9.Bölüm 'İZ'

3.7K 258 107
                                    

Uyarı!

(Sonraki bölümleri okuyan arkadaşlar, rica ediyorum sonraki bölümler hakkında en ufak bir spoiler vermeyin. Spoiler verenleri önce uyaracağım eğer tekrarını görürsem banlayacağım. Bu yüzden bu uyarıya dikkat ederseniz sevinirim.)

Bölümün cümlesi;

İzlerin acısı gitmez bayım, acıların izi kalır.

Bölüm şarkısı; 

Michael Malarkey - Scars

Gözleri gözlerime dokunduğunda bu kadar zamandan sonra sanki güneş delinmiş ve üzerime volkan akmaya başlamıştı. Bulutlar kaybolup gök yarılmış ve sanki içimdeki fırtınayı anlatmak için dilime dolanan kelepçeyi fark edip benim için kıyameti koparmak için doğayla bir savaşa girmiş ve yeri yerinden oynatacak bir rüzgar esmeye başlamıştı. Sanki titriyordu camlar ve daha fazla dayanamayıp, patlayıp etrafa tuz buz gibi dağılacaklardı. Bu ilk kez olmuyordu, onun gözlerini ilk kez gördüğümde de yine aynı şekilde dünyam yıkılmıştı üzerime ve yine hava kapalı, güneş berbat bir cinayete kurban gitmişti. Ve sanki onun için ağlıyordu bulutlar. Rüzgar onun için esiyor, yıldızlar parlamıyordu. Sanki yastaydı kainat. Ve onlarla birlikte benim gözlerimde de ağır bir sağanak vardı. Yastaydım onlar gibi. O geldiğinde benim göğümde bir kıyamet kopuyor, dünyam savaş alanına dönüyordu her defasında.

Adımları ağır ağır yere hafifçe basıyor olsa da benim içimde bir sarsıntı başlamıştı. Neredeyse varlığını unuttuğum ne varsa usulca doğruldu yerinden ve gözleri karanlığımın varlığını hissedeceğim bir şekilde aydınlandı. Hepsi orada o devasa karanlığın içindeydi ve hepsi ayrı bir nefretle bakıyorlardı. Çünkü hepsi onun eseriydi. Ve minik adımlar yankılandı karanlık zihnimin kara duvarlarında. O usulca çıktı karanlıktan. Bir adım daha atmadan başını kaldırıp ona baktı. Ondan en çok nefret eden küçük Mira, aynı nefretin özlemiylede bakıyordu aslında ona. Gözlerinde biriken iki damla onun için ayırdığı son damlalardı. Biliyordu. Onun için ve onun yüzünden bir daha ağlamamak için bir yemin vermişti, vermiştik.

Ne varsa gizlendiği o karanlıktan çıktı usulca. Kaybettiğim ne kadar küçük benlik varsa hepsi küçük Mira'nın arkasında gözlerini ona dikerek dikildiler. Karanlık dile gelircesine bir adım attı onlarla birlikte sanki ve yer sarsıldı. Dünyamın tüm sokak lambaları sallandı, tüm ağaçlar bir rüzgarla gürledi. Sessizliğin örtüldüğü ve tozlanıp sahipsiz kalan dünyam bu enkaza neden olup onu sahipsiz bırakan adama nefret kusmak istedi. Ve bunun hesabını sormak için dizilmişti kaybettiğim ne varsa arkalarında o karanlıkla birlikte dimdik duruyorlardı katillerinin önünde. O karanlığın varlığı onlardı. Ve doldu gözleri, onlarında.

Biz onun cenazesine katıldık. O, öldü. dedi küçük Mira ve arkasına dönüp bir yere baktı. Baktığı o yer aydınlandı. Ve onu anlamış gibi diğerlerinin göğsü yükseldi, olmayan ciğerleri, olmayan oksijen için yalvardı sanki. Biz onun mezarında ağladık, gömdük onu biz! dediği sırada mezar taşının üzerinde yazan isim onun ismiydi. Aydınlanan isim içimdeki dünyanın sahip olduğu ölü toprağın canlanıp, kararmış ve kirlenmiş olan bulutlarımın tüm kirini akıtmasına neden oldu. O kir sadece kandan ibaretti. Damla damla yağmaya başladığında o kan; toprak akan o kanla ıslandı, dünyam o kanla boyandı, ölen her küçük beden bu kan için bir bedel istiyordu. O mezarda yazan isim: Yağız Kara idi ve bu isim bir devrim yaratmıştı, bu devrim bir Bedel için doğmuştu ve onu alacaktı.

BEDEL - Ölümün Ayak Sesleri (İkinci Seri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin