otuz üç

3.1K 148 68
                                    

Melanie

Harry arkasını dönüp bana baktı ve ne kadar hassaslaştığımı görünce bakışları aniden yumuşadı.

"İyi misin?" diye yanıma gelip. Sadece başımı iki yana sallayıp ağlamaya başladım.

"Buraya gel." Beni kendisine çekti. O kollarını bana dolarken yeniden nefes alabildiğimi hissettim, bir kez bunu Harry'nin sağladığı kanıtlanmış oldu. Elini sırtımda gezdirip kısık sesle kulağıma güven veren şeyler fısıldıyordu.

"Neredeyse onun ağzını yüzünü dağıtacaktım, Mel. Senin için yapamadım. Yeniden travmatik bir olay yaşamanı istemedim." Geriye çekilip gözlerime baktı. "Bir daha seninle konuşmaya çalışırsa, bu sefer tereddüt etmem." dedi. Alnıma bir öpücük kondururken gözlerimi kapattım, Harry gözlerimin altındaki yaşları sildi. "Eve gidelim, olur mu?"

Harry parmaklarını benimkilere geçirince başımı sallayıp kabul ettim. Dean'in her an bir yerden çıkabileceğini ve bana yeniden saldırmayı beklediğini bilerek okulda kalmak istemiyordum. Ayrıca bir de onunla kimya dersi aldığım aklıma gelmişti.

Harry'le birlikte kafeteryaya girdiğimizde insanların yüzlerindeki şaşkınlık fark edilmeyecek gibi değildi. Masaların arasından geçerken bir sürü göz bize ve ellerimize çevrilmişti. Harry bu bakışları fark edince elimi daha sıkı tuttu. Onun böyle insanların arasında el ele tutuşmayı seven biri olmadığını ya da herhangi bir sevgi belirtisi göstermeyi sevmediğini biliyordum, yani bu onun için büyük bir adımdı.

Hannah ve Abbey'i görünce yanaklarım yanmaya başladı, ağızları bir karış açılmıştı. Harry elimi bırakıp çantamı aldı, sonra onu hemen omzuna attı.

"Neler..." diye konuşmaya başladı Hannah fakat Harry elini belime koyup beni salondan dışarı yönlendirmişti bile.

"Anahtarların nerede?" diye sordu çantanın birkaç gözünü açarak. Birkaç kalem yere düştü fakat o an umurumda bile değildi. Yalnızca Dean'le arama olabildiğince fazla mesafe koymak istiyordum. Harry anahtarları bulup çıkarınca onları havada salladı ve sonra kapıyı benim için açtı.

"Öğle arasında okul arazisinden çıkılabiliyordu, değil mi?" diye sordu bahçede yürümeye başladığımızda. Parmaklarını saçlarının arasına sokup onları alnından çekti.

"Evet," dedim yorgun bir sesle. Harry arabaya binmeme yardım ettikten sonra sürücü tarafına geçip koltuğuna yerleşti.

Emniyet kemerini takıp motoru çalıştırdı, arabayı kullanırken eli bacağımdaydı. Baş parmağını eteğimin üzerinden tenime nazikçe sürtüyordu. Rahatlamayla iç çektim.

Konuşmadan önce birkaç dakika sessizlik içinde yol aldık. "Sana dokundu mu?" Direksiyonu tutan parmaklarını iyice sıktığını gördüm, bu içinde bir öfkenin yükselmekte olduğunu gösteriyordu.

"Hayır," dedim. Sesim neredeyse duyulmuyordu, fazlasıyla bitkin hissediyordum. Fakat onun için, gidip Dean'i yumruklamasın diye onun dikkatini dağıtmak adına konuşmaya devam etmek zorundaydım. "Umarım okulu kırdığımız için başımız belaya girmez." derken pencereden dışarı baktım.

"Öğle arasındayız. Arayı birkaç saat uzatacağız o kadar."

"Bunu daha önce hiç yapmamıştım." Harry bana kafası karışmış gibi baktı. "Okulu kırmak yani." diye belirttim. "Öylece okuldan çıkıp gitmenin ve gün boyu bir daha dönmemenin nasıl bir his olduğunu hep merak etmişimdir. Fakat bunu yapacak cesaretim olmamıştı hiç."

Kıkırdayıp başını salladı."Melanie, henüz yapmadığın o kadar çok şey var. Öyle sıkıcısın ki." diye dalga geçti.

Koluna vurup güldüm, ruh halim düzelmişti bile. Buna rağmen söyledikleri yanaklarımın kızarmasına neden olmuştu. Her ne kadar itiraf etmekten nefret etsem de haklıydı.

Troubled | TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin