Melanie.
"Louis hangi cehennemde?" On dakikadır kaldırımda beklediğimiz için Hannah şikayet etmeye başlamıştı. Öğrencilerin çoğu çoktan evlerine dağılmıştı, yalnızca biz ve aylak aylak gezinen birkaç alt sınıf kalmıştık.
"Bilmiyorum, bu yüzden çeneni kapat ve sızlanmayı kes." dedi Harry kollarını göğsünde bağlayıp sırtını arkasındaki duvara verirken. Phyllis bu sabah bozulmuştu ve o zamandan beri de tamircideydi. Tamirci adamı tanıyordum, yani bu demek oluyordu ki Phyllis uzun bir süre oradan çıkamayacaktı. Aslında bu ailemin bana yeni bir araba almasını istemem için bir bahane yaratıyordu. Neyse ki okul servisine kayıtlıydım ve bu benim için arabam olmadığı zamanlarda bir sigorta gibiydi. Fakat bugün eve otobüsle dönmeyecektik, onun yerine Louis bizi öğle arası tatilinde alacaktı. Bunu unutmamış olması için Tanrı'ya dua ediyordum.
Louis Pizza Hut'a işe başlamıştı ve her gün pizza yapmaktan ne kadar keyif aldığını görmek bana komik geliyordu.
Harry Hannah'ya, onu yaptıklarını itiraf etmek zorunda bıraktığı için hala surat asıyordu ve Hannah her ne kadar aralarını düzeltmeye çalışsa da bu işe yarıyor gibi görünmüyordu. Harry'nin bakışları benimkileri bulunca ona kibar olmasını hatırlatmak için gülümsedim. Bunu anladı ve yere bakmadan önce dudağının kenarını ısırdı, ayağının dibindeki bir taşı ayakkabısıyla itekledi.
"Melanie'nin beden eğitimi dersinde yaptığı şeyi duydum." dedi Hannah. "Bunu kullanmayacağımı sanma sankın." diye uyardı. Harry dudak büktü ve gözlerini devirdi. Ona çıkışmak üzereydi ki ben beklediğimiz arabayı gördüm ve onların itişip kakışmasını böldüm.
"Bakın, Louis geldi." Küçük mavi Taurus köşeden dönüp yanımıza yaklaştı. Yavaşlayıp önümüzde durduğunda çantamı alıp sırtıma geçirdim. Öne çıkıp kapıya uzandığımda Louis yolcu tarafındaki camı açtı.
"Atlayın ezikler, Pizza Hut'a gidiyoruz." dedi yüzünde budalaca bir sırıtışla. İlk önce Louis'deki değişikliği fark etmedim ama bir bakış daha atınca acayip şaşırdım. Yüzünü süsleyen çarpıcı takılar şimdi yoktu. Louis böyle daha genç ve vücudunun geri kalanına yayılmış sayısız dövmeye rağmen daha masum görünüyordu.
Harry, Hannah ile birlikte arka koltuğa geçmişti. Sırtımı koltuğuma yaslayıp rahat bir nefes almadan çantamı arkaya bıraktım. Hoş bir gün olmasına rağmen, okul bende her zaman yüzüme bir sandalyeyle vurma isteği oluşturuyordu.
"Şükürler olsun ki orada çalışıyorsun. Kurt gibi açım." dedim park alanından çıkarken. Louis geçiçi bir Amerikan olmasına rağmen fena kullanmıyordu.* Kırmızı ışıkta durduğumuzda yolun diğer tarafında birkaç çocuk gördük. Birbirlerine top atarlarken güldüklerini radyonunun sesine rağmen duyabiliyorduk. Bisikletli çocuğun, Abbey'nin kardeşi Mikey olduğunu fark ettim. Arabaya bakınca beni hemen gördü ve el salladı. Ben de ona karşılık verdim.
"Onlara çarparsam ne kadar verirsiniz?"
"Kes şunu," dedim gülerek.
"Louis, Harry bugün kıçına tekmeyi yedi." dedi Hannah birden. Dikiz aynasından Harry'nin başını Hannah'ya çevirdiğini ve gözlerinin kocaman açıldığını gördüm. Louis tiz bir kahkahayla gülerken yeşil yandı.
"Şaka yapıyorsun!" dedi gülerek, ben de o anı hatırlayınca gülmeye başladım. "Harry'e sataşacak pek adam yok, biliyorsun."
"Kesinlikle, işte bu yüzden bunu yapan bir adam değildi." dedi Hannah fakat Louis onu kendi konuşması yüzünden duymadı.
"Yoksa şu Dean denen herif mi?" diye sorarken arkasına baktı, sonra şerit değiştirdi.
Sonunda sohbete dahil olarak, "Tabii ki hayır!" diye atıldı Harry hemen. "Bana elini sürmeye kalksa kendisini üç saniye içinde yerde bulur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troubled | Türkçe
FanfictionSanırım kim olduğunuzu, kendinizi kaybedene kadar bilmiyordunuz. Acıyı, bir bombanın pimini çekip ona hayatınızı dahi feda edebileceğiniz kişi, sizi savaş alanında yapayalnız bırakana kadar tatmıyordunuz. Ve aşkı da, mutluluğunuzun kaynağı sizi ızdı...