🕯️6 🕯️

0 0 0
                                    

  Gece 4.25te okumaya başlayın lütfen 🙏
        Bölüm şarkısı : Oğuzcan türe_sensizde yürüyorum
         

          Uçurum gözlerinden atladığım çok oldu. Pranga gibi kokun dolanır bacaklarıma düşürür tökezletir beni. Kızgın yağmurun altında yürürken Hiçbir şeyi umursamadım. Güzelce kesilip yağmurdan ıslanmış saçlarım yüzüme yapışıp beni çileden çıkarıyorken. Onu bile umursamadım. Çünki seni düşünüyordum. Sınırlara geldiğim sendin. Ellerim titriyor neden bilmiyorum. Ruh gibiyim. Seni gördüğüm an yaşamaya başladım.

Tek tek söner binalarda ki ışıklar. Kedi gezer sokakta. Sokağın eteklerinden toplar yemeğini. Sevgilim senin hakkında neler biliyorum. İsmimi bildiğinden bile emin değilken. Seneler sonra utanmak gelir akla. Senin yanına gelirken papatya, gül, menekşe, krizantem, kasımpatı var bahçelerimde lakin ne olursun soldurma.
Acıtır canımı sevmemen ama ne gelecekse gelsin beklerken ziyan olmaz zaman. En ağır içki insanı bile çarpma insan aşk sarhoşuyken. Son isteğimi bana sorsalar gözlerimle seni gösterirdim.

Kalbimi havaya atıp atıp güldüğümden beri kalpsizim. Kalp plak gibidir bir şarkı da takılırsa onda kalır ve sen en güzel şarkısın. Bu sabah fotoğrafını astım duvara odam da herşeyin yeri değişti onun hariç. Beni seversen arşa çıkar mutluluğum.

Bütün güzel yaradılışlar gibiler türlü duygudan yoksundu. Kendini dünyanın en sıradan insanı sayıyordu. Herkesin gözüne sokarcasına sergilenen güzel gülüşü. Kaptırıverirdi kendini her defasında bu lanet dünyanın şehvetine. Fakat beni en çok kızdıran yanı ise sergilediği mutlak umursamazlığıydı. Kusurlarının güzelliğinden bir haberdi. Normalde kötü karşıtlıkların bir defaya özgü birleşip güzel olmasıydı o. Kombinasyonları bağlamında kendini her daim geliştiriyordu. Şefkati ise hiç bir yere götürmeyen bir düşünme eylemidir. Hiçbir şey hesaplamayan bir matematikti. Eserleri bir defaya mahsus bile olmayan bir sanattı o. Eşsiz bir mimari. Fakat öte yandan herşeyden kalıcıydı içimde görmesem de. Varlığını biliyordum ve bu herşeydi zamanla alışabilirdim. Fizyonomi yaptığımda herşeyi anlayabilirdim ne dediğini neden dediğine kadar bile ama onu anlayamıyordum.

Daha önce sık hissetmediğim duygular belirdi içimde. Kaldırın bu evleri kaldırın bu köpekleri kaldırın bu kedileri kovalayıp kovalayıp götürün bu denizleri aklım gidiyor. İlk başta dalgın dalgın ve dikkatsizce baktım hayata. Beni sıkan uyum sağlamaya çalıştığım için çektiğim sıkıntıyı ortadan kaldırmanın yollarını aramama neden olan bu günlük hayat ve sıradanlıkları. Derindendir bu gelen. Bütün bu basmakalıp düzene göre dönen gezegenler. Ve onun yarattığı bıkkınlık belki de böyle sevmek gerekirdi ya da boşverin zorunda değiliz ki. Sevmeye mecbur değilim ki. Bir sessiz perdedendir bu önümde değişip duran sessizlik. Odama bir manastıra girmiş gibi kapanmıştım. Farkın da olmadan yabanileşmiştim. Bir kaç gün olan yaşamım beni uzaklaştırmıştı.

Beni sürekli çağıran eninde sonunda karışacağım bir toplum vardı önümde onları pek umursadığım söylemese de. Kalbim de yine bir kargaşa. Elime bulaşan hep kan olacak değil ya bu sefer acıydı. Henüz araştırmalar yaşamamıştı tenimiz. Yeni doğmuş düşünceler ruhumu kaplayarak sıkıntı vermeye başlamıştı. Bu fikirlerin eşsiz doğru özgün olduğunu hissediyordum fakat benim ömrümden alıyor ruhumu sıkıştırıyordu bir tavan arasında kafasını dizlerinin arasına almış sağa sola sallanıyordu ruhum. O yıllar ki bir daha yaşanmayacaktı. Yorulma. Bu yol yürüdükçe kaybolan. Bizden de güzeldi herşey. Söyle ne oldu bize acı girdi bedene. Kalbe müptela acı ve beyni kültablası olarak kullanan uzun uzuvları kesilmiş. Karşımda bir çocuk kadar aciz zihniyetle yarışa çağırıyor beyinmizi. Bizden de güzeldi zaman.

Kutupta ay gibi yalnızım. Çatılar düşmekte üzerimize seninle ben bu ayda kavuşamazsak acılar bizi kovalar. Güzel kahveleri dalar uzaklara. Bir mırıldandı gibi sezgileri beni de götürür gittiği yere. Acı çekmeden yaşamak ister. O yüzden uzak bu toplumdan. Naifliği bu yüzden acı değmemişliğinden de gelir merhameti. Çocuk sesi yankılanır geçmişinde. Acı çeken bir çocuk değil mutlu bir çocuk. Bazen bir film bittiğinde siyah bölgede geçen isimler gibidir düşünceleri duyulması bazen imkansız. Bazen bir kafa da tanrıya şükrettiren. Naiflik gibidir herşey bazende herşey yolunda diyebilmektir bazende uzar gider bu zelzenişim görmek istediğim şeyler çok misal öldüğüm de bazı insanların tepkileri. Kahkaha atan ölüm bir pasaj gezisindedir . Düşünceleri ölümsüz kılar gerçeklerdir hayallerdir bazende ölmüş hayallerdir bunu tecrübe etmeyen bilemez ki.

Benimle çok geç olmadan konuş bu fani hayatta göre beni sana veren tanrı beni senden geri almadan benimle konuş. Kahkahamın deliliğindendir sukunetim merak etme. Sonuçta tanrı sevdiği kulunu yanına erken alırmış benim ömrüm bir kelebeğe kıyasla uzun ama sen yine de benimle konuş. Deliyimdir inkar ettiğim çoktur. Bir uçma istemesi gibidir bu sevgi. Hayır diye bağırışlarımın yankılandığı gecede geçti diyebilmendir belimi sıvazlayarak bu isteğim. Gece La Fontaine gibi hayal gücümle uyumak istememdir. Balonlar gökyüzüne uçarken ağlamaktır. Bir yabancı sevdiği çimleri terk edip şehrin ortasında bir keşiş gibi geziyordu.

Gözlerimi açtığımda yanımda ol bu son kez açışım olabilir. Bir daha ne olursa olsun ben senden eminim diyemeyebilirim gözlerimle gözlerinin içine bakışta. Silahlar patlar her yerde insan suçunu üstlenemezse bireyin ardına sığınır zarar verecek. Kim bilebilir ki zar da düşeş bende sen hüküm sürersin. Yarın olmaz belki bu günün. Ötesimi var sensizliğin. Sevince abartanlardandım mutlu etmek için. Severken sevilirsem denklem bozulur. Ben severken gelmeni istemeyecek kadar mazoşistim. Gelirsen balkonumun altında beslediğim kedi ne yapar. Gece eşlik ettiğim ay ne yapar. Gel ama çok gelme yıldızlar kızar. Uyursam. Ben seni öyle beklemişim ki gelme yine de istemem mutlu olamayacaksak.

- Onu bir resim olarak duvara astım seneler geçti o resim hariç herşeyin yeri değişti,.

_Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim_

Sondan Bir ParçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin