Bu sefer iki bölümü aynı anda yayınlayacağım. İYİ OKUMALAR!
Ve Aurora'nın kıyafeti...
Okulun son haftası okula giden sınırlı kişilerden biriydim. Bir nedeni yok sadece okula gidiyorum. Zaten nerdeyse hiçkimse gelmediği için çoğu öğretmen ders işlemiyordu. Bu sayede karalama defterimi
-defterlerimi karalamayı kesmek için özellikle aldığım defterimi- doldurmak için vaktim oluyordu. Aslında defter biraz eskiydi ve ilk sayfaları garip şekillerle doluydu. Evet onu tavan arasında buldum ve değerlendirmek istedim. Galiba o benim küçük bir çocukken resim çizdiğim defter. Ahh Tanrım! Cidden resim yeteneğine dair hiçbir şey yokmuş bende. Şu anda da olduğu söylenemez ama. Neyse sonuçta eski, koyu yeşil, kalın kapaklı, sarı yapraklı olması resim çizmemi engellemiyor. O zaman sıkıntı yok demektir. Fakat söylemem gerek resimlerim git gide daha anlamlı olmaya başladı. Galiba ileride ressam olmayı düşünebilirim...aynı astronot, bilim insanı ya da pilot olmayı düşündüğüm gibi. Sanırım meslek seçme konusunda biraz düşünmeliyim.
Yarın son sınıfların mezuniyet partisi var. Sanırım onlar için güzel bir hafta. Fakat bu gün ben yine okula gidiyorum. Aslında bu sıkıcı hayatımı yazmam çok saçma ama yazıyorum. Her neyse sonuçta okulun kapanmasına sayılı günler kaldı. Bu yüzden yaz tatili için alışveriş yapmam lazım. Ve Nadia'ya bu gün alışverişe çıkabilir miyiz diye sordum. Aslında sormasam da yanıtını biliyordum da, neyse. Tabi ki de kabul etti. Tabi okul çıkışı onun tahmin ettiği gibi elbiselerin giyildiği, defilelerin yapıldığı ve saire şeyler olan bir alışverişle karşılaşmayınca üzüldü. Aslında beni tanıyor. Birazcık tahmin edebilirdi. Tamam onu ilk defa tatil alışverişine davet ediyorum ama...bence benim alışverişten kastımın birçok -birçok kelimesini açacak olursak...90/100 arası bir sayı diyebilirim.- okuma kitabı film ve kamp malzemeleri -bunları babamın zoruyla aldığımı tahmin edersiniz zaten- almak olduğunu anlamalıydı. Biliyorum çok maliyetli biriyim. Ama babamla bu konuyu konuştuk. Zaten yıl boyunca çok fazla para harcamıyorum yıl sonunda da o paraları bunlara harcıyorum. Aslında babam bu paraları biriktirmemi pek desteklemiyor. Sanırım biriktirmek için hiç para harcamadığımı ve kendime bunun için bakmadığımı düşünüyor. Aslında dışarıda çok vakti geçirmediğim için bu benim için sorun değildi. Sadece lens olarak tanıttığım irislerimin garip durmaması için biraz far ve ruj kullanıyorum...bazen. Tabi babam beni anlamıyor. Anneme de kızıyor bazen hiç benimle vakit geçirmiyormuş falan. Ama bu önemli değil. Önemli olan bu kitapları koymak için yerimin kalmaması. Sanırım giyinme odamı feda edebilirim. Orayı hiç kullanmıyorum da. "Kızım ben sıkıldım! Hadi başka bir şeylere de bakalım. Lütfen!" diyerek mağaza vitrinlerini gösterdi. "Ama henüz 27 kitap, 23 film eksiğimiz var." diyerek onu geçiştirdiysem de sonunda dayanamadı ve beni çekiştirerek bir mağazaya getirdi. Sanırım biraz uzun süre elbise ya da makyaj malzemesinden uzak durdu. İçeri girer girmez askıdaki tüm elbiseleri eline aldı. Yine elimden çekiştirip kabinlere götürdü. "Bunlar senin bunlar da benim. "Hadi çabuk dene."diyerek kabine ittirdi beni. Elime tutuşturduğu kıyafetlerin hiçbiri normal bir şey değildi. Hepsi elbise. Ve hepsi, ya kırmızı ya da pembe. Sanırım başka bir şeyler deneyeceğim. Kabinin dışına çıkar çıkmaz Nadia ile karşı karşıya geldim. "Hadi, onları deneyeceksin."diyerek yine kabine sokuşturdu beni. Evet tam anlamıyla sokuşturdu. Üzerimdekileri çıkarıp kırmızı mini bir elbiseyi üzerime geçirdim. Kırmızı elbise üzerime yapışmıştı. Kabinden çıkarak elbisenin nasıl olduğunu Nadia'ya gösterdim. Bu şekilde Bir çok elbise denedim. En sonunda hiçbirini beğenmeyen Nadia mor bir elbiseyi bana uzattı. Deneyip kabinden çıktığımda hayranlık dolu gözlerle bana bakan Nadia "İnanmıyorum çok güzel olmuşsun."diyip dönmemi söyledi. Ben kendi etrafımda dönerken hayran olduğunu belirten sesler çıkarttı. Elbise kalın askılıydı, dizimin birazcık üzerindeydi. Nadia, elbiseyi çıkarmama bile izin vermeden beni, ayakkabıların olduğu reyona götürdü. Reyon görevlisine " Bu elbisesinin altıma nasıl bir ayakkabı olabilir?"diye sordu. Reyon görevlisi hemen seçenekler sunmaya başladı. Nadia hiçbirini beğenmiyordu. Sanırım işimiz biraz uzayacaktı.
Bir çok denemenin ardından elbise, ayakkabı, çanta ve takılarımı seçti. "Haberim yokken bir baloya falan mı gitmeye karar verdik?" diye sordum. Nadia da "Hayır, olması mı gerekiyor! Yani insan kendine bakmalı ama...eğer istersen..."diyordu ki "Gerek yok Nadia. Sağ ol ben biraz dinlenmeliyim. Bir yaz kadar."diyip aldıklarımızı kasaya koydum. Bunlar çok ucuz şeyler değil galiba. Bu yaz biraz daha az kitap okuyacak gibiyim.
Tüm eşyaları alıp tekrardan kitap alışverişine döndük. Biraz sonra yine Nadia yine naz yapmaya başladı. Bu sefer de çok acıkmışmış. Onu çağırmasa mıydım diye düşünmeye başladım doğrusu. Sonunda bir lokantaya oturup bir şeyler yedik. Ardından çilekli milkshake alıp biraz yürüdük. Nadia konuşuyor ben dinliyordum...yine. Fakat sonunda Nadia'nın sesinin kesilmesine neden olan olay yaşandı. Nadia milkshake ini üzerime döktü. Üzerime derken boynum ile diz kapaklarım arası demeliydim. Bunu nasıl başardıysa artık. Sonuç: Kirlenmiş elbise + Nadia = müthiş fikirler=>aldığımız elbiseyi giymem. Ne kadar yeni bir pantolon ve tişört alalım desem de inat etti. Bu elbiseyi giyecekmişim. Ve lavaboda kıyafet değiştirme rozetimi de aldım. Yaşasın. Formamızın etek olması ilk defa işe yaradı sanırım. (😉) Elbise+ben+topuklu ayakkabı=facia. Hesaplamalarıma göre bu tür ayakkabılar hem sağlık için zararlı hem de...ben bunlar ile yürüyemiyorum. Fakat alıştım. Hayattaki zorluklara alıştığım gibi, bu küçük zorluğa da alıştım. Aslında ilk topuklu ayakkabı gelişim değil fakat ilkmiş gibi zorlandım doğrusu. Tabi bu zorlanma bir yerde olayı berbadetti. Ben o ayakkabılara Yen'i alışmıştım ki biri ile çarpıştık. Az kalsın AVM'nin ikinci katından düşecektim. O derece sürüklendim anlayacağınız. Tabi ki de bu kişi kimdi? Cayle! Çok şaşırdım! Evet ne yerden kalkmama yardım etti, ne de özür diledi. Sadece "Sanırım otlara bakmaktan önüne bakmayı unutmuşsun. Bu arada elbise giymekle güzel olunmuyor mor göz." diyerek gitti. Zaten yanında bir arkadaşı daha vardı. Yanındaki kimdi hiç dikkat etmedim fakat gelip kalkmama yardım etti. Tabi o diğer kişi bunu görünce bağırarak onu yanına çağırdı ve uzaklaştılar. Bu çocuğun işi yok ve benimle mi uğraşıyor yoksa bunların hepsi tesadüf mü? Tesadüflere inanmayan biri olarak bu çocuk bir şeyler peşinde diyorum. Bu bir altıncı his değil, bu bir ses! İçimde bir yerde saklanan biri ya da bir şeyin sesi!Bölümleri kısa veriyor olabilirim. Ama sık sık yayımlıyorum. Bu nedenle yeni bölümde görüşünüz. Ve bu kadar emek vermiş yazmışım bir yıldıza dokunmayı çok görmeyin lütfen. Oylarınızı bekliyorum. 😊
Öpüldünüz☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✧DENEY༄
Fantasía'Koşuyorum fakat gölgeler hep peşimde. Sanki kendi gölgemden kaçıyorum ve ondan asla kurtulamıyorum. Bir şeyler farklı. Ben herkes gibi değilim. Ben farklıyım... Duruyorum! Arkamı dönüyorum! Yanılmamışım....BENİ BULDULAR!'