Melanie.
Aşağıdan gelen bir kapı çarpması sesiyle gülümsemem yüzümden yok oldu. Harry'nin gözleri benimkilerle buluştu ve birinin eve geldiğini ikimiz de anladık. Yerimden doğruldum ve hızla gidip kapıyı açtım; evin sessizliği içinde zeminde çıkan topuklu ayakkabı sesleri hemen kendini belli ediyordu. Harry de yatakta doğruldu, hala çıplaktı.
"Aman Tanrım," diye mırıldandım korkuyla annem ismimi bağırdığında. Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde Harry'e dönerken kapıyı kapatıp sırtımı duvara dayadım. "Annem geldi."
"Melanie, evde misin?" diye bir kez daha bağırdı merdivenlerden yukarı doğru. Annemin her an buraya gelip bizi basabileceğini fark edince göğsümde bir ağırlık hissettim. Harry'nin odasında kıpkırmızı olmuş bir elle yakalanmamın başıma neler getireceğini düşünmek bile istemiyordum; beni öldürürlerdi.
"Ne yapacağım? Ne yapacağız? Aman Tanrım, Harry," dedim telaşla. "Yakalanacağız. Gelip bizi bulursa. Ya bizi---"
"Melanie, iki saniye çeneni kapa." diye benim paranoyak düşüncelerimi yarıda kesti. İçimde büyüyen stresi biraz olsun dışarı atmak adına parmaklarımı saçlarımın arasına geçirip onları köklerinden çekiştirdim. "Yakalanmayacağız. Şimdi, arkanı dön." Yataktan kalktı.
Ne?
İç çamaşırını ve pantolonunu yerden alırken hiç vakit kaybetmedi. Kıpkırmızı oldum ve tüm çıplaklığıyla gözlerim önünde bunu yaparken hemen arkamı döndüm. Bir ses dikkatimi çekti, kulağımı kapıya dayadım. Annemin merdivenleri çıktığını duyunca gözlerim yuvalarından uğramış gibi hissettim.
"Siktir," diye küfretti Harry dar pantolonunu giymeye uğraşırken. Bir bacağı havada dengesini sağlamaya çalışıyordu fakat sonunda başarısız olup yeri boyladı.
Harry'i yarı çıplak yere düşmüş görünce güçlü kahkahamı bastırmak için elimle ağzımı kapadım. Homurdanıp yuvarlandı ve yüzünü halıya gömdü.
"İyi misin?" diye sordum fısıldayarak acımasız kıkırtılarımın arasında.
"Melanie?" Gülüşümün gerisinde annemin sesi, hemen kapının ardında olmasına rağmen zar zor duyuluyordu.
"Fiziksel olarak, bir şeyim yok. Ama duygusal olarak yaralandım," dedi sırtının üstüne yatarken. Pantolonunu tamamen üzerine oturtmak için kalçalarını biraz havaya kaldırdı. Kapı açılıp annemin başı içeri girdiğinde Harry'nin gözleri benimkileri buldu. Duvarla kapı arasındaki boşluktan onu gördüğümde nefesimi tuttum. Neyse ki beni göremeyeceği bir yerde duruyordum.
"Ah, özür dilerim Harry." dedi annem ve bakışlarını kaçırdı. "Eve erken gelmişsiniz. Mel nerede?" Annem beni orada görmeyi umarak gözleriyle odayı taradı, sonra tekrar Harry'e baktı. Ondan birkaç santim uzaklıkta olduğumdan hiç haberi yoktu.
"Ah, önemli değil Thea. Ben, şey, günlük işlerimi hallediyordum sadece." diye gergince güldü ve sırtını yatağına yaslayıp oturdu. "Galiba Melanie dışarıda köpeği filan besliyor. Emin değilim." Omuz silip yerdeki telefonunu kaptı.
"Bu tuhaf. Saat daha üç. Köpeği besliyor olamaz." dedi annem şüphelenmiş gibi. "Dışarıda olduğuna emin misin?"
Harry rahat bir şekilde, "Evet." dedi. Sonra komodinindeki kumandaya uzanıp açma tuşuna bastı. Sohbetleri bitince annem gitmek için döndü. Tam kapıyı ardından kapayacağını düşündüğüm anda duraksadı ve havayı kokladı.
"Mum filan yaksan iyi olur. Burası bir acayip kokuyor." dedi odayı tamamen terk etmeden önce.
Kapıyı onun arkasından ittim ve dışarı adım atmadan koridora kısa bir bakış attım. "Kahretsin," dedim gittiğinden emin olduğumda. Harry eliyle saçını tararken derin bir iç çekti "Çok yakındı." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled | Türkçe
FanfictionSanırım kim olduğunuzu, kendinizi kaybedene kadar bilmiyordunuz. Acıyı, bir bombanın pimini çekip ona hayatınızı dahi feda edebileceğiniz kişi, sizi savaş alanında yapayalnız bırakana kadar tatmıyordunuz. Ve aşkı da, mutluluğunuzun kaynağı sizi ızdı...