👁‍🗨11. BÖLÜM👁‍🗨

59 9 0
                                    

Arkadaşlar umarım beğenirsiniz. Anlatımımı daha güzel yapmaya çalışıyorum. 👣 İYİ OKUMALAR

Eve geldik. Şu an on kişiyi doyuracak kadar fazla yemek olan bir masada beni hiç sevmeyen -sevmesini isteyen de yok zaten- biri ile yemek yiyorum. Bana tatlı tatlı bakıyor. Fakat bu tatlı bakışlarını çocukluktan beri gördüm. Annemlerin yanında iken böyle uslu çocuk olur. Yalnız kaldığımızda ise adeta bir şeytana dönüşürdü. Fakat yıllardır görüşmüyoruz ve bu yıl gelmesi için hiçbir neden yok. Burada olmasının nedenini öğreneceğim. "Yemekler çok güzel yengeciğim.  Bunlar için çok teşekkür ederim." Annem bu 'tatlı' kişiyle büyük bir sevecenlikle konuşuyor. "Afiyet olsun canım. Aurora ve senin için özel yaptırdım. Hizmetçimiz çok yetenekli de...bu arada bana yalnızca Nancy diyebilirsin." Ben ise yemeğimle oynamaya devam ediyorum. "Aurora yoksa yemeği beğenmedin mi kızım? Eğer beğenmediysen başka bir şeyler hazırlatabilirim bir tanem." Annem yine beni düşünüyor. "Hayır. Hiç gerek yok. Zaten doydum. Size afiyet olsun. Ben...biraz yorgunum da uyuyacağım." Biraz durup gözümü kuzenime ,Laura'ya, bakıp devam ettim. "İyi geceler." Hızlı adımlarla odama çıktım. Laura'nın odası, odamın tam yanındaki odaydı. Neden şaşırmadım acaba! Odama geçmeden önce sadece bir dakikalığına onun odasına girip ışığı açıyorum. Bu oda 3. misafir odası. Fakat her şey çok farklı görünüyor. Şeker pembesi bir yatak örtüsü ve tülü. Açık sarı, üzerinde büyük pembe puanlarıyla oval bir halı...bilgisayar masasında iki tane roman var. Sefiller ve Ölü Canlar. Laura'nın kitap okuduğunu bilmezdim. Masaya gidiyorum. Sandalyenin üzerine 'pembe' bir sırt çantası koyulmuş. Tanrım, bu kızın pembe ile derdi ne! Odadan çıkmak için arkamı dönüyorum ki bir bildirim sesi geliyor. Tekrar baktığımda bilgisayarının açık olduğunu görüyorum. Ekranı kaldırıyorum. "Laura hayatım açıklayabilirim gerçekten...sen çok yanlış anladın. Ben o kızı tanımıyorum bile." Mesajı henüz okumuştum ki kapı kapanıyor. "Aura, sen küçükken çok uslu bir kızdın. Ne zaman başkasının eşyalarını karıştırmaya başladın?" Arkamı dönüyorum. Sırıtıyor. "Şaka yaptım Aura! Tabiki de bakabilirsin. Zaten özel bir şey yok." Yatağa zıplayarak oturuyor. Sonra yavaşça uzanıyor. Kollarını başının altına alıyor. "Eee! Nasılsın bakalım. Uzun zamandır görüşmüyoruz. Özledim seni." Sandalyeyi kendime çekiyorum ve ters bir şekilde oturuyorum. Kafamı, sandalyenin arkasına koyduğum kollarımın üzerine koyuyorum. "Hiç. Aynı bıraktığın gibiyim. Hala sınırlı arkadaşım var. Hala derslerim iyi. Hala romanlar ve filmler en çok ilgilendiğim şey. Anlayacağın hiçbir değişim yok. Sen?" Kalkıyor. Bacaklarını altına büküp yatağa oturuyor. Ayıcığını -küçükken benden zorla aldığı ayıcığı- kucağına alıyor. "Ben de aynı. Sadece büyüdüm. Tabi ki bir de annemlerin ayrılması var...doğru, senin haberin yok. Aslında kimsenin yok." Kafasını kaldırmıyor. "Laura? Ben...üzgünüm." Bu sefer kafasını kaldırıyor. Kahkahalarla gülüyor. "Sen mi? Sen ve üzülmek. Komik olma kuzen. Ben senin küçüklük arkadaşın sayılırım. Sende o şeylerden yok...üzülme, mutlu olma ya da kızma." Hiçbir şey söyleyemiyorum. "Teşekkür ederim. Sen çok iyi birisin." Ayağa kalkıyor. Ardından ben de kalkıyorum. Yüzüme öylece bakıyor. Ardından sıkı bir şekilde sarılıyor. "Senden bir şey isteyebilir miyim?" Sesi boğuk çıkıyor. Sanırım ağlıyor. "İki haftadır senin gelmeni bekliyorum. Biliyorum beni hiç sevmiyorsun fakat...bu gece benimle kalır mısın?" Laura'nın bana odasına girdiğim için kızmaması bile garipken bana sarılması gerçekten acayip bir durum. "Aslında yapamam." Omzumdan kalkıyor. Ağzı açılıyor ama bir şey söylemesine için vermiyorum. "Alınma ama öden çok pembe. İstersen benim odama gel." Gözleri açılıyor. Yüzü gülüyor. "Teşekkür ederim. Kabul edeceğini biliyordum." Başımı sallayıp odadan çıkıyorum. "Ben geliyorum hemen!" Odama geçiyorum fakat hala onu odama davet ettiğime inanamıyorum. Küçükken odama sürekli girerdi ve ben onu dışarı atardım. Eskiden onunla hep kavga ederdik diyebilirim. Genellikle o suçu bana atardı ama her zaman birlikte ceza alırdık. Siyah diyebilecek kadar koyu mor yatak örtümü açıyorum. Işığı kapatıp abajurumu açıyorum. En son okuduğum kitabımı alıp okumaya başlıyorum. Kitap vampirler ve kurt adamlarla ilgili. Klasik olarak kız
kurt-vampir. Bir vampire aşık. Bir kurt adam da ona tabi. Kızın normalde kırmızı olması gereken gözleri mor. Herkes onu bulmak ve öldürmek istiyor falan.

'Koşuyorum fakat gölgeler hep peşimde. Sanki kendi gölgemden kaçıyorum ve ondan asla kurtulamıyorum. Bir şeyler farklı. Ben herkes gibi değilim. Ben farklıyım... Duruyorum. Arkamı dönüyorum. Yanılmamışım. Bir gurup kurt peşimdeler. Biri öne çıkıyor. Kafamı yana çeviriyorum. Bir dükkan var. Karanlık olmasına rağmen dükkanın camından kendimi görüyorum. Gözlerim harlamaya başlıyor. Kurtlara bakıyorum. Birer adım geriliyorlar. Tırnaklarım uzuyor. Fakat bir kurt olmuyorum. Tekrar cama bakıyorum. Gözlerimin parıltısı artık göz acıtacak derecede. Fakat artık kırmızılar... Kurtlar birbirlerine bakıp tekrar yaklaşıyorlar. Kendime engel olamıyorum. Gözüm artık görmüyor. Artık onların sadece birer sefil olduğunu düşünüyorum. Karanlığı bıçak gibi bölen bir parıltı geçiyor. Artık her yer karanlık. Kurtları göremiyorum. Her şey yok olmuş. Kilometrelerce koyu karanlıkta kalmış gibiyim. Kendime bakıyorum. Mor gözlerim ve sarı saçlarımla eski halimdeyim. Bembeyaz kıyafetli biri yaklaşıyor. Elinde bir kolye var. Kolye havalanıyor. Kolyenin ucunda sadece kırmızı bir taş var. Havalanan kolye bir anda patlıyor. Gözlerimi açıyorum. VSM (Vampir Sağlık Merkezi) deyim. Ellerim ve ayaklarımda büyük birer zincir var. Buradan...

Kapı açılıyor. Kitabın içine ayracımı yerleştirip. Gelmesini söylüyorum. Laura içeri girerken ışığı açıyor. Ben de kitabımı abajurun yanına bırakıyorum. "Bana diyorsun da bu oda da mosmor." Elindeki uyku tulumunu yere koyuyor. Elinde bir bilgisayar ve bir de telefon var. "Doğuştan purplove'ım ben. Hatırlamıyor musun bu ismi sen takmıştın bana ve hatta gözümü yumruklamak istemiştin...mor olsun diye!" Yüzü biraz asılıyor. "Çocuktuk o zaman." Biraz durdu ve bilgisayarını açıyor. "Gel hadi. Sana neler yaşadığımı anlatacağım." Çekmecedeki uyku tulumumu alıp yere seriyorum. Yüzü bir çocuk gibi neşeleniyor."Aslında küçükken seni hep kıskanırdım. Bu yüzden seni sevmiyordum...sanırım." Hiçbir şey söylemiyorum. Bilgisayarını açıp birkaç dosyanın içinden '!!!' isimli dosyaya giriyor. Dosyanın tamamı fotoğraf. İlk fotoğrafta annesi, babası ve Laura çok mutlu bir poz vermişler. İkincisinde Laura'nın odası var. Böyle birçok fotoğrafa baktık. Son fotoğraf gizlice çekilmiş bir fotoğraftı. Laura'nın annesi ve babası...babası sağ eli havada bağırıyor. Annesi de ondan farklı değil. Fotoğrafın altında ~son~ yazıyor. Laura'ya bakıyorum. Gözleri dolmuş. Fakat ağlamıyor. "Onlar ayrılınca. Mahkeme kararına göre babam ile kalmam gerekiyormuş. Hafta sonları istersem annemi görebilirmişim." Duruyor. Sanki Bunu ilk kaz bana anlatıyormuş gibi. "Tahmin et ne oldu. Babam buraya taşınmaya karar verdi. O taşınana kadar da sizde kalmak istediğimi söyledim." Bu olaylar Laura için ne kadar kötü olsa da fark ettim ki Laura'yı olgunlaştırmış ve daha iyi birine dönüştürmüş.
       Nerdeyse tüm gece boyunca başından geçenleri anlattı. Sevgilisi olduğunu onu sevmediğini fakat öylesine onunla çıktığını, buraya taşınınca da ondan ayrıldığını söyledi. Bu yüzden ona öyle mesajlar gönderiyormuş. Sonunda onun anlatacakları bitiyor. "Peki senin başından neler geçti. Ayrıntılı istiyorum." Konuşmaya başlayacaktım ki anlatılacak bir şey bulamadım doğrusu. "Bir tana çok yakın arkadaşım vardı...Nadia. Biliyorsundur onu. Sonra dersler, hafta sonları ve resmi tatiller falan. Sonunda bu gün döndüğüm yaz kampında biriyle tanıştım." Biraz bekliyorum. Heyecanlanmış gibi. "Yakışıklı mı bari enişte?" Ağzında kocaman bir sırıtma var. "Enişte falan değil. Çok iyi biri aslında. Adı Niall. İkimiz çok benziyoruz bence. O da biraz asosyal de. Sonra da...hmmm sanırım bu kadar." Şaşırıyor. "Tam üç yıldır görüşmüyoruz ve sadece bunlar mı oluyor? Vay canına." Kafamı sallıyorum. Laura ışığı kapatıyor ve büyük bir iç çekiyor. "Sevgilin yok mu? Ya da hiç olmadı mı? Veya herhangi birini öpmedin mi? Aura! Yoksa... gözlerin yüzünden..." Cümlesini tamamlamasına uzun veremem. Bunu duymaktan bıktım. İzin vermiyorum da zaten. "Hayır. Gözlerimle ilgili hiçbir sorun yok. Ve sevgilim de yok. Ve hiç olmadı da. Fakat...kimseyi öpmedim diyemem." Bunu ona anlatmalı mıyım bilmiyorum. Sonuçta Ne kadar değişmiş olsa da o hala eski Laura olabilir. "Sorun değil. Artık değiştim." Ona henüz güvenlesem de bunu söylememin ona hiçbir şey kazandırmayacağını düşünüyorum. Sonuçta bana her şeyini anlattı. "Çok önemli bir şey değil aslında sadece bir oyun. Bana onu öpmem söylendi. Ben de öptüm. Yani çok saçma bir şey." Kollarını bana doluyor ve teşekkür ediyor. Bu kadar iyi biri olduğum ve ona güvendiğim için. "Önemli değil fakat biliyorsun ki yolculuk yaptım ve çok yorgunum. Eğer uyumazsam yarın uyuklarım." Başını olumlu anlamda sallıyor ve tulumun içine giriyor. Yatağa çıkmıyorum tuluma girip onun yanında uyuyorum.


       Arkadaşlar demek ki yılan bile sevimli olabilirmiş.🤦🏻‍♀️ Çok güzel söz...bravo bana. 😂 Her neyse. Arkadaşlar bir sorun daha var. Sanırım Aurora'nın nasıl okunduğunu bilmeyenler varmış. Söyleyeyim...ya da yazayım: 'OYRORA' diye okunuyor ve ışıltı parıltı gibi anlamı var. (Kuzey ve Güney ışıklarına da Aurora deniyor.) Herkese iyi tatiller. 💋💋muck!

✧DENEY༄  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin