CHAPTER 3

6.2K 414 904
                                    

"Louis!"

Annesinin seslenmesini umursamadan çantasını yere atıp direk tuvalete koştu ve tuvalet kağıdından bir avuç dolusu koparıp burnuna tutmaya başladı.Jay telaşla içeri girip neler olduğunu anlamaya çalıştığında peçeteye damlayan kırmızı sıvıyı görmesiyle gözlerini büyüttü."Tanrı aşkına Louis,yine mi kavga ettin!?"

Yeri inletecek kadar yüksek sesli ayak sesleri koridoru doldurduğunda Jay ve Louis bakışlarını kapıya çevirdiler,Harry'nin göğsü koşmanın verdiği etkiyle inip kalkıyor,burnundan hızla soluk alıp veriyordu,yüz ifadesinden anlaşıldığı üzere çok korkmuş ve telaşlanmıştı.

"Harry sen ne olduğunu biliyor musun?"

"L-Louis'in bir suçu yok,o çocuk okuldaki herkese sataşıyor!"Harry lafını bitirir bitirmez Louis'e yaklaştı ve ona izin alır gibi baktıktan sonra peçeteyi burnundan çekip kafasını yukarı kaldırmasını işaret etti.Louis neredeyse her gün okuldan eve üstü başı hırpalanmış bir şekilde dönüyordu ve bu hem Jay'in hem de Harry'nin canını çok sıkıyordu.Louis'e her bir yumruk darbesi indirildiğinde sanki Harry'nin kalbinden bir parça sökülüyor gibiydi.

Jay Harry'i kenara çekip Louis'in elindeki peçeteyi alarak çöp kutusuna attı ve artık kan gelmediğine emin olduktan sonra suyu açarak Louis'in elini ve yüzünü uzunca yıkadı.Jay havluya uzandığında Louis çoktan tişörtünün eteğini kaldırıp yüzünü silmiş,ellerini de pantolonuna silmişti.

"Ah tabi ya nasıl unuturum benim oğlum havlu kullanmaz!"

Jay söylenerek tuvaletten çıkarken Louis annesinin sinirli hali karşısında hafif sırıtmış ve Harry'e dönmüştü."Senin evime kadar gelmene gerek yoktu"Harry yutkunup kızardığını Louis'in görmemesi için yerdeki havluyu kaldırıp çamaşır makinesinin üzerine bıraktı.

"Saçmalama Louis tabiki de geleceğim,sana çok değer veriyorum"Louis bunun farkındaydı,bunun farkında olması için Harry'nin sesli bir şekilde dile getirmesine bile gerek yoktu,sözleriyle,davranışlarıyla,ona yaklaşımıyla olsun Harry Louis'e her şeyden ve herkesten çok değer verdiğini belli ediyordu.Louis elini onun omzuna atıp koridora doğru yürümeye başladı.

"Sana sahip olduğum için gerçekten çok şanslıyım dostum"

Dostum....

Harry burukça gülümseyip başını önemi yok dercesine salladı ve oda elini Louis'in beline attıktan sonra yürümeye devam ettiler.Mutfağa ulaştıklarında ikisi de zıplayıp yüksek taburelere oturup Jay'in önlerine gevreği koymasını izlediler."Anne...."

"Sus Louis!"

Louis süte bulanmış kaşığı oflayarak kasenin içine fırlattı ve tabureden inip hızlı adımlarla mutfaktan çıktı."Buraya gel Louis,hemen!"Jay alnını ovup kendini tezgaha yasladı ve sakinleşmek için gözlerini yumdu.Louis gerçekten baş edilmesi çok zor bir çocuktu,burnunun dikine giden,laf dinlemeyen,kendi bildiğini okuyan ve genelde insanların ne düşündüğünü pek umursamayan biriydi.

Harry tebessüm edip Jay'e sarıldı."Şey ben onunla konuşurum merak etme,sanırım hala siniri geçmemiş"Jay Harry'nin saçlarını okşayıp yanaklarını sıktı."Gerçekten ona nasıl katlanıyorsun anlamıyorum Harold,oğlum gerçekten bazen bir kaçık gibi davranıyor ve açıkçası ikinizde çok zıtsınız,etrafındaki herkesi asabi hareketleriyle uzaklaştırıyor umarım seni de bıktırmaz"

Harry hemen kafasını sağa sola salladı."Ben ondan asla uzaklaşmam!"Jay Harry'nin yakalarını düzeltirken sessizce teşekkür etti.Yukarıdan bir kapının sertçe kapanma sesi geldiğinde Harry hızlıca mutfaktan çıktı ve merdivenlerden düşme tehlikesi yaşamasına rağmen hemen toparlayıp Louis'in odasına koşmaya devam etti.Kapıyı açıp içeri girdiğinde Louis kendini yere atmış elleriyle yüzünü kapatmıştı.

Harry'nin kalbi sıkıştı.

Louis'in önünde dizlerinin üstüne oturup ellerini saçlarına götürmeden önce insanı rahatlatan o kokuyu,ferahlığı en içine kadar çekti.Hissetti,Louis'in kokusunu,Louis'e yakın olmayı en çokta Louis olmayı hissetti.O şuan da Harry değildi,Louis'in benliğine karışmış yeşil gözlü bir çocuktu.Louis başını hafifçe kaldırdığında Harry'le burun buruna geldiler.Öfke yoktu bu sefer,saf bir üzgünlük kaplamıştı her bir yanını.

"Annemi sinirlendirdiğim için üzgünüm"

Harry kıpırdayan dudakları takip etti bir saniye bile gözlerini ayırmadan,şekilli buruna sonra da en anlamlı mavi gözlere çıkardı bakışlarını.Babası bazen annesini onun gözlerinin önünde öpüp sarmalıyordu,ona güzel aşk sözcükleri fısıldıyordu,işte Harry'de bunların hepsini Louis'e yapmak istiyordu.Babasıyla annesinin yerine hep ikisini koyup uzunca hayal ediyordu.

Biz olsaydık....

"Keşke fark etsen Louis sana nasıl baktığımı,sana ne şekilde değer verdiğimi,bana dostum dediğinde kalbimin nasıl parçalara ayrıldığını,keşke sende hissetsen benim gibi,okul çıkışında bir kavgaya karışmak yerine benimle yürüyüş yolunu keyfini çıkara çıkara yürüsen.En önemlisi de keşke beni sevsen Louis"

On dört yıllık hayatı boyunca kimse için böyle derin düşüncelere dalmamıştı Harry,akşamları evde hep yatağının altında sakladığı albümü çıkarıp Louis'le olan fotoğraflarına bakıp Louis'in yüzüne fotoğraf ıslanana kadar öpücükler konduruyordu.Gerçekte dokunamadığı yüzünü okşayıp defalarca onu sevdiğini farklı şekillerde anlatıyordu.

Oysaki Louis albümün nerede olduğunu bile bilmiyordu.

Harry daha fazla dayanamayacağını anladı,Louis meraklı bakışlarla onu süzerken aralarından bir toz parçasının bile geçmesine izin vermeyecek şekilde yaklaştı ona,nefesleri birbirlerine karıştı,bakışları buluştu.Harry şuan çok mutluydu.Ona bu kadar yakın olmak,nefesini kalbine hapsedebilmek inanılmaz bir duyguydu.

Tanrı şahit ki o Louis Tomlinson'a sırılsıklam aşık olmuştu.

Louis her ne kadar bir şey söylemek istese de ağzını hiç açmadı,çünkü oda biliyordu aslında Harry'nin bunu ne kadar istediğini ama hep inkar etmişti,Harry'nin ona olan duygularını fark ettiğinde yine de kendinden taviz vermemişti.Bu seferlik Harry'nin onu yönlendirmesine izin verdi,teslim etti kendisini ona.

Dudakları birleştiğinde Harry'nin gözünden sevinç çığlığı atan bir göz yaşı süzülmüştü.

Years (Larry Stylinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin