👁‍🗨5. BÖLÜM👁‍🗨

94 13 1
                                    

‼️ Öncelikle söylemek isterim ki kitabın ismini değiştirdim. Bu daha uygun oldu. ☺️😊

Arkadaşlar okuma sayım az fakat kitabımıza ve hayal dünyamıza güveniyoruz. Bu yıl olmasa da başka bir yıl bu kitabın watty olacağına eminiz. Bunu böbürlenmek kandini beğenmişlik olarak algılamayın, bu sadece kitabımıza güvendiğimizi gösteriyor.
Yine çok konuştum. Her neyse size İYİ OKUMALAR☺️😊




Günler hızla geçiyor yaz tatili de o hızla yaklaşıyordu. Benim günlerim de yine aynı ve sessiz geçiyordu. Evet biliyorum böyle bir cümleyi her kurduğumda bir olay yaşanıyor. Ama bu sefer cidden hiçbir şey olmuyor. Okul, ev, yemek, yatak. Genellikle bunlar oluyor. Tabi bu rutin de bir zamana kadar. Sonunda neşe kraliçesi Nadia -ona bu ismi ben taktım- sayesinde yine hayat rutinim bozuldu. Aslında bazen iyi geliyor diyebilirim. Bazen farklı şeylerin olması iyi bir şey sanırım...tamam rol yapmak yok. Benim için bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Bazen özel güçlerimin olmasını istiyorum. Mesela görünmez olabilmek ya da düşünme ile bir şeyleri hareket ettirme... gibi şeyler. Tabi bunlara sahip değilim. Bazen acaba cidden vampirler, kurt adamlar, elfler, cinler veya periler varmıdır diye düşünüyorum. Var iseler beni bulsunlar. Yoksalar yoklar. Belki bir gün ilerde bir zamanda ben keşfederim ya da kendim DANEYler yaparak onları bulurum. Neden olmasın... Deney demişken! Tahmin ettiğiniz üzere günlük rutinim bir deney yüzünden bozuldu.
Sabah yine rutin işlerin ardından okula gitmek için yola çıktım. İlk ders Kimyaydı ve öğretmenimiz tam bir deney manyağı. -Deney yapmadan duramıyor bu yüzden ona bu ismi verdik- Tabi ders başlayınca da yine deney yapmaya başladık. Birazdan bay DOLLET
-kimya öğretmeni- yaptığı deneyi yarıda bırakıp -ki bu imkansız ötesi bir şey- sınıftan ayrıldı. Herkes şaşkın gözlerle birbirine bakıyordu. Ardından bay DOLLET tekrar sınıfa girdi. Bu sefer elinde bir sürü kağıt vardı. Sınıftan ikili guruplar olmalarını ve bir deney konusu seçmelerini istedi. Hayır tabiki de bu sefer Cayle ile eşleşmedik. O yanındaki arkadaşı ile eşleşti. Ben ise bu sefer Nadia ile eşleştim. Hayatımın hatasını yaptığım kesin. Evet deney için herkes laboratuvarda masasını ayarladı. Bay DOLLET aralarda dolaşıyor ve neler yaptığımıza batıyordu. Biz de deney tüplerini hazırlamıştık ki sülfürik asitimizin kalmadığnı fark ettim. Yan masadan istemek için gittim. Keşke gitmeseydim. Bay DOLLET o arada bizim masaya geldi. Ben de asidi alıp masaya gittim. Bizim neşe kraliçesi yine ben yokken bilmişlik yapıp birkaç sıvıyı -o kadar çok sıvı karıştırmış ki karışımın renginden çözemedim diyebilirim- karıştırıp bir karışım yapmış. Evet birçok patlayabilir sıvı koymuş. Tabi ben bunları fark ettiğimde o, karışımı patlatacak o sıvıyı tüpe boşaltıyordu. Elinden alma ihtimalim sıfırdı fakat refleks işte elimi attım bir kere o olaya. Yetişemedim nihayetinde ama en azından Nadia'nın yüzüne sıçrayacak olan yakıcı sıvı elime bulaşmış oldu. Tamam biliyorum benim elime sıçraması iyi bir şey değil ama yüzüne o kadar değer veren Nadia'nın yüzü geri dönüşü olmayan bir çirkinliğe kavuşmadı. Bu onun için iyi bir şey. Tabi beni hastaneye kaldırdılar. Tamam hissetmedim acısını ama kötü bir yara olduğu bariz belliydi. Sadete gelecek olursak; elimde bir sargı bezi, yanımda bana on milyonuncu teşekkürünü eden ve acıyor mu sorusuna hayır cevabı alan bir Nadia ile günümü geçirmiş oldum. Sanırım elimin iyileşmesi uzun sürecekmiş. Neyse ne sonuç olarak bir süre elimde sargı bezi ile dolaşacağım kesin. Bu da demek oluyor ki bir süre sağ elimi kullanamayacağım. Yani sol elimle yazma zamanı. O sorun değil de annem elimi görünce çok kötü oldu ve neden ona haber vermediğimizi elimin çok kötü göründüğünü falan söyledi. Sanırım üzüldü benim için. Sanırım o, beni çok seviyor. Bu...güzel bir şey... Şanslıyım sanırım! Fakat anne ve babam beni ne kadar severlerse sevsinler ben onlara karşı bir sevgi ya da herhangi bir duygu besleyemiyorum. Bunun nedeni evlatlık olmam değil...yani bunun ne alakası var ki! Fakat bazen acaba beni bırakan kişiler de mi benim gibi duygusuzdu diye düşünmüyor değilim. Galiba...şey bu...onlar için iyi bir şey olsa gerek...sonuçta hissetselerdi bebeklerini...bırakıp gitmek...zor olurdu onlar için... yani öyle olurdu herhalde. Acaba niçin bıraktılar beni?

•••«Sanırım biraz özledin onları!»
^Merhaba mor ruh! Hoşgeldin rüyama...yine.^
«Bu aralar çok duygusal gördüm seni hatta...»
^Ben de seni ciddi biri sanıyordum. Ama yanılmışım. Sen de yanılmışsın demek ki. Sanırım rüya gören ben değil sensin. Şu haline bir bak^
«Ahhh! Küçüğüm sen henüz çok küçüksün ve neyin neden olacağını gözünü kırpmanın bile neler değiştirdiğini bilmiyorsun. Merak etme sonunda öğreneceksin...diğerleri gibi.»
^Dur bir saniye! Diğerleri mi dedin?^
«Sana benzeyenler ya da senin benzediklerin.»
^Bu...çok saçma bir cümle oldu. Hem ben ne zaman uyudum? Uyuduğumu neden hatırlamıyorum?^
«Uyumadın...Aurora...sadece henüz uyanmadın. Ama artık uyanma vakti geldi.»
^Biliyor musun espirilerden anlamam fakat sanırım bu söylediklerini Nadia duysa gülerdi...hem de büyük bir kahkahayla.^
«Sanırım senin de gülme vaktin geldi.»
^Ağığhhh! Cidden ne dediğini anlamıyorum ve acaba deliriyor muyum diye düşünmüyor değilim.^
«Delirmek bir erdemdir bilenlere.»
^Sanırım artık gitme zamanın geldi.^
«Öyle.»
^O zaman görüşürüz.^
«Belki de her zaman görüşüyoruz.»
^Bak bu iş cidden çığrından çıktı. Kimsen sen! Adın ne!^
«Aslında şimdiye kadar anlamaman çok garip.»
—Ardından hiç kalkmayan o kafasını hafifçe kaldırdı. Pelerininin kafasına taktığı kısmı yüzünü karaltıyordu fakat gözleri bir ay gibi parladı! Onun gözü MORdu.—
^Ama sen...^
«Henüz öğreneceğin çok şey var. Masum sandığın her şey kötü çıkacak ve sonunda kötünün sen olduğunu anlayacaksın.»
^Bu aptalca bir varsayım. Ne yani geleceği mi görüyorsun? Kahin veya büyücü müsün?^
«Belki de. Ama şunu unutma ben...SENİM!»

Gözlerim aralandığında yatağımda olmadığımı fark ettim. Yatağımı boşver yatabileceğim herhangi bir yerde de değildim. Nadia'nın koluna girmiş Nadia'nın anlattıklarını dinliyordum. İşte bu çok garipti. Mor ruh hiçbir zaman ben uyanıkken gelmemişti ki. Ben bunları düşünürken Nadia sevgilisinden nasıl ayrıldığını, onun nasıl bir pislik olduğunu, onu sevmekle hata ettiğini anlatıyordu. Evet markete gitmek için çok ısrar etmişti ve ben de sakıncasının olmadığını onunla gelebileceğimi söylemişdim. Sanırım market bir bahaneydi. Az sonra iki bina arasında karanlıkta kalan bir boşluğun yanından geçtik. Sanki oradan bir şey beni çağırmıştı. Ama Nadia beni çekiştirince bu düşünceden sıyrıldım. Biraz sonra Nadia başka bir çocuktan bahsetmeye başladı. "Görmelisin o kadar tatlı ki sanki kusursuzca tasarlanmış bir varlık gibi. Sanırım Tanrı böylelerini yaratırken bizi unutuyor." dedi. Onun sözünün bitmesini fırsat bilip önüne geçtim. Bana şaşkınlık içinde baktı. "Sana bir şeyler anlatmam gerekiyor. Ama çok önemli. Bu..."henüz sözlerimi bitirmeme izin vermeden beni çekiştirip az önce yanından geçtiğimiz kuytu yere götürdü. "Sanırım birilerinin ilk defa bir sırrı var." diyip anlatmamı işaret etti. "Tamam! Bu çok zor bir şey benim için. Ben bunu anlatınca bana deliymişim gibi davranabilirsin." Beni hiç ağzını açmadan dinliyordu. "Sanırım bir şeyler oluyor. Ben çok...garip davranıyorum ve bu bir şeylere neden olacak. Ne olacağını bilmiyorum ama iyi bir şey olmadığını sanıyorum. Sen...bana...yardım etmelisin. Bunu henüz hiçkimseye anlatmadım. Sanırım anlatamam da. Ama...şu an sana anlatmış oldum." sözlerimi hızlı bir şekilde dile getirdim. Hala hiç kıpırdamıyordu. "Aslında bir şeylerin olduğunu ban de fark ettim." biraz sessiz durup asla yapmayacağı bir şey yapıp yere oturdu. Sırtını duvara yaslayıp kafasını geriye itti. "Bak ilk başından beri anlamıştım. Yani senin çok farklı biri olduğun çok açıktı. Sen farklıydın.—kafasını kaldırıp gözlerime baktı— sanırım seni bunun için çok sevdim. Yani hiçkimse gibi değildin. Ve şunu söylemeliyim ki bu farklılığın nelere neden olursa olsun ben hep senin yanındayım." ayağa kalkıp üzerindeki tozları silkeledi. "Sanırım şu an garip hissediyorum. Ve hadi ama senin de canın dondurma çekti biliyorum saklama." kolunu omzuma dolayıp gülümsedi. "Sanırım geleceği göremeyiz bu yüzden hadi o kötü anı en iyi şekilde karşılaşalım."diyip yanağıma bir öpücük kondurdu. Sanırım o haklı. Evet artık benim de gülme vaktim geldi. Haklısın mor ruh fakat ben senin söylediklerinin hiçbirini yapmayacağım ve bu kötü şey ne ise umursamayacağım. Sanırım artık hayatın nasıl yaşanacağını anladım. Tek arkadaşım sayesinde!

Arkadaşlar karmaşık bulabilirsiniz ama emin olun ilerisi çok heyecanlı olacak.😄 Gelecek bölümde görüşürüz
—) 👁‍🗨✌🏻

✧DENEY༄  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin