Elbette herkes yalan söyleyebilirdi. Annesine babasına hatta en yakın dostuna bile. Ama insanlar değişime uğradıklarında daha fazla yalan söylerlerdi.Kendilerine bile. Hiç bir sır saklamadığı kardeşinden sakladığı sır değiştirebilirdi insanı. Ya da ben öyle düşünüyorum. Genellikle yalan yalanı doğururdu. Bu bütünüyle bir gerçekti. Peki ya gerçek yalanı doğurur muydu? Gerçek sandığımız bir yalanı şekillendirip büyüttüysek bu zamana kadar. Su akar yolunu bulur derler bu bir gerçektir. Lakin suyun akıp yolunu bulması için o yolun oluşturulması lazımdı. Bu da yolu olmayan bir suyun akıp kendine yol oluşturması lazım demek oluyor. Yani gerçek mi yoksa gerçekleşmemiş bir yalan mı suyun yolunu bulması? Kafamı daha ne kadar karıştırabilirim ki?
O duyduklarımdan sonra suratım asılmıştı. Yengi'ye yakıştıramıyordum kötülüğü. Sınıfa gitmek yerine köşede Yengi'yi bekledim. Telefonu kapattı ve bana doğru ağır ağır geldi. Yanımda geçerken sahte bir öksürüp dikkatini çektim. Bana dönünce dudaklarımı dişledim ve gözlerine dikkatlice baktım. Kötü bir çocuktan daha ziyadesini barındırmasını istiyordum. Yengi kötü olmamalıydı aslında. Tıpkı Dora ya da Mert gibi. "Asu'ya ne oldu?" diye sordum. Bu soruyu bekliyor muydu emin değilim. Ayıldıktan sonra onun ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yengi iki üç gün içinde ki insan değildi. Yakınlaştıkça mı bana öyle geliyordu emin değildim. Ya da ben zihnimdeki Yengi ile şuan ki Yengi'yi bağdaştıramıyordum. Yengi bir şey demeden dikkatlice bana baktı kaşlarını çattı "Bir şey olması mı gerekiyor?" diye sordu. Birilerine bir şey olmasını istediğimden değildi ama Asu bana yaptığının ufak da olsa bir cezasını almalıydı. "İyi" dedim ve sınıfa döndüm. zaten diyecek pek bir şey yoktu akşam Erçil'e her şeyi anlatacaktım. Erçil benim kardeşimdi ve ondan bir şey saklamak bana göre değildi. Sınıfa suratım asık girmiştim benim arkamdan da Yengi girmişti. Tabi beni böyle gören Erçil'in de kaşları çatılmıştı. Ali hoca gelip yaklaşık 45 dakika daha ders işledikten sonra dersi bitirip birkaç daha test verdi.
Yine hep beraber çıktık. Yasin ve Masal el ele kol kola giderken arkalarında baktım. Nedendir bilmem hoşuma gitmişti. İnsanlar güzel anlaşıp gülümseyince benimde gülümseyesim geliyordu. Berfin'i şu aralar görmüyordum. Yengi'ye trip atıp Anıla soracaktım. "Anıl!" diyerek yanına gittim. Yanına gidince Anıl'ın da benden uzun olduğunu anlamış oldum. Tek kaşımı havaya kaldırdım bir süzdüm onu başından ayağına kadar. Cidden uzundu. "Evet fıstık?" diye cevap verdi. "Nerede şu arkadaşınız?" dedim birden. Bir düşünür gibi yaptı. "Muhtemelen Dilhun ile beraber alışveriştedir." diyerek omuz silkti. Erçil hemen atladı. "Dilhun kim?" diyerek. "Benim kardeşim" dedi Yengi. Hiçbir şey demeden Dora'nın yanına gidip koluna girdim. Gülümsedi ve salına salına yürüyerek bir cafeye geldik. "Niye buraya geldik ki?" dedi Mert. Omuz silktim. "Kötü mü oldu?" diye sordum Erçil "Tabi kide hayır sıcaktan bunalmıştım zaten soğuk bir şeyler tüketmezsem eriyeceğim. " diyerek hızlıca içeri girip bir masaya attı kendini. Herkes yerli yerine oturunca yine bana Yengi'nin karşısı kaldı. Hayır trip yapma niyetindeyim ben ona neden onun karşına oturacakmışım ki? Sipariş almaya genç biri geldi. Uzun boylu hafif çekik kahve gözleri gülünce çıkan gamzesi ve keskin bir çene hattı ile güzel görünüyordu. Tabi biraz da kas yapsa modellik için çok uygun olabilirdi. Yengi çocuğa baktığımı görünce alaylı bir gülüş sergiledi. "Buyrun baylar ve güzellikler neler alırdınız günün spesiyalini önermek isterdim de hiç tavsiye etmem güzelliklerin midesi bozulmasın." dedi bana doğru göz kırparak. Gülümsedim ve "Peki soğuk ve tatlı bir şeyler önerir misiniz?" diye sordum. Elindeki kalemi iki üç kez çeviri ve mahcup olmuş gibi bir kafasını eğdi önce "Tatlı bir şey önersem bile senin kadar tatlı bir şey bulunacağını sanmam ama soğuk bir şeylere gelince.." masayı bir göz gezdirdi "Burada baya soğuk nevaleler var zaten." dedi eğilip fısıldayarak. Kıkırdadım. "Çene yapmayıp iş yapsana kardeşim sen" diye atladı Dora. "Peki pek haklısınız ben sadece sevap kazanıyordum güzele güzelce bakarak." dedi ve yine göz kırptı. Mert yumruğunu sıkınca ağız burun dalmasın diyerek müdahale ettim. " Ben su ve çikolata parçacıklı dondurma alayım." diyerek gülümsedim. Erçil " Bende orman meyveli dondurma istiyorum." dedi. Biz kızlar dondurma alırken beyler Yengi hariç hepsi tatlı bir şeyler tercih etti. Yengi ise soğuk kahve aldı. Kafamı kaldırıp Yengi'ye baktığımda düşünceliydi. Bunu fark edebiliyordum. Masa da ki herkes gırgır şamada goygoya dalmışken o kahvesine odaklanmış düşünüyordu. Acaba neyi bu kadar takmıştı kafasına merak ediyordum doğrusu... Dondurmamı kaşıkla deşelerken bende ona bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERVA
ChickLitDünyanın tesadüfler üzerine kurulduğunu söyler bazı insanlar, bazıları ise kader denilen çizelgede ömrümüzü geçirdiğimizi söylerler. Ben ise bu dünyada hiçbir şeyin anlamsız olmadığına kanaat getirdim. Her an her şey olabilir. Değişmediğini sandığım...