'u aşağıda bıraktım. Ve kendimi yalnızlığa attım.

Ve en çok merak ettiğim şeyi yapmaya karar verdim. Üzerime pembe kabarık elbise geçirdim. Bulut zaten takım elbiseliydi. Ona mesaj atarak yanıma gelmesini söyledim.

Can'la dans ettiğimiz şarkıyı açtım. Bulut içeri girdiğinde hemen dans etmeye başladık. Onun kollarındayken beni taşımasa bile, ki artık topuklu ayakkabı giyebiliyorum, daha huzurluydum.

Ve bunu hissettiğim an Can'ı tamamen unutuverdim. Benim tek aşkım olan "Prens Bulut" bana yeterdi. Kokusunu içime iyice çektim.

"Bulut ben seni sevmiyorum. Ben sana aşığım. "

"Bende Derin'im bende."

Biraz dans ettikten sonra aşağı indi. Bende üzerimi değiştirdim. Daha saat 12 olduğu için beni yatağa yatırması olası değildi. Mutlu mutlu yatağımda otururken içeri babaannem girdi.

"Nasılsın kızım? "

"Çok iyiyim babaannecim. "

"Öğlen yemeğini dışarda yemenizi istiyorum. Bulut ile senin. "

"Sen de gelirsin babannecim. "

"Yok yavrum. Siz ikiniz gidin güzel güzel eğlenin. "

"Ama babaanne..."

"İtiraz istemiyorum. "

Odamdan çıktığında öğlen için kıyafet seçmeye başladım. Mavi gömleğim annemden kalmıştı. Bir anda ağlamaya başladım. Annem olsaydı yanımda izin vermezdi. Can'ın bunları yapmasına. Beni doğururken ölmesini ister miydim hiç? Bu hayatı bana verebilmek için öldü. Güçlü olmalısın Derin. Çünkü sen Mavi'nin kızısın. Bütün zorlukları aşan Mavi'nin.

Mavi gömleğimle kot şortumu yatağımın üzerine bırakıp aşağı indim.

Bulut'a sıkıca sarıldıktan sonra koltuğa oturdum. Bulut ayağa kalktı.

"Bende öğlen için hazırlanayım. Takım elbiseyle gidecek değilim ya. Almaya gelirim seni."

"Bekliyorum. " dedikten sonra yukarı çıktım.

Üzerimi güzelce giyinip makyajımı yaptım. Parfüm de sıktıktan sonra aşağı indim. Babaannem beni ıslıkla karşıladı. Ben de iyice havalara girip dans etmeye başladım. O sırada zil çaldı.

Yine dans ederek açtım kapıyı.

"Sana olan iltifatlarımı yemeğe saklanıyorum." dedi ve evden çıktık.

Çok şık bir mekana gittik. Her taraf mavinin tonuyla doluydu. Garson siparişlerimizi alınca bana döndü.

"Dünya'daki en güzel kızsın Derin. Sana aşığım ben. Herşeyimsin. Meleğim benim."

"Prens'im." Diyerek Bulut'un güzel yüzünü güldürdüm.

Bana bakan gözlerindeki ışıltıyı görmemek mümkün değildi. Ben de aynı şekilde ona bakıyordum.

O sırada biri bize doğru yaklaştı. Bulut hemen ayağa kalktı. Bense kim geldiğine baktığım anda içimi korku kapladı.

"Derin lütfen, Bulut'un önünde son bir kez dinle beni. Dün sarhoştum. Ne kadar ozur dilesem az biliyorum. Ama biraz konuşalım lütfen. "

Can'ı tanıyordum. Ve şu an pişmandı. Hiç olmadığı kadar. Kafamı yavaşça sallayıp:

"Dinliyorum." Dedim.

"Ben sana küçüklükten beri aşığım. Senin beni nasıl gördüğünü biliyordum. Ama belki sen de aşık olursun dedim. Ve sen bana tam bağlanırken Bulut çıktı ortaya. Dünyam yıkıldı. Sen benden başka kimseye güvenmezdin. Bir yere gidecek olsan hemen beni çağırırdın. Ve Bulut'a güvenmen bana garip geldi. Onu sevmiyorsun diye düşündüm. Yanılmışım. Ama sen benim hep prensesimdin. Hep öyle kalacaksın. Ben seninle olan hiçbir anımı unutmadım. Unutmayacağım. Sen bana verilmiş olan güzelliktin. Ama ben seni kaybettim. Ben senin hayatında hep bir yer kaplayacaktım. Kendi kendime mahvettim. Senin için en özel olmak istedim. Hep benim ol istedim. Seni paylaşmak istemedim. Herşeysin sen. Benim hayatımsın. Dünkü olay için tekrar ozur dilerim. Sana kıyamayan ben nasıl yaptım bilmiyorum. Ben artık gitmeyelim. Kendine çok iyi bak prenses. Kimse üzmesin seni. Benim olmayan prenses."

Gözümden yaşlar akarken son kez Can'ı izledim. Evet. Ben ona haksızlık yapmıştım. Onu severken Bulut'la çıkmıştım. Ama artık bi anlami yoktu.

"Seni seviyorum Prens" diye mırıldansam da o duymadı. Ben bile zorla duymuştum.

Derin (Mavi'nin 2.kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin