Bölüm için şarkı önerisi >> Meg Myers / Desire
...
Melanie.
Evden uzaklaşarak tarlanın aşağılarına yaptığımız yürüyüş oldukça sessiz ve bir o kadar da garipti. Ortama , herkesin bir şey söylemek istediği, ama kimsenin konuşmadığı o anlardaki gerginlik hakimdi. Bir sohbet açabilirdim aslında ama, açık konuşmak gerekirse sosyal yeteneklerim berbattı.
Yeni insanlarla kaynaşmayı sevmezdim.
Bu çekingenliğime sebep olan şey lisenin ilk günü biriyle tanışmaya kalktığımda başlamıştı. Görünüşe göre on beş yaşındaki insanlar el sıkışmıyordu, bu sosyal anlamda intihar etmekle eş değerdi. Arkadaş olmaya çalıştığım kız, bunu yapmaya kalktığımda bana gülmüştü ve o an kendime, bir daha tanımadığım hiç kimseyle konuşmayacağıma yemin etmiştim.
"Farklı ebeveynlerin olmasını istedin mi hiç?" Hannah'nın sesiyle küçük düşürücü düşüncelerimden sıyrıldım. Buraya geldiklerinden beri benimle ilk kez doğrudan konuşuyordu.
"Şey, sabahın köründen akşama kadar çalışmak yerine dışarı çıkıp eğlenmek isterdim ama hayır. Hayatımın olduğundan değişik olmasını istemezdim." diye cevap verdim dürüstçe. "Sıkı bir ailede yetişmenin geleceğim açısından iyi olduğunu biliyorum. İleride tek başıma, başımın çaresine bakabileceğim."
"Sana yaptıkları en kötü şey neydi?" Şiddetli rüzgar sarı saçlarını yüzüne doğru savuşturdu. Uflayıp pufladı, sonra saçlarını toparlamaya çalıştı.
Hatırladığım şeye hafifçe güldüm ve ceketimi çekiştirdim. Olay çok da komik değildi, sadece davranışlarımın sonucu bütünüyle saçmalıktı.
"Sanırım en kötüsü, kapımın sökülmesiydi."
"Kapın mı?" Bu garip cezalandırma yöntemine güldü. Yüksek sesle söylendiğinde olduğundan daha kötü geliyordu kulağa.
"Evet, kapımı aldılar ve hiçbir şekilde özel hayatım kalmadı. Sonra yeniden taktılar gerçi, şükürler olsun." dedim yoluma çıkan bir çakıl taşını tekmelerken. "Liseye başlamadan ve üniforma giymek zorunda olmadan önce kıyafet seçimimi de elimden almışlardı. Annem bir ay boyunca bana zorla o saçma el yapımı elbiselerden giydirmişti. Okulda herkes benimle dalga geçmişti, hatta hala geçiyorlar da."
"Ailen korkunç." diye söylendi tiksintiyle. "Kendi kıyafetlerini dahi seçemiyor muydun yani? Kim yapar ki bunu?"
"Ailemi sinirlendirmemeye bakın, böylece bunun hakkında endişelenmeniz gerekmez." diye çıkıştım istemeden. Ailem hakkında yaptığı yorumlar beni dehşete düşürmüş, dahası gücendirmişti. Sıkı kuralları olabilirdi ama onlar zalim insanlar değillerdi. Anne ve babamın diğer ailelerinkinden daha değişik bir disiplin anlayışı vardı, o kadar.
Hannah cevap vermedi, dudak büzüp başını öbür yana çevirdi.
Ovaya vardığımızda bir duman kokusu havayı doldurdu. Önce bu hayal gücümün bir uydurması sandım ama sonra, Louis'nin ağzında bir sigara gördüm. O iki oğlanın burada olduğunu dahi unutmuştum, yemekten bu yana bir kelime dahi etmemişlerdi. Louis, ona şaşkın şaşkın baktığımı fark edince gülümsedi.
"Şey," gergince gülümsedim. "Ne yaptığını sanıyorsun? Sigara içmemen gerekiyor." Sigarayı almak için uzandım ama arkaya doğru eğilip benden kaçtı.
"Nedenmiş? Bir taneden bir şey olmaz. Sen de çeneni sıkı tut ve babacığına söyleme, her şey yolunda olsun." Sigaradan bir nefes çekip başını geri attı, dumanı havaya geri üfledi. Zehirli dumandan yanlışlıkla bir nefes alınca öksürmeye başladım. Koku etrafımızı sarınca burnumu tıkadım, elimi telaşla sallayıp duman bulutunu dağıtmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled | Türkçe
FanfictionSanırım kim olduğunuzu, kendinizi kaybedene kadar bilmiyordunuz. Acıyı, bir bombanın pimini çekip ona hayatınızı dahi feda edebileceğiniz kişi, sizi savaş alanında yapayalnız bırakana kadar tatmıyordunuz. Ve aşkı da, mutluluğunuzun kaynağı sizi ızdı...