"Bu çaldığın ne?"
"Adele'in Chasing Pavements"
Bu aletin adı gerçekten çok uzun. Kısaca bişey diyemiyor muyuz ki? Bu arada bu saatte ordan ayrıldığım için kesinlikle ceza alacaktım. Gitmeyi pek istemiyordum ama burada nasıl yaşayacaktım ki? Eğer kanatlarım ıslanmazsa kurur ve yok olabilir. Okuduğum bikaç efsanede öyle yazıyordu. O yüzden elime azcık su alıp kanatlarıma serptim. Bir dakika şarkı neden bitti. Arkamı döndüğümde bana doğru geliyordu.
"Benim gibi biriyle ilk kez karşılaştığına göre mağarının dışına hiç çıkmadın?"
"Evet. Genellikle bize verilen işi yapar ve başka yerlere gitmeyi düşünmeyiz."
"Hey mağaranın dışına çıkmaya ne dersin?"
"Çok isterim." Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyorum. Yani ben mağaranın dışındaki bir dünyaya mı gidecektim. Acaba orada neler var? Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.
"Şey, dostum o kanatlarla dışarı çıkarsan insanlar sana inanmaz ve dalga geçerler. Bunları saklamanın bir yolu yok mu?"
"Tabikide var." deyip kanatlarımı bedenimi saran bir elbise gibi sardım. Şaşkınlıktan ağzı O şeklini almıştı. Elimi tuttu. Burası çok mu sıcaklaştı ne? İlk kez bir erkek benim elimi tutuyor. Normalde uçtuğumuz için ve insanların bana dokunmasından nefret ettiğim için elimin tutulmasına izin vermezdim ama ona hiçbir şey diyemedim. İlerlediğimiz yolda ışıklar beliriyordu. Gerçektende bu ışık nerden geliyorsa müthişti. Jack'in elini bırakıp koşarak ışığı tutmaya çalıştım.
"Neden yakalayamıyorum ışığı?" deyip somurttum.
Kahkaha atarak "Çok komiksin. Işığı tutamazsın." dedi.
"Ama çok güzel. Dokunmak istiyorum." dediğim sırada mağaranın dışındaki dünyayı görmeye başlamıştım. Ağzım açık kalmış olacak ki.
"O kadar abartılacak birşey yok Ekho. Ama gerçekten abartmak istiyorsan gökyüzündeki şu açık maviden kızıla geçişleri abartabilirsin." dedi bana bakıp gülümseyerek.
"Bu Mağranın Dışındaki Dünya bir harika. Acaba beni buraya getirebilir misin arada?" diye masum bakışlarımla yalvarıyordum.
"Seninle olmaktan eğlendim. Bende sana buraları göstermeyi isterim. Hadi siz kızların hastası olduğu alışveriş mağzasına gidelimde buraya gelirken giymen için kıyafetler alalım."
"Onlarda ne?" dememe kalmadan beni birşeye bindirdi. Bu araç ben yürümeden ilerletiyordu. Bu alet müthiş. Kesinlikle bundan bir tane istiyorum.
"Gidince diğer kızlar gibi bayılmazsan görürsün."
Ne kadar korkunç olabilirdi ki bayılmamı sağlayacak kadar. Yeni yerlere keşfedecek olmanın verdiği heyecanla o yere gitmeyi bekliyordum.
"Geldik. Hadi bir mağzaya girelim." Burası tanrıçanın kaldığı yerin büyüklüğündeydi ve yanında da bu yere benzer uzun binalar vardı. Jack aracın kapısını açtı ve yeniden elimden tutup beni bir yerin içine girdirdi. Ve eline birşeyler aldıktan sonra bana bunları giymemi söyleyip küçük dar bir yerin için girdirdi.
"Jack burada ne yapacağım ben?" diye bağırdım.
"Biraz sessiz ol. Bekle nasıl giyeceğini göstereyim." Yanıma geldi. Çok yakındık ve yanımdayken istemsizce kızarıyordum. Bir tanesini seçip bana giydirdi. Daha sonra dışarı çıktık ve nasıl durduğuna bakmak için yürümemi söyledi. Bir tur atıp döndüğümde ağzı açık bana bakıyordu.
"Çok mu korkunç gözüküyorum." dedim yüzümü kapatarak.
"Hayır. Çok güzel oldu." Sevinçten kendimi tutamayıp az kalsın uçacaktım. Birden nefesim kesilmeye başladı. Ve yere düştüm. Aman tanrım! Nasıl unutuverdim? Su!
Okuyan olsa daha uzun yazacağım ama okuyan sayısı çok az. Lütfen arkadaşlarınıza da önerin ve siz yorum yapmayınca yazasım gelmiyor ki. :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sular Altında
Science FictionSular Altındaki Şehirde yaşayan ve perilerden oluşan bir dünya. Ekho çok güzel bir su perisi. Bir gün bir mağara keşfeder. Bu mağarada tanıştığı Jack onun hayatını çok değiştirecektir. Acaba neler olacak? Bir su perisinin hayatını bir insan nasıl d...