12

133 3 0
                                    

Onlarla kendime küçük bir dünya kurdum. İçeriye sadece bize iyi gelen insanları alıyoruz. En büyük dostum da kitaplarım oldu. Birçok maddi zorluğa rağmen kitap alabiliyorum. Takas yapıyorum, okuduğum kitapları satıyorum yenisini alıyorum. Yılmadan usanmadan okuyorum. Okumak bana her şeyi, kötü anılarımı, nöbetlerimi unutturuyor. Birde kitaba başlamadan nöbet geçirmişsem kitap daha güzel ve heyecanlı geliyor. Daha hızlı bitiyor ve çoğu zaman satırlarıyla aklımda kalıyor. Zaten nöbetlerle birlikte hiç yapmadığım bir işi bile bir kere görmekle yapmaya başladım. Daha önce çocukluğumda bebeklerime diktiğim elbiselerden hariç bir şey dikmemiş ben şimdi istediğim kıyafeti dikebilirim. Daha önce bir kitabı birkaç haftada okurdum, ama şimdi istersem gözlerim iflas etmediği zamanlar da kaç sayfa olursa olsun ya da konu ne olursa olsun birkaç saatte okuyup anlatabilirim. Bunların bana epilepsi hastalığım kazançları olarak görüyorum. Bana kattığı şeyler bunlarla sınırlı değil aslında hayata bakışım değişti. Artık kimse beni kolay kolay üzemez. Hayata daha sıkı bağlarla bağlandım. Yaşamak o kadar güzel ki bazen büyük hayallerin peşinden koşarken küçük ama hayatınızı etkileyecek mutlulukları pas geçiyoruz. Eşimiz eve elinde bir ekmek girmesi ya da sabah uyandığımızda evimizdeki herkesin sağlının yerinde olması gibi. Alışveriş merkezinde pahalı kıyafetlerle mutlu olmak mı? Yoksa hala onun içine girecek bir bedene sahip olmak mı? Kitapçıya gittiğinde pahalı çok satanlar kitaplar arasında dolaşırken. Yerde tozlu ama tanımadığın insanların hayallerini süsleyen eski belki sayfalarına notların alındığı kitaplara dokunmak mı daha güzel. Hayatı en yakın köşeden yakalamak gerek. Hayat dediğimiz o kadar kısa ve çaresiz ki siz ona yön vermezseniz sürücüsü olmayan bir araba gibi savrulursunuz. İşteki kariyeriniz, evinizdeki maddi sorunlar belki de değiştireceğiniz mobilyalarınız kafanızı o kadar meşgul ediyor ki. Siz hayaller kurarken ömür bitiyor. Birde bakmışız sadece bir mezar taşıyız artık. Bayramdan bayrama ziyaret edilen. Aile ya da arkadaş ortamında adınız geçince belki tebessümle adınız hatırlanacağı bir hiç olmak. Ben bunları düşünürken dedim ki kendi kendime ben öyle bir şey yapmalıyım ki; Benden sonra insanlar mezar taşımı değil neler hissettim, nasıl yaşadım, nelere ağladım, nelere güldüm, sevdiklerim kimler bakıp görsün. Görsün de hayatı en yakın köşede yakalasın.
Bende Ülkü Hanım’ı yakalamıştım belki de o köşe başında. Bazen düşünüyorum beynimin oyunuydu Ülkü Hanım o kendine kahraman seçmişti. Çocukken okuduğumuz masallarda ya da izlediğimiz filmlerdeki gibi. Her çocuğun kahramanı vardır. Benim de kahramanlarım vardı her çocuk gibi. Artık kahramanım başka biriydi ne masaldı nede bir filmde kötü adamı yakalayan. Beynimin bir oyunuydu bu sevmiştim, ben bu oyunu ben istediğim sürece devam edecekti. Epilepsi ban oyun kurmayı bu oyunu yönetmeyi de göstermişti. Hayatım bir tiyatro sahnesi ben oyunun kadın aktristi. Nöbetlerim ise en güzel sahneler en gerçekçi sahneler. Fakat ayakta alkışlanmayan bir oyun bu. Seyircisi aktristi senaristi yönetmeni benim. Nöbetlerimle kurduğum oyunlarla hayat şimdi bana daha umutlu. Başımdaki ağırlık kolumdaki uyuşma; Ben hepsinin çaresini buldum. Başım ağrırsa uyuyorum sahnemi kapatıp, ya da hayaller kuruyorum yeni bir kitap almışım hiç bilmediğim. Kapakta resim yok arkada yazı yok sürpriz mesela. Kolum ellerim uyuştuğunda yumuşak bir top alıyorum. Uyuşukluğum geçsin diye değil, canım sıkıldığı için olamaz mı? Uyuşukluğum için neden alayım diyorum kendi kendime ben hasta mıyım?
Benimde korkularım var kalabalık ta nöbet geçirmek. Düşüp bayılmaktan değil kesinlikle. Etrafıma biriken ucubeymişim gibi bakan ya da acır gibi ağlamaklı gözlerle beni izleyen insanlardan korkuyorum.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 14, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim HayatımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin